Vakitsiziz. Çok yorgunuz. Şuradan bir dönelim hele, bir tatile ihtiyacımız var 🙂 

Şaka bir yana hakikaten çok vakitli değiliz. Gündüz dere tepe geziyoruz. Akşam da pestilimiz çıkıyor. Tek laptop ile de fotoğrafları aktar, yazı yaz, notları çalış, fotoğraf küçült, gönder filan… Ritmimizi bulamadık.

Onun için bu da foto galeri gibi olabilir biraz.

Söz günahlarımızı affettireceğiz.

Colombo, enfes bir şehirdi. Daha önce Atlas Dergisi için Thiruvananthapuram’da (Kerala, Hindistan’ın başkenti) fotoğraf çekmeye çalışıyordum. Dedim ki, çıkayım şöyle bir şehir görüntüsü çekeyim. Kime sorduysam anlamadı? Soru çok basitti halbuki: Şehrin tepesine çıkmam lazım. Şehir manzarası çekeceğim. Herkes “Ne manzarası?” diye soruyordu. Sonra buldum bir yolunu çıktım. Ve neyi anlamadıklarını anladım. Şehir görünmüyordu. Her yer ağaçtı.

Colombo bu kadar değil. Ama yine de yemyeşil. İnsanlar börrek gibi. Herkes çok sıcak, yardımsever. Gittiğimiz Gangaramaya budist tapınağında saatler geçirdik. Keza Pettah sokakları, pazarlar, Slave Island, Viharamahadevi parkı… Hepsi pek lezizdi. Fotoğralardan takip edebilirsiniz.

Sonrasında Kandy’ye dün yaptığımız tren yolculuğu ise eşsizdi.

Sri Lanka, tam olarak biraz Kenya, biraz Hindistan, biraz Lazistan, yani bizim doğu karadeniz, biraz da Brezilya karışımı bir yer takip edebildiğimiz kadarıyla. Enfes bir karışım olmuş ama.

Kandy’ye geldiğimizde ise karşılaştığımız şey yağmurdu. Bitmeyen yağmur eşliğinde gittiğimiz Kutsal Diş Budist tapınağında da iyi vakit geçirdik. Kutsal diş, Buddha’nın dişi olduğuna inanılan bir diş. Ve görkemli bir kapalı alanda saklanıyor. Birden fazla Buddha hayatı var malumunuz. Diş hangisinin bilemedim. Sordum, söylemediler.

Biz tapınakta iken yağmur bize izin verdi ve şehri gezdik. Ertesi gün, yani bugün de bütün gün yollardaydık. Çakma bir Fil Yetimhanesine gittik misal. Bir vakitler buldukları fillere burada bakıyorlarmış. Ama şimdi para topladıkları bir dev hayvanat bahçesi haline gelmiş. Ve civar olduğu gibi fil yıkama, fil sürme filan gibi aktivitelerle dolu. Hepsi tabii filleri doğal hayatından koparıp işkencehanelerde insanların eğlencelerine sunmaktan ibaret bir durum. Burada biz de bir boş bulunup bu yıkama hikayesini mutlu mesut süren bir durum sanıp bir miktar para kaptırdık. Tabii fil filan yıkamadan döndük.

Bir de botanik bahçesine homurdanarak girdik. Lakin çok güzeldi. Homurdandık, çünkü burada botanik bahçesi yapmak çok saçma. Bir toprak parçasını çevir, olsun sana botanik bahçesi. Her yerde her tür bitki yetişiyor. Ama öyle değildi. Hakikaten bütün gün geçirilebilecek bir parktı. Biz daha limitli vakit geçirdik tabii.

Gelelim İlyas’a.

1. Herifin çenesi düştü. Barbaros beyin kulakları çınlasın adam vır vır konuşuyor. Konuşmak için Sri Lanka’yı bekliyormuş. Ama tabii onunla İngilizce konuşuyorlar. O da inceden tenkyu, hello topuna girmeye çalışıyor.

2. Uykusu düzene girdi. Ama öğle uykularına pek fırsat bulamadığı için akşam saatlerinde pestili çıkıyor.

3. Yemeği düzene girdi. Acı limitini yükseltti biraz. Epey bir Sri Lanka mutfağına takılır oldu.

4. Korkuları azaldı. Düne kadar ikimiz de yanında olmadan uyumuyordu. Bugün Gökçe uyuttu, telsizi taktı ve şimdi beraber bira içiyoruz 🙂

5. Tuhaf bir şekilde insanlara ilgisi eskisi gibi değil. Türkiye’nin her yerinde ve Avrupa’da herkese giden ilyas, burada sevdiği insanlara bile gitmiyor. Fiziki temas olmadan ilişki kuruyor. Çocuklar hariç tabii. Onlara her zamanki gibi sarılıp öpüyor.

6. Her yerde binlerce (hakikaten bazı yerlerde binlerce) yarasa, yüzlerce maymun, fil, kedi, köpek, çeşit çeşit kuşlar olduğu için ve insanlar ona (ve bütün çocuklara) bayıldığı için pek bir prens hayatında.

Önceki yazı için tıklayın:

Dünyanın (şimdilik) en konforlu ve ucuz çocuk rotası: Colombo, Sri Lanka

Buralı börrekler. Utangaç ama cana yakınlar.

 

Pettah pazarında bir Don

Ali İlyas as a rickshaw wallah

İki şaşkın bir pazara yakışır

Colombo'nun ara sokaklarında bir mikro-karpuz yerken. Boyuna bakmayın. Patatesten azıcık büyük karpuz lezzetliydi de.

Bu adam altın kaplama yapıyor. Bildiğiniz elektroliz. Yolun ortasında. Metinin yaşı izin verir Türkiye'de de benzerlerini hatırlamaya. Ama bu kadar yol ortasında olmazdı. Bilmeyenlere az daha uzun anlatayım. Birisi geliyor bu abiye eski altınını satıyor. Abi de alıyor misal o yüzüğü kaynak olarak kullanıp kaplama yapıyor. Elektroliz işlemi için bkz. Google.

Viharamahadevi Park'ta park halindeyiz.

İlyas yine direksiyon fetişinde. Viharamahadevi Park'ta da buldu kendine bir tren.

Çarpışan araba kullandık. İlyas ilk defa hakikaten direksiyona mantıklı dokunuşlar yaptı. Lakin sonrasında yapıştı tabii arabaya. Zor oldu sevenleri ayırmak.

Kandy'deki kutsal diş tapınağı.

 

 

 

 

 

iPhone reklamı gibi olmasın da güzel fotoğraf çekiyor. Yoksa yolda ve çevrede bir numara yok 🙂

Yine trenden bir poz. Gökçe fotoğraf makinemizi çıkarmaya üşendiği için iPhone marifetiyle berbat çıkmış. Siz bu görüntüye bol duman ve derinlik ekleyin hayal gücünüzle.

Ali İlyas sinema sanatı üzerine incelemelerde bulunuyor.

Ali İlyas din eğitimi sırasında

 

Pek çok budist tapınak görmüş insanlar olarak bu tapınaktaki müziği beğenmeme hakkımızı kullandık. Zaten icracı da yaptığı işe pek bayılıyor sayılmaz.

Zerre abartı yok: Bu fotoğrafta görünen yarasa sayısı, civarda görünenlerin 1/500 kadarı filan. Gündüz gündüz. Töbe töbe. Burası Kandy'nin 30 km. kuzeyinde bir köy.

Zavallı fil ön ve arka ayaklarından iki yöne zincirlenmiş. Batılılar onu hindistancevizi yapraklarıyla yıkayıp kendilerini doğaya yakın hissetsinler diye. Dangalaklık nedir? Budur. Nedir? Hakikaten budur.

Lakin İlyas'ı su görününce tutmak ne mümkün. Hemen attı kendini bir miktar tabii.

Elephant "Foundation" denilen güya vakfın doğal hayattan toplanıp batılı eğlendirme işkence hayatına atılmış zavallı fillerinden birisi.

Botanik parka bayıldık. İlyas da bayıldı. İlyas'a da diğer çocuklar bayıldı. İlyas buralarda sık sık yaptığı gibi çok şaşırdı 🙂

 

Birazdan artık konuya Cengiz Coşkuner mi girer, yoksa berbat Richard Clayderman mı bilmem ama pek romantik yerdi.

Ali İlyas direksiyon bulamadığında şemsiyemizi at yaptı. Bu arada arkadaki ağaç da bambu. Kaç koltuk çıkar siz hesaplayın.