İlk karikatürü 1989 yılında Limon’da yayınlandı, sonrasında Pişmiş Kelle, Gırgır, HBR-Maymun, L-Manyak, Lombak, Penguen, Kemik, Fermuar geldi. 2007 yılında Uykusuz kurucuları arasında yer aldı. Altı adet çizgi roman albümü ve bir adet hikaye kitabı bulunmakta. Memo Tembelçizer, 2010 yılında baba oldu.

Kaç yaşında baba oldunuz? Planlı mıydı?

Otuz sekiz yaşında baba oldum. Planlıydı ama planladığımızdan bir sene sonra tutturabildik.

Öğrendiğinizde ne hissettiniz, yakınlarınıza ne zaman, nasıl söylediniz?
Öğrendiğimde sonunda tutturabildiğimiz için çok sevindim. Artık bir fikir ya da bir plan değil bir gerçek olduğu için insan heyecanlanıyor tabii ki. Yakınlara haber vermek için doktor raporunu bekledik.

Eşinizin hamileliği sizi zorladı mı?
Hamilelikte kadının davranışları, olaylara tepkileri, ilişki biçimleri bayağı bir değişiyor. Bazen başka biri gibi olabiliyor. O yüzden biraz sabır gerekiyor. Ama insan zaten çocuk gibi hayatı tamamen değiştirecek bir şeye hazırlık yaptığı için bu sabrı göstermek çok da zor olmuyor. Ayrıca her zaman, hamilelikte de bebek bakımında da asıl zorluk çekenin  kadın olduğunu düşünüp kendi hissettiğim zorlukları önemsememeye çalışıyorum.

Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
Normalde bebek sevmeyen bir insandım. Yeni doğmuş bebek de pek sevimli bir şey değildir. Kendi bebeğim de ya bana  kötü gözükürse diye çok çekiniyordum. Fakat, ilk gördüğüm anda çok büyük sevinç duydum, çok büyük sevgi duydum, korktuğum kadar zorlanmayacağımı anladım.

Evde altları kim değiştirir?
Ben de arada değiştiriyorum ama asıl Selda değiştiriyor.

İsme nasıl karar verdiniz? Ne oldu?
Selda’yla ikimiz de doğadan bir isim vermek istiyorduk. Çok kullanılan bir isim olmasın ama anlamı bilinmeyen bir kelime de olmasın istiyorduk. İsimler sözlüğüne bakarken “Çakıl”ı gördük ve çok sevdik. O anda kararımızı verdik.

İş ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?
İnsan evlenince evlilerle, çocuk yapınca çocuklularla görüşmeye başlıyor ister istemez. Çünkü kişiler birbirleriyle iyi anlaşsalar bile çocuktan sonra yaşam biçimleri ve hayattaki öncelikler farklılaşmış oluyor, frekanslar tutmamaya başlıyor. Artık çocuk parkında tanıştığımız, çocuğumuzla yaşıt çocukları olan anne baba arkadaşlarımız var. İş açısından ise; bir yandan vaktim çok azaldığı için eskisi kadar işe vakit ayıramıyorum; diğer yandan ise mecburen programlı bir hayatım olduğu için o az vakitte daha verimli çalışabiliyorum.

Nasıl bir baba olacağınızı düşünüyordunuz? Oldu mu?
Fazla yumuşak olup hiç otoriter olamayacağımı ve ipleri elimden kaçıracağımı düşünüyordum. Şimdilik öyle  olmadığımı gördüm, gerektiğinde ağlamalarına duyarsız kalabiliyorum ve hayır olmaz diyebiliyorum. İlk bebeklikteki  gaz ağlamalarına karşı durabilmek insanı bu yönde eğitiyormuş. Tabii, Çakıl henüz konuşamıyor. Konuşup laf  yetiştirmeye başladığında neler olacak bilemiyorum. Çocuğun her gelişim aşaması anne baba için yeni bir eğitim anlamına geliyor.

Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?
Evet, çevremizde yaklaşık aynı zamanlarda çocuk sahibi olan pek çok tanıdığımız var. Biz de küçülenleri başkalarına vermeye çalışıyoruz.

Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?
İlk ay Selda’nın annesi bizde kaldı, sonraki dört ay biz onların yanına, Bodrum’daki evlerine gittik. Hem bebek bakımı hem tatil.

Kendinizi babanızla kıyaslasanız…
Mizaç olarak babama çok açıdan benziyorum. Dünya görüşü açısından bazı farklılıklarımız var. Babam bizi toplumun takdir edeceği bireyler olarak yetiştirmeye çalıştı, ben Çakıl’ın toplumdan çok kendini mutlu etmeye çalışmasını arzu ediyorum. Bunun dışında gündelik hayatta tavır olarak sanırım babamdan çok farklı olmayacağım.

Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza.
Çakıl, anne sütünden sonra mama, ondan sonra Selda’nın yaptığı bütün yemeklerin blendırdan geçirilmesiyle oluşan bir çorba yedi. Dişleri çıkınca da normal yemek yemeye başladı. İştahı yerinde, çok özel bir şey yapmaya uğraşmıyoruz.

Çocukla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?
Söylediğim gibi, arkadaşlık ilişkilerimiz biraz farklılaştı. Onun dışında, gece dışarı çıkabilmek çok özel bir olay halini  aldı. Selda’yla baş başa kalmamız, çift olarak yemek yememiz filan çok seyrekleşti. Hayatımız saat saat programlanan organize bir işleme dönüştü. Tatil planlarımız farklılaştı, minik pansiyonlar yerine biraz daha konforlu yerler arar olduk. Bütün bunlar zor şeyler olmalarına rağmen insanı dinçleştirip enerjikleştiren şeyler.

Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?
Çakıl henüz iki yaşına bile gelmediğinden birlikte çok özel bir şey yapamıyoruz. Yine de birlikteyken en çok neyden  hoşlandığımı sorarsanız, sanırım kendi kendine anlamsız hareketler yaparken, mesela kollarını sağa sola sallayıp dururken, sandelyeye asılıp öylece dururken, kendi etrafında dönerken, onu seyredip çocukluğun bu naif neşesini  hissetmeyi seviyorum.

Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?
Sevmediğim demeyeyim ama beni en çok tedirgin eden tarafı, emziğe, kucağa, çizgi filme, anneyle uyumaya, hoşuna  gitsin diye yapılan her şeye hızla büyük bir bağımlılık oluşturması. En rahatlatıcı şey ise kararlı davranınca bu büyük  bağımlılığın kısa zamanda ortadan kaldırılabilmesi.

Deneyimlerinize dayanarak babalara ve adaylarına önerileriniz var mı?
Çok deneyimli sayılmam ama illa ki soruyorsanız, çok telaşlanmasınlar, her zorluk geçici.

Babalık neymiş?
Babalık insanın kendi çocukluğunu ve çocukluğundaki kendi babasını aynı anda yaşayabilmesiymiş; aynı anda dede, baba ve torun olabilmekmiş.