Başımız sağ olsun. Kalanlara sabır versin. Hayat devam ediyor.
Etmiyor. Hayat devam etmiyor. Babamı 15 yıl önce kanserden kaybettim. İlk hastalandığı zaman gittiğimizde sinüzit teşhisi koyup eve gönderdiler diye içimde yara kaldı. Acaba daha önce fark edilse ya da özel bir hastaneye gitsek iyileşir miydi diye kafamdan o soruyu atamıyorum.
Sonra gelip bana başın sağ olsun, ailene sen sahip çıkacaksın diyen yakınlarımı, okul arkadaşlarımı ve hiç tanımadığım insanları düşünüyorum. Hiçbir tesellisi hiçbir etkisi olmayan sözlerdi onlar. İnsanın en acılı anında insanı hissizleştiren sesler. İnsanın utanması olmasa inanın o sözleri duyduğu anda “s.ktirin gidin lan, tek söz dahi söylemeyin!” der. O günden bugüne cenazesi olana başın sağ olsun demeye çekiniyorum ben. Biliyorum çünkü neler hissettiğini.
15 yıl geçmiş ama başım sağ olmadı, biliyorum ne olduğunu. Zor günlerde değil, daha çok en mutlu olduğum anlarda geliyor babam aklıma. O da burada olsaydı keşke şöyle olurdu diyorum. Kesin bunu yapsam bana kızardı, diyorum. Bir tane torununu kucağına alamadı bu dünyadan alacaklı gitti diyorum. 50 sene yaşamış daha fazla yaşaması lazım, beni de kendiyle beraber gömdü, diyorum. Ölen o ama ben hâlâ bencillik yapıyorum.
Şimdi siz madende babasını, kocasını, kardeşini, çocuğunu yitiren insanların hayatının devam etmesini nasıl istiyorsunuz? Buna nasıl inanıyorsunuz? Hem de göz göre göre olan bir ihmalkârlıktan doğan bir toplu ölüm sonrası. Siz şimdi Berkin’lerin, Ali İsmail’lerin, Ethem Sarısülük’lerin hepsinin anne babasından, kardeşlerinden başlarının sağ olmasını nasıl bekliyorsunuz?
Normal ölümün bile ruha dar, ömre zor geldiği bir durumda, çocukları öldürülen bu insanlara hayat devam ediyor nasıl diyorsunuz? Bu soğuk bu iğrenç cümleyi insanlara nasıl söylüyorsunuz? Güzel bir şey olacak da mutlu olacağız diye korkan insanlar oldular onlar, nasıl devam etsin istiyorsunuz?
Öldürülen kardeşlerimizle ilgili ortaya çıkan en ufak ayrıntıda, yazdıkları kısacık bir yazıyı, eyleme gittikleri bir fotoğrafı, annelerinin o çaresiz yüzlerini gördüğümde yedi yabancı olarak ben kahroluyorum, hayatıma o gün devam edemiyorum, siz onların hayatı nasıl devam etsin istiyorsunuz? Sahi siz nasıl devam ediyorsunuz? Ben yıllar önce ölen birinin numarasını bile rehberimden silmeye korkuyorum, siz hangi hayatın devamından bahsediyorsunuz?
Hayat kötüler için, bizler için devam ediyor. Onlar için devam eden bir hayat yok artık. Mutlu olmaktan korkar oldular çünkü. Çocukları kurşundan, gazdan, linçten öldürüldüğü gün durdu o hayat. Çekildi kanları, kapandı artık kepenkleri. Babaları madende öldüğü gün bitti o güzel çocukların oyunları. Kalmadı hiç umutları. Sahi görmediniz mi gözlerinden akan yaşları, benim babam kömür kokardı diyen çocukların feryatlarını? Hayat devam etmiyor. Baş sağ olmuyor onlara.
Tiksiniyorum kendimden. Öğlen vakti ne yesem diye düşündüğüm için, acaba bugün ne giysem diye tereddüte düştüğüm için, biraz üşüdüğüm zaman kaloriferi yaktığım, 5 dakika daha uyuyayım diye alarmı ertelediğim için, komik bir şeye güldüğüm, oturup hüzünlü bir türkü dinlediğim için tiksiniyorum, günlük telaşlara kapıldığım ufak tefek sorunlara takıldığım için tiksiniyorum, bir damla gözyaşı dökmediğim için tiksiniyorum. O insanların acılarını, çaresizliklerini gördüğüm ve hiçbir şey yapmadığım, yapamadığım için tiksiniyorum. Üç beş gün sonra facebook’ta aptalca tespitler yapıp kendimce eğleneceğim için tiksiniyorum. Olanın; ölenlere ve ölenlerin yakınlarına olduğunu bildiğim için ve bugün bu yazıyı yazdığım için tiksiniyorum.
Yazacak kelime kalmadı, susacak an kalmadı. Yaşanacak güzel günler kalmadı. Tükettik. Tükendik. Tükensin de zaten. Bir günde çöken, hayata küsen binlerce annenin olduğu, umutlarını babalarıyla toprağa gömen çocukların olduğu bu coğrafyada yaşanacak gün de kalmasın, an da olmasın. Bunca acılara rağmen hiçbir şey olmamış gibi yaşayan bizlerin olduğu bu coğrafyada iyi tek bir gün bile olmasın.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetinin hüküm sürdüğü, devletin insandan daha mühim olduğu, paranın onurdan, mevkiilerin emekten daha kıymet gördüğü bu coğrafyada hayat dursun. Yer yarılsın içine bile girmeden yok olalım. Tarihte izimiz bile kalmasın. Bu çirkinliği biz yaşadık bizden sonra gelecekler okumasın. Eğer okunacaksa da “Ben bekarım Mahmut abi evli, karısı hamile onu çıkarın” diyen insanın sözleri okunsun. Biz olmayalım ama. Birisi yaptıklarına özenir, başkalarının hayatı da zehir olur diye saf kötülerin esamesi okunmasın bu topraklarda.