İlk çocuğuma hamile olduğumu insanlara söylediğim sıralarda en çok karşılaştığım soruydu: “Evlenecek misiniz? Peki neden evlenmiyorsunuz?”

Bebek doğana kadar bunu merak edenler, evlenelim diye ikna çalışmaları yapanlar doğumdan sonra pek sevinip hepsini unuttular, ikinci hamileliğimde bu konu hiç gündeme gelmedi. Normali de budur.

Evlenmemek, nedeni sorulacak değişik, tuhaf, görülmemiş bir durum değil aslında. Evlenenler biz evlenmeyenlerden çok daha fazla olabilir bu toplumda ve belki çoğumuz kendi çevremizde azınlıktayız ama az değiliz! Biz de sıradanız ve evlenmemenin açıklanması, savunulması gereken bir yanı yok, ama yasalar bizim haklarımızı gözetmediği ve bazı “evlenme yanlıları” hakkımızda ileri geri konuştuğu için, hatta kimileri, sevdikleriyle evlenmeden birlikteler diye insanları öldürebildiği için, neden evlenmediğimi dünya aleme ilan etmeyi borç biliyorum.

Evlenmiyorum çünkü resmî, dinî, nikahın her türü devletin, toplumun, ailenin, çevrenin onayı demek. Halbuki bence bir ilişki sadece onu yaşayanları ilgilendirir. Nikah, ilişkileri resmileşmiş “eş”lerin birbirine karşı haklarını, sorumluluklarını vb. tanımlıyor ve bence bu sevimsiz bir şey.

Nikah bana evlilik sözleşmesinden pek farklı gelmiyor. Kadınların bu güvenceye ihtiyaç duyduğu durumlar oluyor biliyorum, o yüzden nikah diye bir şey olmasın diyemem, yıllarca beraber yaşadığınız birinin sizden ayrılmak istemesi durumunda karşılıklı haklarınızın devlet tarafından korunması, pervasız, saldırgan insanlara karşı çok önemli bir imkan. (Dinlediğim bazı olaylardan sonra, bu imkanın nikahsız birlikte yaşayanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini düşünüyorum).

Nikahın güvencesini istemememin nedeni “bizim ilişkimiz asla bitmez” filan diye düşünmem değil. Bilakis iki insan artık birbirini sevmiyorsa o ilişkinin bitmesi gerektiğini düşünüyorum. Benimle ilişkisini sürdürmek istemeyen bir insanla nikah zoruyla birlikte kalmayı hiç istemem.

İkincisi, ilişkinizi çevreye onaylatmayı kabul etmek demek, bazı ilişkilerin onaylanmamasına da katılmak demek değil midir? Devlet ve toplum onaylı ilişkilere “tebrikler” diyelim, “eyvallah” diyelim, diğerlerine de “zina” diyelim, “günah” diyelim. O onaylanmamış ilişkileri, evlilik dışı ilişkileri yaşayanların dışlanmasının, hor görülmesinin hatta öldürülmesinin ilk adımı değil midir bu onaylama düzeni? Bu yüzden de karşıyım işte evliliğe, iki insanın ilişkisine karışmaya, onaylamaya hiç kimsenin hakkı, yetkisi olmamalı. Evlenmek devletin ve toplumun bu ilişkiyi onaylama yetkisi olduğunu kabul etmek demek. Ben kimsenin ilişkimi onaylamasını kabul etmediğim için evlenmiyorum.

Böyle düşündüğüm için evlilik bana hep uzak geliyordu ama namus cinayetleriyle ilgili haberler ve sonra namus algısı ve namus cinayetleriyle ilgili bir sosyal araştırmada çalışmak da beni çok etkiledi. Sevdiğine kaçtığı için, sevmediği insanla evlenmek istemediği için öldürülen, eziyet çeken insanların yaşadıklarını yakınlarından, komşularından dinledim. Pek çok insanın kafasında tecavüz diye bir şey de yok biliyor musunuz, kadının bir ilişkiyi istemesi veya istememesi diye bir ayırım yok kafalarında. Varsa yoksa, nikahlı ilişki miymiş yoksa zina mıymış.

Tecavüze uğrayan kadınları tecavüzcüyle evlendirip namus temizlemek, “evlenmek amacıyla” yani iyi niyetle (!) kız kaçırıp tecavüz edenler, birkaç sene öncesine kadar tedavülde olan, tecavüz ettiği kadınla evlenirse tecavüzcü adamı affeden yasalar, bu kafadan çıkıyor. Namus adına işlenen cinayetlerin en ünlü kurbanlarından, yandaki resimden bize bakan Güldünya Tören için haberlerde hep evlilik dışı ilişkiden hamile kaldığı için öldürüldü denir ya, olay ondan ibaret değil aslında.

Güldünya, teyze kızının kocasının tecavüzü sonucu hamile kalıyor. Durum öğrenilince ailesi onu tecavüzcüyle evlendirmek istiyor ama adamın karısı buna direniyor, adam da kaçıyor.

Güldünya’yı kurtarmak için hamileyken onu evinde saklayan kişinin evinde çekilmiş olmalı yandaki fotoğraf.

Bu kişiyi Güldünya ile barışmak için buluşacaklarına ikna eden ailesi onu sokak ortasında kurşunluyor, ölmeyince tedavi gördüğü hastaneye gidip orada öldürüyorlar…

Kendini korumak için koluyla yüzünü kapatmış haldeymiş Güldünya.

Önümüzdeki 25 Şubat’ta, ölümünün üzerinden 9 sene geçmiş olacak. Ona tecavüz eden adamı da 2 yıl önce Güldünya’nın babası bulup öldürdü…

Birilerinin, tecavüze uğrayan kadınları tecavüzcüyle evlendirmeyi, insanı sevmediği biriyle evlenmeye zorlamayı, öte yandan birbirini seven insanların evlenmesine izin vermemeyi, evlenmeden birlikte oldukları için onları cezalandırmayı kendine hak gördüğü bu düzenin parçası olmak istemiyorum. Evet, biz evlenmedik diye değişecek değil bütün bunlar, ama benim buna katılmaya içim elvermiyor, kimse kusura bakmasın valla. Bunca insan zorla evlendiriliyorken ve bunca insan evli olmadan ilişki yaşadıkları için öldürülüyorken, ben bu evlilik kurumuna giremeyeceğim…

Ayrıca bu onaylama, yani nikah, birbirini seven iki kadına ya da iki erkeğe de hak görülmüyor. Bunun ne gibi bir nedeni, nasıl bir gerekçesi olabilir ki? Tüm bunlar karşısında tek söylemek istediğim, sana ne kardeşim? Sen o ilişkinin tarafı olmadığın sürece, kimin kiminle ilişkisi varmış, kim kimi sevmiş, seni ne ilgilendirir?

Başkasının ilişkisini beğenmek veya beğenmemek, evlenmesine izin vermek veya vermemek kimsenin haddine değildir ve evlenmemek de bence, bu tasvip etme – etmeme “hakkını” hiç kimseye vermemek demektir.

Neden evlenmiyorsun sorusundan çoktan bıktım aslında. Bunu soranlara ben sormak istiyorum artık, sen neden evleniyorsun?

Bu yazı, Zeynep A.’nın evlenmedendogurabilirsin.net adlı blogundan alınmıştır.