Günlük hayatımıza pompalanan yapay şeylerin çoğu zaman faydasından çok zararı var, bunu öğrendik. Bebek yerlerde sürünüyor, silip süpürmek lazım ama çamaşır sularıyla ya da güzel kokan kimyasallarla (konuyla ilgili bir yazı) değil, tamam (biz suya arap sabunu, karbonat, bazen de sirke katarak yapıyoruz temizliği). Bebek ürünleri dâhil her şey zararlı ya da şüpheli kimyasallar içerebiliyor, satır satır okuyoruz…

Uzak durulması gereken maddelerden birinin paraben olduğunu ilk bebeğim Ali beş aylıkken (Temmuz 2011) tesadüfen gördüğüm bir yazıdan öğrenmiştim. Yazıyı okuduktan sonra bizim evde ne var diye bir baktım, bir akrabamızın mothercare’den alıp getirdiği pişik kremi (ve henüz açmadığımız şampuan, köpük vesaire ciciler) parabenin türlü çeşidiyle doluydu! Bu konuyu hemen firmaya şikâyet ettim ama tabii ki cevap gelmedi.

Evdeki şampuanların, diş macununun, annemin bebek var diye getirdiği, benim zaten sevmediğim pek dezenfektan sabunun bile içinde paraben vardı. Kanalizasyona karışmasın, çöpte kimse bulup bu zehirleri kullanmasın diye ne yapacağımı şaşırıp, o bebek cicilerini bebeğin gezinmeyeceği banyo, mutfak gibi yerlerde yer temizliğinde kullanmıştım. Maalesef, çok kullanılan birçok ilaçta da var paraben. Mesela bebeklerin gazı için çok kullanılan Metsil’de. Ağrı kesici, ateş düşürücülerde…

Bugünlerde bazı şeylerin parabensiz olduğu televizyon reklamlarında bile vurgulanıyor. İyi bari, diğer şirketler de parabensiz ürün yapmaya teşvik olur belki kapitalist ortamda (aslında en doğrusu parabenin yasaklanması bence). Paraben kullanımın yasaklandığı veya sınırlandığı Avrupa ülkelerinde üretilen parabenli cicilerin bizim gibi üçüncü dünya ülkelerine rahat rahat satılması gerçekten çok insanca bir tutum!

Peki neymiş bu paraben? Vikipedi’nin Türkçe sayfalarına baksanız, ambalajlı ürünlere katılan bu koruyucu madde hakkında, hani belki de zararlı olabilir ama kanıt da yok, diyen zayıf bir açıklama var. Parabenin kanserojen madde olduğuna dair araştırmadan söz eden yerler genellikle güzellikle ilgili siteler. Korkutucu bilgileri, Vikipedi’nin İngilizce sayfalarından aktarıyorum:

Paraben, doğada çok ender bulunan bir madde. Paketli ürünlerin raf ömrünü uzattığı ve de tabii ki ucuz olduğu için sentetik olarak bol bol üretiliyor.

Bu maddenin vücutta östrojen gibi davranma özelliği var. Böylece özellikle kız çocuklarının ergenliğe daha erken girmesine neden olabileceği düşünülüyor. Ayrıca östrojen bazı kanser türlerinin gelişmesiyle de ilişkili bir hormon. Mesela meme kanserinin. Meme kanseri giderek yaygınlaşırken, bu konuda yapılan araştırmalar, memede gelişen tümörlerin yüzde 60’ının memenin sadece beşte birlik diliminde bulunduğunu gösteriyor. O beşte birlik dilim de hep aynı yerde, memenin dış-üst kısmı, yani koltuk altına en yakın bölüm…

2004’te Northwestern Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, erken yaşta meme kanseri olmak ile deodorant, antiperspiran kullanımı ve koltukaltını tıraş etmek arasında bir bağlantı bulunmuş (hem terlemeyi önleyen ürünlerin hem de tıraş köpüklerinin çoğunda paraben var). Başka bir araştırmada, incelenen 20 meme tümörü örneğinde, gram başına 20 nanogram paraben bulunmuş (nanogram, gramın milyarda biri. Miktar küçücükmüş diye değil; küçücük miktarlar nelere yol açmış diye düşünüyorum). Bulunan paraben, esterli formda, bu da deriye dışarıdan uygulanan bir şeyden geçmiş olduğunu gösteriyor, diyor araştırmayı yürüten ekibin yöneticisi Phillippa Darbre.

Bu bilgiler “paraben kanser yapıyor” demek için yeterli sayılmıyor bilimsel olarak. Ama parabenin kanser yapmasının azımsanmayacak bir ihtimal olduğunu gösteriyor. Buna karşılık, özellikle güzellik-bakım konusunda pek çok site ve blogda ise, parabenin kanserojen olduğuna dair araştırma filan olmadığı, devletimizin zaten bu konuda tedbirli davrandığı ve Amerika’nın, Avrupa’nın gıda ve ilaç kanunlarını takip ettiği yazılı. Bu sayfaların çoğunun kozmetik firmalarında reklam almakta olması dikkatimi çekti. Bir yerde de demişler ki bakterilerin üremesini engelleyip raf ömrünü uzattığı için bu koruyucu maddenin yararı zararından çok daha fazlaymış.

İçinde paraben olan ilacı bebeğime vermek istemediğimi söylediğimde bizim aile sağlığı merkezinin doktoru da aynı şeyi söylemişti. Peki ama ürünün raf ömrünün uzaması kimin yararına? Bizim mi yoksa onu satan şirketin mi? Ben (ve de doktor!) önce kimin yararını düşünmeli? Hani bazı şeyleri paraben kullanmadan üretmek mümkün olmasa, ilaçların raf ömrü parabensiz çok kısa olup da insanlar ilaca ulaşamayacak olsa, bir faydadan söz edelim. Ama parabenin asıl numarası, önceden sanayide de kullanılan daha doğal koruyucu maddelerin (mesela greyfurt çekirdeği özü) yaptığı işi ucuza getirmesi.

Şimdi ben çok pimpirikli, evhamlı, pireli bir anne olmak istemiyorum ama “sadece bir ihtimalmiş” deyip bu konuyu unutacak da değilim. Kanser yapabileceği düşünülen, vücudun hormon düzeni üstünde etkileri olan bu maddeyi çocuklarımdan kendi bedenimden, evimden uzak tutmak basit bir tedbir. Bu bize uyar.

Canım karbonat

Genel olarak kullandığım şeyler ne kadar basit olursa ve ne olduğunu ben ne kadar anlayabiliyorsam o kadar iyi. Çocukların ağzını yüzünü, altını üstünü içinde anlamadığım bir sürü kimyasal madde olan “ıslak” mendillerle silmek yerine, karbonatlı suyla ıslattığım pamukla temizliyorum. İki çocuğumuzda da kullandığımız bu şahane yöntemi, kimya mühendisi olan babalarının anlattıklarından ve şimdiye kadarki gözlemlerimden anladığım kadarıyla açıklayayım:

Karbonat kuvvetli bir baz madde. Çocukların çişi kakası ise asidik. Asidik olduğu için cildi tahriş ediyor, pişik yapıyor. Karbonatlı suyla temizlik yapınca o asitliği yok etmiş oluyoruz. Karbonat dediğimiz şey, Karbon ve Oksijen’in bir birleşimi. Yani doğada bol bol bulunan tanıdık maddelerden ibaret. Karbonat hızla iyonlarına ayrılıp temas ettiği maddeye atom, molekül düzeyinde tutunuyor, onu çözüyor. Derinlemesine temizlik oluyor. Bu yüzden, mesela sabun tozuyla çamaşır makinesinda yıkadığımız bebek çamaşırları lekeli çıkıyor ama o toz sabuna bir de karbonat katınca lekeler de temizleniyor. Çamaşırları küllü suyla yıkamak da bu yüzden iyi bir temizleme yöntemi, çünkü kül bol karbon içeriyor, oksijen desen suda mevcut zaten.

Noniyonik olan deterjanların aksine karbonat iyonik bir madde. Temas ettiği başka şeylerle etkileşime girmeye ne kadar açık olduğunu, suya katınca hemen köpürüp erimesinden anlayabiliyoruz ve bu köpürme işini hemen mutfağa taşıyoruz: karbonatla kekleri de kabartabilirsiniz, kahveye azıcık katarak güzel bir köpüklü kahve de içebilirsiniz. Mis.