Bu nasıl soru, tabii ki herkes korkar. Diktatör bu. Ne yapacağı belli mi olur?
Kim teselli eder diktatörü? Herkes.
Kim alkışlar diktatörü? Herkes.
Kim bu diktatör? Aklınıza ilk gelen Hitler ise bir duralım. O kadar uzak bir geçmişte kaldıysa diktatörlük neden bu korku?
Bazen o kadar uzağa gitmemize, hatta aklınıza gelen en yakın ikinci suratsız diktatörü hatırlamamıza gerek kalmadığını anımsatan bir hikâyeden selam ederim. Daha önce Mucize Çocuk adlı hikâyesi ve çocuk hakları konusunda farkındalık yaratmayı hedefleyen; “Çocukların Hakları Çocukların Kitabı” projesi kapsamında İsveçli ve Türk yazar çizerleri buluşturan Yakup adlı kitaba sunduğu katkılarıyla tanıdığımız bir isim olan İsveç’in ünlü çocuk kitapları yazarı Ulf Stark; yarattığı yeni kahraman “Diktatör” ile mizah ve duyarlılığı ustalıkla harmanlıyor.
Bu diktatör, çok ama çok yakında. Evimizin içinde. Elbiseleri giydirip soyundurulan, her gece meyvesi, sütü ayağına kadar getirilen, hatta dişleri fırçalanan bir afacan. Hele bir dediğini yapmayın, emir erlerini toplayıp hepimizi hapse attırabilir. Annesi (ki, ona anne değil, onu yatıran kadın demeyi tercih eder) diktatörü öpemez, diktatörler öpülmez çünkü. Kendinden bahsetmeyen masalları dinlemek istemez. Öyle bir masal olmadığından da sıklıkla masalsız uyur. Rüyasında bomba atan askerler, tanklar, tüfekler, casuslar görür anlamlarını bilmeden. Herkesin ondan korkması iyi bir savunmadır korkak bir çocuk için. Herkes olabildiğince korksun ister. Aklına gelen bütün emirleri yağdırıp tehditler savurur durmadan. Bahçesinde kızgın köpeklerin olduğu siyah taşlı sarayını hayâl ederken çikolatalı sütünü içmeyi ihmal etmez. Uyanır uyanmaz “güneşe doğ!” diye emir verir. Güneş bazen ona kızarsa bulutların arkasında saklanıp yağmur yağdırır. Çizmelerini giyip her yeri ıslatmaya, sular fışkırtmaya çıkar diktatör. Onu görenler alkışlar, el sallar. Kelimenin tam anlamıyla gak dedikçe ekmek, guk dedikçe su önüne taşınır.
Diktatör olmak da kolay değildir hani. Düşünecek çok şey olmalı. Bir de şu mavi gözlü siyah saçlı Sirkka bu kadar güzel olmasa düşünmek daha kolay olurdu. Oynanan bütün oyunları Diktatör kazanmalı, onun istediği oyunlar istediği zaman ve istediği kişilerle oynanmalı. Düşüp canı acıdığında yardıma gelen tek bir arkadaşı olmaz. Arkadaş olmayı bilmez diktatörler. Yalnızlık, diktatörlüğün fıtratında var, genç yaşında bunu öğrenir. Diktatör’ün ayağı kime çelme takacağına kimi düşüreceğine kendi karar verir. Sanır ki düşen kişi kalktığında onunla oynayacak. Canının ne kadar yandığına aldırmaz yere düşen. Seninle yürüyeceğime bir maymunla yürürüm daha iyi der canı acısa da. Masal bu ya… Ayağı güçlü olsa da kalbi yalnızlıktan güçsüz düşmüştür diktatörün. Yarın der babasına, diktatörlüğü bırakıyorum maymun olacağım artık!
Finlandiyalı genç illüstratörlerden biri olan Linda Bondestam, “Diktatör” karakteriyle benim ruhumu ele geçirmiş olabilir. Hikâyeye bu kadar uyumlu bir karakter yaratmak, çizgilerle bu yola ortak olabilmeyi başarmış. Ne önünde, ne arkasında. Tam olması gerektiği yerde çizimler.
Çocuk dünyasında güçlü olmak, herkesi korkutmak, savaşlarda düşmanı yenmek hep vardır. Bilmiyorum daha önce savaş oyunu oynayan bir çocuğa savaş ne demek biliyor musun diye sorma şansınız oldu mu? Çoğu onlara kötülük yapan düşmanlara saldırdıklarını, öldürdüklerini aynı diktatörün yaptığı gibi üzerlerine bomba attıklarını anlatırlar. Oysa bombanın ne anlama geldiğini bilmez, ve umarım da bilmesindir o çocuklar.
Bir bebekten katil yaratan düzeni çocukların oyunundan uzak tutmakla başlayabilirsiniz diktatörleri evinizden kovmaya. Biliyor musunuz, çok basit. Sabırla, her defasında yeniden savaşın bir oyun olmadığını, sadece insanlara, hayvanlara ve doğaya çok büyük zararlar verdiğini söyleyin detaya girmeden. Bir şey fırlatmak istiyorsa hortumlarından su sıkabilir, dondurma fışkırtma makinesi icat edebilir, parmaklarını bir gıdıklama makinesine çevirip oyuna biraz kahkaha katabilir… Gerisini çocukların sınırsız hayal gücüne bırakabilirsiniz.
Belki her gün yeniden hatırlatacaksınız bunu ama inanın bir gün o diktatörün karşısına dikilirken tutacağınız el, barışı öğrettiğiniz o çocukların eli olacak.
Masalların gerçek olması diktatörleri halkın karşısında maymun olarak gördüğümüz ama maymun kardeşlerimizden de özür dilediğimiz günlerin umuduyla…
Keyifli okumalar…