Okul hayatım bittiğinde o kadar sevinmiştim ki! Bir daha asla okula gitmek zorunda olmadığımı bilerek şevkle iş hayatına atıldım. Aslında okul varken çalışmaya başladım ama onlar çekirdek sayılır. Gel zaman git zaman, zaman çabuk geçmiş, üstelik çoook çabuk geçmiş.
Şimdi Bade ve Barış (Pavuryalar) artık bilen biliyor, 4. yaşlarını bitirip de anaokulu zamanı geldiğini idrak ettiğimde başıma gelecekleri de kestirmeye başladım. Uzak durmaya çalışarak elime hiçbir şey geçmedi. Gerçekti, üstelik iki taneydiler bebeler ve anaokuluna başlamak için o kadar az zaman vardı ki. Zaman değil günler var an itibariyle, sadece 5 gün…
Bu güne gelene kadar hangi okullarla, kimlerle, nasıl konuştuğumu hatta kimlerle nasıl konuşmaya çalıştığımı hayal bile edemezsiniz. Asla pinpirikli, çocuklarını fanusta büyüten bir anne olmadım, olamam ki! Hamurumda yok, ama basit bir şey değil ki bu okul mevzusu. Okula başlayacak pavuryalar 4 yaşındalar ve kreş yüzü görmediler. Neyse efenim bu anaokulu günlerine nasıl geldik anlatmazsam içimde kalacak. Bir de unutmak istemiyorum.
Nasıldı? Bazı şeyleri unutmamak için için çabalıyorum. Unutmamalıyım. Bu deneyim de benim için böyle bir şey işte.
Geçen seneydi, okul aramaya başladık. İyi ki de başlamışız fırt diye geçti o bir yıl.
Bi kreş/ anaokulu bulduk. Özel. Adı üstünde çok özel bir okul. Pavuryalar ikiz ya, kardeş indirimi uyguluyorlar okulda. Yüzde beş. Şahane değil mi? İki kardeş için sadece okul ücreti ohooooo o’ymuş. Bir de servisi olacak, bir de etkinlikler, bir de ani ihtiyaçlar. Nasıl yani dedim ayda bu o hoooo o kadar parayı vermek sorun değil de bir süre, okul dediğin 18 yıllık bir serüven… Vazgeçtik…
Sonra başka bir kreş/ anaokulu bulduk. O da özel. Adı üstünde çok çok özel bir okuldu. Biz beğendik, anladık ama bu nadide okulun da ücreti ve eklentileri “yo yo yo yo” düzeyindeydi. Vazgeçtik.
Bir okula gönül verdik, istiyoruz ki oraya gitsinler. Sanki çok iyi olacak. Arada sırada arıza cümleler duysak da biz istedik işte. Şahane bir şekilde tanıdık da bulduk. Randevu aldık, “O” günü bekledik. Gittik, hem de pavuryalarla. Çok detaya girmemeyim ama daha önce okul/ kreş yüzü görmemiş pavuryalarımız okula şu gerekçeyle kabul edilemediler. “Kalabalıkla yaşamak öğrenilebilir bir şeydir. Bu yıl bir kreşe gitsinler, seneye konuşalım tekrar.”
Bozuldum. Evet kalabalıkla yaşamak öğrenilebilir bir şey ve ben burada öğrensinler istiyorum. Olmadı.
Doktorumuzun da tavsiyesiyle üç yaşını doldurmadan kreşe vermek istemedik ama bu durumda patladık bir taraftan ve bence haksızca. Çoook zorunlu değilse ben hala aynı kafadayım ki üç yaşından daha küçük hiçbir çocuk kreşe gitmesin. Zorunlu ise elbette gitsin. Zorunda kalınca neler yapılabiliyor, biliyorum.
Sonra evimize çok yakın bir devlet anaokulu bulduk, sordum soruşturdum, bir allahın kulu tavsiye etmez mi? Yok etmedi. Ayrıca neler neler anlattılar. Vallahi yazmak istemem çok ağırdı söylenenler.Tamam dedik, aldık Pavuryaları, kattık önümüze parka gittik… Oyunlar oyunlar…
Aaaa dedim, şurada burnumuzun dibinde bir etütlü okul var. Hemen konuşalım…
Konuştuğum sayın beyefendi şöyle dedi:
Okul Adamı: Efendim, bu yıl 2008’lileri alıyoruz, seneye sizin çocuklarınızı alabiliriz. Yalnız söylemem gereken bi’şey var. Bizim okulumuzdan ilkokul kaldırıldı.
Ben: Efendim?
Okul Adamı: Şöyle ki anaokulumuz devam edecek, ilkokul yok ama ortaokul var…
Ben: Beyefendi, inanın anlamıyorum. Anaokulundan sonra orta okula mı atlayacak bu çocuklar söyler misiniz?
Boşuna soru sormuştum, biliyorum. Ne söylese ikna olmayacaktım, olmadım. Dinlemeye mecalim kalmamıştı, kapattım telefonu.
Dediler ki Levent’te şahane bir okul var. Hemen aradım.
Oradaki hanımefendiyle de görüşmemiz şöyle geçti:
Ben: Merhaba, ikiz çocuklarım bu yıl anaokuluna başlayacak, görüşebilir miyiz?
Okul Kadını: Tabii, görüşelim. Yalnız bu yıl değil ama sonraki yıl okulumuz İmam Hatip olacak.
Ben: zzzzzttttt
Yüreğim sıkıştı. Aklım almadı, almıyor. Nasıl yani, özel okula vermeyeceksem, çocuklarımı okutamayacak mıyım? Bu kafalar nasıl kafalar? Zaten yeterince okuldan, öğretileceklerden, o kurallardan, o yol yordamı umursamadan davranacak herkesten ürkerken daha oralara gelmeden nelerle karşı karşıya kalıyordum? Aklımı koruyamıyordum, koruyamadım.
Bana dediler ki, “Ne işin var Gezi’de eylemde?” Nasıl yani? Görmüyor musunuz esas benim işim vardı orada. Esas ben haklıyım oraya gitmekte, haykırmakta. Ta göbeğinde yaşıyorum tüm olan bitenin. Üstesinden geliyoruz her bir zorluğun ama yazık bu bebelere ve nicesine. Esas benim işim vardı orada, evet! Evet, kahrolsun bağzı şeyler!!!
Sonra Gayrettepe’de bir okul tavsiye ettiler. Gittim, konuştum. Hiç fena gelmedi koşullar ve anlatılanlar. Karar verdik, ön kayıt yaptırdık. Akabinde gerçek kaydı yaptırabileceğimizi öğrendik Kayıt yaptırdık. Neden mi?
Uzun zaman düşündük bu arada. Dedik ki ikimiz de özel sektörde çalışıyoruz. Hiçbir şey garanti değil. 18 yıllık bu süreçte iyi karar vermeliyiz. Şu anda özel okula gönderebiliriz, ya sonra başımıza bir iş gelirse, çocukları özel okuldan alıp zorunlu ve seçemeden mahalle mektebine vermek zorunda kalırsak pavuryaların hali nice olur? Kayıt yaptıralım bu okula. Bütün hafta sonlarımız feda olsun, saatlik etkinlikler bulalım. Ne isterlerse dışarıdan takviye edelim. Başımıza ne gelirse gelsin tolere edebiliriz. Sonrası sonrasının işi… Hemfikir kaldık Sedar’la. Dedim ya hemen kayıt yaptırdık. 9 Eylül’de başlayacaklar okula. Çok ama çok heyecanlıyız. Pavuryalar da öyle. Bakalım bizi neler bekliyor. Umarım iyi insanlarla karşılaşırlar hep. Umarım her şey yolunda gider.
Sonrasını da haber ederim… Arkadaşım Ayça şöyle der hep: “Olaylar olaylar!” Bunlardan ala “Olay” mı var?
Rast gelsin pavuryalar! Çoook lakin iyi yaşayın… Tüm küçümenler hepinize rast gelsin…
Mis günler dilerim.