Çevirmen ve blogger Mustafa Yılmaz, politikacıların çocuklarla derdini, fotoğraf, resim ve poster pozlarından yola çıkarak anlatıyor…
“Bu memlekette kimsesiz yoktur. Vatan ananızdır, biz de babanızız.”
Recep Peker, aktaran Aziz Nesin, Markopaşa, 11 Kasım 1948
Geçenlerde twitter’da takip listemde olan bir kullanıcının paylaştığı bir Che Guevara fotoğrafı dikkatimi çekti. İlk kez gördüğüm bu fotoğrafta Che çocuklarla dans ediyordu.
Anlaşılan üstteki kompozisyon bir Eğitim-Sen şubesine ait. Fotoğrafa iliştirilen alıntı, kartonun rengi birlikte sıcak bir görüntü çiziyor. Bu resme bakarken aklıma Ertuğrul Kürkçü’nün seçim döneminde, yanılmıyorsam memleketim Mersin’de çekilen bir fotoğrafı geldi.
En az ilki kadar sıcak ve hiç kuşkusuz ilki kadar spontan bir fotoğraf. O günlerde twitter ve benzeri sosyal ağlarda çok olumlu karşılık bulduğunu hatırlıyorum. Her iki fotoğraf da gücünü hiç kuşkusuz çocuklardan alıyor. Gelecek, umut, içtenlik, neşe, saflık, temizlik, canlılık vb. gibi olumlu çağrışımları var. (Yazının selameti açısından Haneke’nin Das weiße Band’ını şimdilik görmezden geliyorum.)
Çağrışım cazibesine karşı koymanın çok güç olduğu bir zihinsel tepki biçimi. Politik figür ve çocuk temalı iki baklayı uç uca ekleyince hemen bir üçüncüsü onlara yanaşıveriyor ve küçük bir zincir meydana geliyor. ”Bütün politikacılar aynı” gibisinden sığ bir tavır peşinde değilim. Baştan onu belirteyim. Ancak bu baklalarda ortak bir şeylerin olduğu da kesin.
Kuzey Koreli Kim-Jong İl’in ölümü ve sonrasında bir kez daha dolaşıma giren fotoğraf ve resimleri de çağrışım yoluyla kafamdaki bu zincire gayriihtiyari ekleniverdi. Kim’i çocuklarla bir arada gösteren bazı çalışmalar olduğunu hatırlıyordum. Stalin ve Mao’nun da aynı tema içerisinde resmedildiği tabloların olduğunu zaten biliyordum. Yani pedo-politik bir fotoğraf albümü oluşturmak için epey bir malzeme var.
Bu albümde yer alan politik figürlerin hepsi çocukları seviyor anlaşılan. Hollandalı PVND üyelerinin beslediği türden bir sevgi değil bu elbet. Ancak yine de üzerinde düşünmeye değer gibi geliyor bana. Özellikle yukarıda bahsettiğim ortaklık hususunu. Zamanında bu fotoğrafların, resimlerin tüketicisi olmuş (ve bazı yerlerde hâlâ da olan) kitlenin politikayla ve figürlerin de hitap ettikleri kitlelerle ilişkisine dair enteresan ipuçları sunuyorlar gibi sanki.
Kim İl Sung ve Kim Jong İl. Yehova Şahitleri’nin kitaplarındaki cennet tasvirlerini andırıyor.
Stalin. Sağdaki çocuğun kıyafetine dikkat. Saç örgüsünün şekline bakılırsa en arkadaki kız çocuğu da muhtemelen Özbek.
Rus “izba”sında eskiden ikonların durduğu yerde şimdi Stalin portreleri asılı. Çünkü:
“Alman işgalcilerinin hakimiyetinden kurtulduğumuz o mutlu günde, Sovyet insanlarının sınırsız minnettarlığın ve sevginin ifadesi olan ilk sözler kardeşimiz ve babamız, vatanımızın özgürlüğü ve bağımsızlığı uğruna mücadelemizin örgütleyicisi Yoldaş Stalin’edir.”
“Mutlu geçen bir çocukluk için canımız Stalin’e teşekkürler!”
Efsane bir fotoğraf. Stalin ve Gelya. Yani Engelsina Markizova (evlendikten sonra Çeşkova). Buryat-Moğol Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti halk komiserlerinden Ardan Markizov’un kızı. 1936 tarihli bu fotoğraf üstteki afişte yer alan “Mutlu geçen çocukluğumuz için teşekkürler!” konseptli propaganda çalışmalarında bol bol kullanılmış. Hatta fotoğraftan yola çıkılarak tam 3 milyon kopya olarak dökülmüş “Stalin ve Mamlakat” adlı bir heykel bile var. (Heykeldeki kız bariz bir şekilde Gelya iken adı niye Mamlekat peki? Cevabı bir sonraki resimde.)
Gelya’nın babası bu fotoğraftan bir yıl sonra tutuklandı. Karşıdevrimci “panmoğol” bir örgütün üyesi ve Japon casusu olmaktan hüküm giydi, kurşuna dizildi. Bir süre sonra da annesi tutuklanarak Gelya ve büyük kardeşiyle birlikte Kazakistan’da bir toplama kampına gönderildi. Adını Friedrich Engels’ten alan bu küçük kız, büyüdü, şarkiyatçı oldu. 2004 senesinde Antalya’da öldü.
Stalin ve Mamlakat. Boris Vselovodoviç’e ait 1935 tarihli bir fotoğraf. Fotoğraftaki kız Mamlakat Nahangova. Tacik ilkokul öğrencisi. Bir Stahanovist. 11 yaşındayken hasat sırasında gösterdiği üstün başarıdan ötürü Lenin Nişanı’yla ödüllendirilmiş. Fotoğraf bunun şerefine. Mamlakat bugün hâlâ hayatta. Fotoğrafı ilginç kılansa şu. Sovyet propaganda makinesi Gelya’nın Stalin’le olan fotoğrafını her yerde harıl harıl işlerken, Vladivostok’tan Kaliningrad’a dek her okula en az bir tane heykelini dikerken, 1937′de aniden babasının “halk düşmanı” olduğu ortaya çıkıyor. Ve propaganda makinesi bir an için duraklıyor. Eldeki o kadar malzeme ne olacak? Resimler, heykeller… Halk düşmanının kızı ve Stalin bir arada resmedilecek değil ya! Çözüm gecikmiyor. Gelya’nın fotoğrafından ilhamla dökülen heykelin adı “Stalin ve Mamlakat” olarak değiştiriliyor. İşte bir kopyası:
Heykeli döken heykeltıraş Georgi Lavrov’un da 1938′de Stalin’e suikast girişiminde bulunmak suçlamasıyla tutuklanarak Kolıma’ya gönderildiğini söylersem kimse “Yok artık! O kadar da değil!” demez sanırım. Ne de olsa “Savyetskiy Sayuz”!..
Lenin. Tablo 1950 tarihli. Anna Suvorova imzalı.
Lenin ve Krupskaya. V.Snopov’un 1964 tarihli çalışması. Soldaki çocuğun başındaki budyonofka ve sopa-kılıca dikkat. Sağda da ünlü mavi defter. Lenin ve çocuk temalı resimlerde tekrar eden motifleri görmek isteyenler için şu adreste birkaç tane daha var.
Başkan Mao. Poster muhtemelen “Kültür Devrimi” döneminden. İçinde çocuk var diye buraya aldım ama şimdi bir kez daha bakınca tereddütte kaldım. Bunlar galiba yetişkinler. Ya Mao dev cüsseli bir adam, ya da etrafındaki insanlar fazla minyon. Ressam “Mao bizim babamız, hepimiz elinde büyüdük,” demek istiyor da olabilir.
Çinli çocuklar Mao ve Stalin posterleriyle yürüyüş yapıyor.
Mao, o kadar da cüsseli değilmiş demek ki. Ancak kompozisyona diyecek yok. Fevkalade.
Ho Amca. Albüme aldıklarım arasında bence açık ara en iyisi bu fotoğraf. Diş macunu veya mısır gevreği reklamcılarını kıskandıracak kadar başarılı. Ho, artık nasıl bir ışık yayıyorsa çocuklar resmen kendinden geçmiş.
Vietnamlılar bu işi gerçekten iyi biliyor. Türün en iyilerinden biri.
Bu da en kötülerinden. Pol Pot. (Bir sitede bu çocukların kendi torunları olduğu yazılı. Eğer öyle ise görmezden gelebilirsiniz. İnsanların kendi çocuklarıyla çektirdikleri fotoğraflar ilgi alanımızın dışında.)
1965′te Kongo’da çekilmiş bir Che Guevara fotoğrafı.
Bu da bir ihtimal üstteki fotoğraftan ilhamla, yanılmıyorsam Havana’da dikilmiş bir heykel. Che biraz zayıflamış, çocuğun saçları uzamış, yüzü Latinoamerikanlaşmış.
Favorim Ho Amca’nın fotoğrafı demiştim ama bu 1 Mayıs videosunun yanında her şey sönük kaldı. Pedo-politikanın şahı Enver Hoca’yı takdim ediyorum. 1970′ler olduğuna göre Arnavutluk Emek Partisi tarihinin fantastik figürlerinden Mehmet Şehu da orada bir yerde olmalı ama çok iyi bildiğim bir yüz olmadığı için kesin konuşamıyorum.
Şimdi de “suyun karşı yakası”
Adolf Hitler. Hazırlıksız çekilmiş bir fotoğraf olsa gerek ki çocuklar aryen aryen ışıldayamamış.
Nispeten daha başarılı bir fotoğraf.
Tanıdık bir kompozisyon. “Çocuklar, Führer hakkında ne biliyorsunuz?” kitabının kapağı. 1933 tarihli. İçeriğine göz atmak isteyenler için link şu. Özellikle iç kapakta solda yer alan resim çok dikkat çekici.
Can Yücel’in dediği gibi “Her Boydan”.
“Benito Mussolini çocukları çok sever. İtalya’nın çocukları da il Duce’yi çok sever… Yaşasın İl Duce… Duce’ye selam.”
Albümün nadide örneklerinden biri. 1939′da G. Simeoni Montebelluna tarafından bir yaz kampında çekilmiş. M, muhtemelen Mussolini’nin M’si ama çocukların suratı asık. Keratalar, hani hepiniz seviyordu Duce’yi?
***
Ve bizim memleket…
Bu banknotu hatırlayanlar? Ata’nın gerçek fotoğrafları arasında pedo-politikayı bu çizim kadar iyi anlatan bir parça ben görmedim . Büyük olasılıkla gerçek bir fotoğraftan aktarılmamış hayali bir çalışma. Bir devlet belgesi olarak banknot üzerinde yer alması onu daha da manidar kılıyor.
***
Peki ya bugün? Günümüzün politik figürlerinin çocuklarla arası nasıl? Internet Haber sizin için araştırmış:
“Liderler de çocukların yanında resmi duramıyor.”
Bu fotoğrafların üsttekiler kadar kalıcı ve etkili olmadığı bir gerçek. Bugün ortalama bir politikacının çocuklu bir fotoğraftan beklentisi, bundan elli yıl öncesine göre epey azalmış durumdadır diye düşünüyorum. Belki iktidar olma paradigmalarındaki değişim yüzünden, belki de iletişim araçlarındaki farklılaşma, çeşitlenme ve zenginleşmeden ötürü.
***
Beyaz Kurdele’yi resme dahil edebilirim artık. Filmi izleyenler hatırlayacaktır, Haneke’nin çocukları yukarıdakiler kadar uysal ve sevimli değildir. Hatta tekinsizdir, ürkütücüdür, belalıdır. Bu yönüyle Amerikan ve Japon korku filmlerindeki çocuk figürlerini andırır. İzleyenler bilir, bu tip filmlerde çocuk demek, hele şarkı türkü söylüyor, ya da tek başına bir yerde oyun oynuyorsa yakında birilerinin başı fena hâlde derde girecek demektir. Elm Sokağı’ndaki kızların tekerlemesini hatırlamayan yoktur sanırım:
One, two, Freddy’s coming for you.
Bir, iki, Freddy senin için geliyor
Three, four, better lock your door.
Üç, dört, kapını kilitlesen iyi olur
Five, six, grab your crucifix.
Beş, altı, haçına sarıl
Seven, eight, gonna stay up late.
Yedi, sekiz, geç saatlere uyanık kal
Nine, ten, never sleep again.
Dokuz, on, bir daha asla uyuma
Albümdeki fotoğrafların, tabloların, posterlerin üretildiği ülkelerin halkları bu görsellere nasıl tepki vermiştir, algılarında nasıl bir yer etmiştir bilmiyorum. Ancak elli – altmış yıl ötesinden bakan bugünün insanı muhtemelen daha mesafelidir. Liderin, idolün kucağında çocuk varsa birilerinin başının fena hâlde dertte olduğunu en azından bazıları bugün öğrenmişlerdir diye tahmin ediyorum.
Dokuz on, uykuya son.