Çok uzun zaman önce yüksek bir kulede bir prenses yaşarmış. Bu prenses sekiz yaşından beri o kuledeymiş. Prenses lanetliymiş ve gittiği her yerde doğal afetler yaşanıyormuş; laneti kaldırmanın tek yolu prensesin 10 yıl boyunca insanlıktan uzak kalmasıymış.

Daha beş yıl geçmiş ve prenses çok üzgünmüş; beş yıldır aynı kulede aynı odada kalıyormuş. Bir yıl daha geçmiş; artık prenses sıkıntıdan bayılacakmış.

Bir gün buna bir son vermeye karar vermiş ve kuleden kaçmış! Yere ilk ayağını bastığı anda kendini bir kuş kadar hafif hissetmiş ve etrafta koşmaya başlamış hem koşup hem de bağıra bağıra şarkı söylüyormuş. Akşam olmuş ve prenses karanlıkta kalmış; işte o zaman nerede olduğunu fark etmiş. Prenses bir ormandaymış ve bu orman çok büyük ve ürkütücüymüş.

Prenses çok uzakta bir ateşten çıkan dumanları görmüş ve çok heyecanlanmış; çünkü altı yıldır kendisi dışında hiçbir canlı göremiyormuş. Dumanların olduğu yere koşmaya başlamış, iki saat sonra dumanların olduğu yere varmış ve ateşin başında duran insanları görmüş ve onlara “merhaba” diye bağırmış insanlar, prensese doğru bakmışlar ve “merhaba prenses” demişler. Prenses şaşırmış, çünkü o insanların kim olduklarını bilmiyormuş ama onlar onu tanıyorlarmış. Prenses “beni tanıyor musunuz” diye sormuş, onlar da “evet, siz lanetlenmiş olan prensesimizsin ve bugün doğum gününüz, bu yüzden krallığın her yerine sizin fotoğrafınız asıldı” diye cevap vermişler ve bir anda konuşan kişi durmuş ve eliyle 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 diye hesaplayarak “siz daha altı yıldır o kuledesiniz ama on yıl orada kalmalıydınız, eyvah kaçın! Doğal afetler oluşacak İMDAT!” diye kaçışmışlar.

Prenses çok üzülmüş tam ağlayacakken bir deprem olmuş ve yer yarılmış! Prenses daha da üzülmüş, deprem 2 dakika sürmüş. Deprem bittiği zaman prenses de hüngür hüngür ağlıyormuş.

Ertesi gün prenses evine yani saraya dönmeye karar vermiş ve 10 günlük bir yolculuğa çıkmış. Yolculuk çok zorlu geçecekmiş; çünkü bu kapkaranlık ormanda sabah ile akşamı bile ayırt edemiyormuş. Dokuz gün boyunca yürümüş ama ne zaman uyuduğunu veya ne zaman uyanık olduğunu anlayamıyormuş. Bu sırada krallıkta herkes prensesin kuleden kaçtığını biliyormuş ve muhafızlar prensesi ormanda arıyorlarmış.

Prenses arandığını biliyormuş, az kalsın muhafızlar onu göreceklermiş. Muhafızların kendi aralarında konuşmalarını duymuş, “Prenses Merilda’yı bu ormanda nerede bulacağız ki” diye söyleniyormuş, en sonunda prenses saraya varmış. Çok heyecanlıymış ama biraz fazla heyecanlı olduğu için dikkatsiz davranmış ve 10 muhafız onu bulmuş. Hemen kral ve kraliçenin huzuruna çıkarılmış.

Merilda, anne ve babasına çok kızgınmış; çünkü onu bir kuleye hapis etmişler. “Merilda kızım neden kuleden çıktın yavrum” diye bağırmış kraliçe.

Prenses, “çünkü 10 yıl orada kalamazdım; anne canım çok sıkıldı o kulede, hem neden o cadıyı bulup laneti kaldırmadınız?” diye sormuş. Kral derin bir iç çekip anlatmaya başlamış:

“Sevgili kızım, aslında sen lanetlenmedin.”

“Nasıl ama…”

“Sözümü kesme Merilda!”

“Evet, aslında sen doğduğunda üzerine bir yıldırım düştü ama mucizevi bir şekilde ölmedin; onun yerine doğal afetleri kontrol etme gücün oldu. Eğer sen güçlerini kontrol edemezsen bize büyük bir tehdit oluşturacaktın ama bir sorun vardı, daha 2 aylıktın ve ne zaman ağlasan sel oluyordu, ne zaman kızsan hortum çıkıyordu, ne zaman şaşırsan deprem oluyordu ve ne zaman mutlu olsan tsunami oluyordu. Biz de artık buna bir son vermeye karar verdik ve 8. yaş gününde seni o kuleye koyduk ve sana senin lanetlendiğini söyledik” diye bitirdi kral.

Prenses çok şaşırmıştı.

Güçlerini kontrol etmek için annesiyle babası ona özel bir hoca tutmuşlardı, bu hoca bir büyücüymüş ve prensesi eğitebileceğini söylemiş kral ve kraliçe de bu büyücüye inanmışlar ve onu kızlarını eğitebilmesi için bir açık alan bulmuşlar. Ama bir sorun varmış prenses bir türlü güçlerini kontrol edemiyormuş.

“Sevgili kızım odaklan konsantre ol” diyormuş büyücü. “Olmuyor çok zor bir iş, bu güçlerimden sıkıldım artık onları istemiyorum… Ben zaten onları istemiyordum, neden bebekken üstüme o yıldırım düşmüş ki aptal yıldırım” diyormuş prenses.

Bir gün prenses artık dayanamayıp “ARTIK İSTEMİYORUM BU APTAL GÜÇLERİ!” diye bağırmış; sinirlendiği için çok şiddetli bir hortum çıkmış, ağaçları kökünden söke söke krallığa doğru ilerliyormuş. Prenses çok korkmuş. O korkunca hortum güçlenmiş, büyücü prensese “gözlerini kapa ve odaklan” diye bağırmış, prenses gözlerini kapamış ve odaklanmış, tam odaklanmış ve en sonunda tüm gücüyle hortumu durdurmaya çalışmış gözlerini sıkıca yumuş ve hortuma durmasını söylemiş. Prenses rüzgarın sakinleştiğini hissetmiş ve gözlerini açmış hortumdan eser yokmuş, çok mutlu olmuş… Prenses mutlu olunca krallığın yanındaki deniz yükselmiş ve bir anda tsunamiye dönüşmüş. Prenses hemen gözlerini kapatıp tsunamiye yok olmasını söylemiş ve tsunami yok olmuş.

Kral ve kraliçe çok büyük bir parti vermişler herkes bu partiye davetliymiş çünkü kızları artık güçlerini kontrol edebiliyormuş.

Prenses Merilda artık küçük çocukları eğlendiriyormuş, nasıl mı? Minik minik hortumlar yaparak çocukları onların içine koyuyormuş ve çocukları minik hortumların üstünde gezindiriyormuş… Herkes çok mutluymuş.