O gün okulun ilk günüdür. Böyle heyecanla yataktan kalkar, tertemiz üniformalarına dokunursun. Korkarsın ama mutlusundur. Yeni arkadaşlarla tanışmak yeni bir ortama girmektir o mutluluğun sebebi. Genellikle ilk gün anne-baban bırakır seni okula. Sonra oraya geldiğini fark edersin. Donup kalırsın o kocaman ” okul” adlı binanın önünde…

Benim bugün bahsetmek istediğim o değil. O birinci sınıfının ilk günüdür. Okul nedir bilmezsin. Ben ise sömestr veya yaz tatili sonrası ilk günden bahsediyorum: O gün bambaşkadır. O gün dönemin ya da yılın ilk günüdür ve sabırsızlıkla beklersin. Bazıları okul hiç açılmasın ister. Benim gibi. Ama olsun. Yine de bir heyecan vardır içinde. Gidersin okuluna ve o tanıdık ortamda oturursun sırana. Tören yapar, İstiklal Marşı söylersin. Andımız okunur ve içeri girersin.

O anda çok önemli bir şey hissedersin. Anneni ve babanı ister istemez özlemişsindir. Bu gününü çok etkiler ama kimseye bahsedemez, çünkü bahsetmekten korkarsın. Daha önce bahsetmiş veya bahsederken birini duymuşsundur. Arkadaşların hemen, “Ana kuzusu, ana kuzusu… Hahahahaha!” derler. O an korku kaplar içini ve bir daha hiç bu konuyu açmazsın. Korkarsın, hem de çok korkarsın. Ama bilmediğin bir şey vardır ki sana “Ana kuzusu” diyenler bile aynı şeyi hissederler. Anne- babalarını onlarda özlerler. Korkarsın, korkar, aslında hepiniz o sırada korkarsınız. Gün boyu içiniz içinizi kemirir. Birilerine bahsetmek istersiniz. Denersiniz son anda vazgeçip kaçarsınız.

Hele bir de sabah o panikle ödevinizi evde unuttuysanız bir de öğretmen baağırır size. Gününüzü berbat edip dönersiniz eve. İçinizde şu his vardır, “Ne kadar şanslıydım bugün vallahi. Herkes gülüp oynarken ben tüm gün köşe bucak saklandım gülüp eğlenmekten.”

Ama yine yanılmışsınızdır tüm arkadaşlarınız servislerde arabalarda bunu hisseder. Düşüne düşüne eve varırsınız. Servisten iner, arkanıza bakarsınız servis gider gitmez, önce hıçkırklar başlar, sonra da gözyaşları gelir. Kendinizi ağlarken bulursunuz. Eve girer hemen annenizi sarılırsınız. Anneniz ne olduğunu bilmesine rağmen, “Günün nasıl geçti yavrum?” der. O sırada saçlarınızı okşar. Ona sarılıp anlatmaya başlarınız tüm gün olanları, olup da içinize attıklarınızı.

Annenizi ben buradan tebrik ederim. Bildiği şeyleri her yıl başında tekrar tekrar dinler. Ama hiç bıkmaz, usanmaz onlar. Tek kişi vardır o an tüm dünyada. Oda biricik annenizdir. Mesela herkes size okulun kabadayısı der. Çocuklara sataşırsınız “Ana kuzusu” diye ama eve gelince ne fark edecek kim olduğunuz. Sizde içinizi attığınız özlem hisini ağlayarak yatıştırmayı denersiniz. O sıcacık “anne” kucağında.