Nihat Genç okumuyorum. Onunla ilgili okumamaya da özen gösteriyorum. Çünkü onun Halil Berktay durumundan farklı bir yanı var benim için. O, benim dergicilik yıllarımın Nihat abisiydi.
Fakat Genç, maalesef sürekli öfke saçarak dolaşınca insan ne kadar uzak dursa çarpmadan edemiyor.
Nihat Genç, “Radikal Gazetesi’nin şaban yazarı Ahmet İnsel yedi yıldır gafletin aymazlığın cehaletin dibini bulmuş, yedikleri herzelere doymamış…” demiş. Ahmet İnsel Cumhuriyet’e geçmeden hemen önce.
Bu cümlelerin üzerine söyleyecek çok bir şey yok aslında. Sıradan bir terbiyesizlik. Bunları okuyup ciddiye alan birisinin zaten Ahmet İnsel’in temas alanında olmasına pek olanak görünmüyor. İnsel’in bunları ciddiye alıp cevap verdiğini de sanmıyorum…
Ama Nihat abimiz bu yahu. Belagatle ilişkisini Rasim Ozan Kütahyalı düzeyine indirmiş olması çok üzücü.
Nihat abimiz Ankara’nın efsane kıraathanesi rahmetli Engürü’nün mobilyası gibiydi. Otururduk, güzel güzel muhabbet ederdik. Bende iyi bir yazar potansiyeli olduğumu düşünür, yazarak beş kuruş kazanamıyor oluşuma üzülürdü. Sürekli bir şeyler düşünürdü benim için. Tabii ki sadece benim için değil. Pek çok arkadaşımız için. Hep bir kurtuluş yapmaya çalışırdı bizlere. Bizler, yani Engürü’nün yazıyla sırnaşık bir ilişki kurmuş olan meteliksiz ama bol projeli Ankara gençliği…
O zamanlar kitapları İletişim Yayınları’ndan çıkmaya başlamak üzereydi. Ve pek bir heyecanla karşılamıştı bu durumu. Şimdi galiz küfürler ediyor aynı yayınevine ayrı.
Muhabbetine serpiştirilmiş hep bir “kadir kıymet görmeme” iması vardı Nihat abinin. Ama muhattabı belirsizdi bunun. Leman’a yazardı. Ve aldığı parayı toplayıp çıkarıp her ay satın aldığı kitapların tutarıyla karşılaştırırdı. Bu karşılaştırmayı uluorta ve herkese yaptığı için burada yaptığını söylemekte bir sakınca görmüyorum. Zaten Leman’ı hem severdi, hem takdir ederdi hem de “ancak o kadar telif” verebildiklerini düşünürdü. Ama işte geçinemiyordu.
Bu insanın “şaban yazar, gafletin aymazlığın cehaletin dibini bulmuş, yedikleri herzelere doymamış” demesi acayip değil mi?
Edilen kelamın paçozluğu bir kenara bu kadar kötü bir Türkçe sana yakışıyor mu Nihat abi yahu?
İlle hakaret edeceksen de hakaret ederken biraz daha yaratıcı olamaz mısın? O kadar Şair Eşref’i filan boşuna mı okudun? Hem sen hırçınlaştıkça daha fazla ciddiye alan olmuyor ki seni. Lavabodan akan su gibi dönüp duruyorsun aşağı doğru. Bu şekilde göreceğin kadirden kıymetten hayır mı gelir?
Dönüp birkaç yazını okumaya çalıştım. Artık hiç bir dokundurmayı ince yahut yaratıcı bir biçimde yapamadığın gibi girdiğin konulardan derli toplu çıkamıyorsun bile. Hırçınlık kalemine de yaramıyor.
Bu kadar pespaye olunur mu yahu?