‘Fantastik’ kelimesinin sözlük anlamına eşlik etmeyi seven Ursula K. Leguin, kalbinden yola çıkarak yazmaya başladığı “Kanatlı Kediler Masalı”nı (1. Dört Yavru, 2. Yuvaya Dönüş, 3. Yeni Arkadaş, 4. Kentte Tek Başına) dört kitaplık bir seri halinde, önce çocuklar için sonra da yaşamak isteyen tüm insanlar için kaleme almış.

Akıllarına, fikirlerine kanat takıp uçmak isteyen tüm çocukların severek okuyacağı serinin ilk kitabı “Dört Yavru” ile kahramanlarımızla tanışıyoruz: Bayan Tekir ve Bayan Tekir’in dört küçük kanatlı kedisi; Robin, Ceymi, Hena ve Telma. Bayan Tekir, kahramanlarımızın annesi. Kedi eşrafları, bu dört kedinin kendileri ve diğer kediler gibi olmadıklarının gayet farkında. Ve elbette söz konusu farklılık, Bayan Tekir dışında herkese dert olmuş durumda. Bayan Tekir, yaşadığı yerin barındırdığı tehditlerden dolayı söz konusu farklılığı dert etmez bile. Nitekim, koca bir köpek yavrularından birini köşeye sıkıştırıp saldırmaya kalkıştığı an bir karar verir: Yavruları, yaşadıkları bu yerden kanatlanıp gitmelidir…

Bayan Tekir, çocuklarının sahip olduğu kanatların tam da bu yerden kanatlanıp gitmeleri için gerekli olduğunu düşünür. Dört yavru ve anneleri ağlaşarak ayrılır. Ne dört ayaklılar ne de kanatlılar tarafından hoş karşılanmayan dört küçük kedicik, kanatlarının götürdüğü yerde de sevgiyle karşılanmazlar. Hatta Ceymi, uzun düşünen, ağır karar veren bir baykuş tarafından saldırıya bile uğrar. Gelişen bir dizi olayın ardından Uçan Tekirler, Bayan Tekir’in bir sözünü anımsarlar: “Eğer doğru türdeki Eller’i bulursanız, bir daha asla avlanmak zorunda kalmazsınız. Ama eğer yanlış türdekini bulursanız, bu köpeklerden bile kötü olur.” Eller yani insanlar… Peki nasıl anlayacaklar “doğru türdeki Eller”i?

Maceranın ilk kitabında teneke kokulu bir kafesten kanatlanarak ayrılan kediciklerin öğrendiği şey; farklı olmanın her zaman zor olduğudur. Öyledir. Onlar, daima farklı olacaklar ve sahip oldukları farklılık yaşadıkları her maceraya yepyeni bir anlam katacaktır.

Serinin ikinci kitabı “Yuvaya Dönüş”te macera kaldığı yerden devam eder. Üstelik, bir çift siyah kanat daha eklenecektir dört yavru kedinin kanatları arasına. İsmi, Emma’dır bu kanatlı siyah kediciğin…

Uçan Tekirler, annelerini fazlasıyla özlemişlerdir. Bu özleme dayanamayan Hena ve Ceymi kardeşler, annelerine doğru kanat açmaya karar vereceklerdir. Uzun bir yolculuğun ardından doğdukları yere geldiklerinde hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını farkederler. İki kardeş, ne annelerinin ne de altında doğdukları ve yavruyken içinde oynadıkları dev çöp kutusunu bulabilirler. Dehşetle oradan oraya kanat çırpıp, annelerini ararken, siyah kanatlı küçük kedicik ile karşılaşır ve onu hırçın korkularından kurtarmaya çalışırlar.

Binaların göbeğine göbeğine atılan tokmak sesi, şehrin gri görüntüsünün bir başka renk ile değiştiğine işarettir. Daha önce bildikleri evler yıkılmaktadır. Şehir, yeni bir renge bürünmektedir. Bu rengin kendilerini mutlu etmeyeceğini bilirler? Peki kimin mutluluğu içindir bu yeni şehir?

Dehşet verici tokmakların arasından kanatlarını açarak hareketlenen kedicikler annelerine kavuşur ve küçük siyah kanatlı kediciğin küçük kız kardeşleri olduğunu öğrenirler. Bayan Tekir’in koynunda geçen bir gecenin ardından anneleri ile bolca özlem gideren kedicikler, diğer yuvalarına doğru kanat çırparlar. Ama yolculukları bu defa 3 kişiliktir.
Hayat, kedicikler için de garip bir şekil almaya başlamıştır artık.

Serinin üçüncü kitabı olan “Yeni Arkadaş”ta yepyeni, sevimli tüylü bir kedicik ile tanışılır. Yumak Ailesi’nin gözüpek, korkusuz ve bir o kadar sevimli üyesi olan Aleks, sıcacık bir yuvada yaşamaktadır. Yediği önünde yemediği arkasında bir hayat sürerken, dünyayı keşfetme isteği Aleks’in içinde gitgide büyümektedir. Bir gün arzusunu takip etmek üzere yollara koyulur. Bir çitin içerisinde karşılaştığı inekleri görünce, onların çıkardığı seslere kızar ve “Bunu söylemek bile aptalca ama, miyav demelisiniz, möö değil!” diye dile getirir tepkisini. Aleks, dünyayı anlamlandırmaya çalışmaktadır. Trafikteki bir kamyonetin ve köpeklerin saldırısına uğrar. Emma’nın yardımıyla kurtarır hayatını ve böylece diğer kanatlı kediciklerle de tanışır. Aleks’in arkadaşlığı Emma’nın dilinin çözülmesine bile yardımcı olacaktır zamanla…

Serinin son kitabı “Kentte Tek Başına”da ise Emma kendi başına yepyeni bir maceraya kanat çırpmaya başlar. Dünyayı keşfetmek için kullanmak ister kanatlarını. Aleks ve diğer kardeşlerinden ayrılarak uzaklara gitmeye karar verir. Yolda karşılaştığı bir karganın kendisini televizyonlara yakıştırmasına anlam veremez önceleri. Şehre vardığında açık bir pencereden içeri süzülür. Yaşlı bir adamın evindedir artık. Yaşlı adam Emma’yı sevse de bambaşka planlar geliştirir kafasında ona ilişkin. Boynuna dolanan mor ipek kurdele, Emma’nın başına gelecekleri anlamasına yeter. Özgürlük için bir kez daha kaçar evden Emma. Soluğu yine Bayan Tekir’in yanında alır.

LeGuin, Kanatlı Kediler Masalı’nda farklı ve özgür olma deneyimlerini aktarıyor çocuklara. Kedilere kanat takarak fantastik edebiyatın olanca çocukluğunu ihtiyar bir nine olarak taşısa da rüyalarımıza, farklılığın ve özgürlüğün hiç de fantastik düşler olmadığını anlatıyor. Gözlerinde, kulaklarında, akıllarında ve fikirlerinde kanat saklayanlara cesaret veriyor…