İstanbul’un en eski semtlerinden biri Kurtuluş, hakiki adıyla Tatavla… Bir zamanlar gayrimüslim ailelerin çoğunlukta olduğu, şimdi ise alabildiğine kozmopolitan bir yaşam alanı. Yerleşik, eski bir semt olmanın her türden avantajına sahip. Hemen her yerden göçmenleriyle tam bir dünya mahallesi… İnsanın yaşarken kendini tanıdığı, kendi olduğu yerlerden biri. Lakin…
Bu lakin uzun yılların birikimi. Yaklaşık 10 yıldır küçük iki fasıla dışında hep bu civarda yaşadım. Önce yaşamaktan en çok haz aldığım Eşref Efendi, ardından Türkbeyi, sonra Feriköy ve şimdi de Kurtuluş son durak… Bunca zaman, günbegün Kurtuluş’un nasıl kalabalıklaştığını, sözüm ona zenginleştiğini, ama bir yandan da içinden çıkılmaz bir keşmekeşe dönüştüğünü gördüm. Kurtuluş’un şimdiki hali, İstanbul’un ürkütücü geleceğinin en yakın habercisi, o yüzden de yakından bakmak lazım.
Bu yazıyı bu sabah şahit olduğum, ilk bakışta büyütülecek yanı olmayan bir sahneden dolayı yazıyorum. Caddenin aslında adı Hrant Dink olması gereken Ergenekon Caddesi yönündeki girişinde iki otobüs yolu kapatmış.
Çünkü arkadaki halk otobüsü iki adım yolda öne geçebilmek için öndeki belediye otobüsünü sollamaya kalkışmış. Belediye otobüsünün önünde bir araba dörtleri yanar vaziyette durmakta. Söylemeye ne hacet, boylu boyunca caddenin sol tarafına park etmiş arabalara ikinci sıra yapmış. Sahibinin nerede olduğu belli değil. Belediye otobüsü hareket edemiyor. Sağ taraf gene işgal altında. Malum İspark tarafından parkyeri olarak kullanılıyor ana cadde güzergahları. Bu şekilde belediye hem kaldırımları hem de ana caddeleri kullanılmaz hale getiriyor. Şehri işletirken, işleyişi durdurmak diye tarif edilebilecek gözü dönmüş bir işletme anlayışı…
Her neyse gerideki halk otobüsü önündeki belediye otobüsünü sollamaya çalışırken karşısına bir taksi çıkmış. Burun buruna kalıvermişler orada. Taksinin sürücüsü 80’lerinde bir amca. Bu yaşta birinin, hem de İstanbul gibi bir cadı kazanında, taksi şoförü olarak çalıştığını düşününce insanın içi bir başka eziliyor. Koca otobüs aniden karşısında belirince hem korkmuş hem sinirlenmiş belli ki. “Şeridinde gitseydi, basmıyorum geri” diye bağırıyor yol ortasında. Arada kalbine götürüyor elini.
Elbette hem adı Hrant Dink olması gereken Ergenekon Caddesi hem Kurtuluş Caddesi kilit… Arabaları boşverdim, yayalar yürüyemiyor… Daracık, üstüne üstlük tamir edilmekte, yıkılıp yeniden yapılmakta olan apartmanların önüne kurulmuş iskeleler, marketler, manavlar, aklınıza ne gelirse bütün o dükkanlar tarafından işgal edilmiş kaldırım yürümek dışında her işe yarıyor. Bir de olayı merak edip duranları ekleyince tam İstanbulluk bir manzara… Hareket etmeyi boşverin, nefes alamıyorsunuz. Bağırıyor çağırıyor insanlar, kornalar zarıl zarıl…
Kurtuluş İstanbul’un en kalabalık semtlerinden biri. Anacaddenin iki tarafına park eden araçlara, ikinci sıralar ekleniyor sıklıkla. Gün ortasında koca koca kamyonlar ana caddeye iki adımda bir kondurulmuş süpermarketlere mal bırakıyorlar. Kontrol hak getire. İspark yetkilileri yalnızca bilet kesmekle yetiniyorlar. Kaldırımlarda ne yaşlıların, ne gençlerin, ne çocuklu insanların yürümelerine imkan var.
Aceleniz varsa biraz hızlanmak için kendinizi atıyorsunuz asfalta. Bu defada Kurtuluş Caddesi’nde olmayı talihsizlik olarak gören yolların hakimi araba malikleri tarafından taciz ediliyorsunuz. Üstelik bu adamlar önlerindeki arabayı sollamak için fütursuzca kaldırıma çıkma yaptıklarında yüzünüze doğru büyük bir ciddiyetle “önümde ne işin var” diye bağırabiliyorlar. Bu semt sakinlerinin ciddi bir oranını yaşlıların ve çocukların oluşturduğunu göz önünde bulundurun ve lütfen söyleyin: Tehlikenin farkında mısınız?
Hemen ilk elden yapılacak ilk iş ana caddeye araba park etmeyi yasaklamak. Trafik polisleri marifetiyle de yasağı uygulanabilir kılmak. İspark bir miktar para kaybeder ama semt sakinleri de biraz rahat nefes almış olur. Kaldırımlardaki esnaf işgalini de asgariye indirmek gerekiyor tabii… Bu da Şişli Belediyesi’nin sorumluluk alanı…
Ama biliyorum ki aklıma gelen bu basit çözüm İspark’ın sahibi Büyükşehir Belediyesi’nin, kaldırım işgaline son vermek de Şişli Belediyesi’nin aklına asla yatmayacak. Araba malikliğinin arsızlık, inşaatın ibadet, esnaflığın ise kazancı her şeyin üstünde tutmak anlamına geldiği, bütün bunların da belediye defterlerine gelir olarak kaydedildiği bir şehirde kimden akıl ve izan bekliyorum ki…