Hayatımızdaki müsibetlerinin büyük bölümünü şöyle bir başlık altına toplayabiliriz: Kimyasallar.

Yemeyi içmeyi bir kenara bırakalım. Temizlik meselesinde bulaşıkları elde beyaz sabunla, makinede ise organik deterjanla yıkıyorduk. Çamaşır yumuşatıcı zaten uzun zaman evvel evi terk etmişti. Çamaşır konusunda da makineler için olan granül sabuna takıldık. Hımm çamaşır sodası diye birşey varmış, dur bakayım sabunun miktarını biraz daha azaltıp ondan da katayım derken zaten evde pek fazla olmayan ev temizliği ürünlerinin etiketlerini okumaya ve söyle bakalım sevgili google neymiş bunlar seviyesine geldim. Sonra da bir sürü bilgi birikti. Ben de kestim, yapıştırdım, ayrıntılı kimya formüllerini ve bilgilerini çıkarttım, ortaya bu çıktı. Galiba hala ayrıntılı ama işin çarpıcılığı başka türlü de anlatılamayacak gibi..

Sabundan deterjana geçiş

Sabunun bazı savlara göre tarih öncesi yaşamda bile ilkel bir formu varmış. M.Ö. 1500’lerde Mısır’da alkali tuzlar ve hayvansal-bitkisel yağlardan yapılmış sabunları deri hastalıkları için kullanıyorlarmış. Eski Romalılar ise sabunu kazara keşfetmişler çünkü hayvanların kurban edildiği yerde yağmur suları, hayvan artıkları, odun külleri ve topraktaki kil karışıyormuş. Kadınlar da giysilerini bu killi karışımla yıkamaya başlamışlar.

Sabun üretimi ve kullanımı bu basit formülüyle 20. yüzyıla kadar devam ediyor, ta ki yapımında kullanılan yağlar artık zor bulunur hale gelene kadar. Bu durum temizleyici başka maddelerin bulunması için çalışmaların başlamasına neden olmuş. Çünkü ham maddeler 2. Dünya Savaşında patlayıcı (nitrogliserin) yapmak için kullanılıyormuş. Böylece ham petrolden sentetik yolla deterjan üretimine başlanmış. Yani çok eski bir tarihimiz yok deterjanla. (petrol bazlı tüm ürünlerle olduğu gibi)

1946’da çamaşır deterjanı artık tüm Amerika’da kullanımda, 1953’te deterjan satışları sabunu geçmiş. Ancak bu maddelerin rastgele üretilmesi ve çevreye yayılmasıyla daha 1960’lı yıllarda bazı Batı ülkelerinde deterjanların doğa kirlenmesinde önemli rol oynadığı belirlenmiş ve bu konuda bir dizi önlemler alma zorunluluğu ortaya çıkmış. Peki neden artık nitrogliserin de gerekmediğine göre sabuna geri dönülmemiş? Çok basit, çünkü deterjan üreten ve sabun üreten firmalar aynı firmalarmış ve deterjanı üretmek daha ucuzmuş.

Sabun ve deterjanlar kimyasal yapıları açısından son derece benzer niteliklere sahipler. Buna rağmen belirgin bir farkları vardır. Sabunlar doğaldırlar.

Sabun anyonik karakterdedir. Yani hayvansal ve bitkisel yağlardan elde edilen sülfatlardan oluşmaktadır. Deterjan içeriğinde ise noniyonik maddeler vardır. Suyun yüzey gerilimini azaltan kimyasal maddeler olan noniyonik maddeler kiri içine çekme özelliğini taşıyor ve temizlik ürünlerinde yüksek oranda kullanılıyor. (Deiyonize sudan sonra ikinci sırada)

Deterjan, dezenfektan ve diğerleri…

Deterjanlar herhangi bir yüzeyde bulunan kirleri çözen kimyasal bileşiklerdir. Deterjanın sabundan farkı petrol bazlı maddelerden üretilmesi dışında, içinde yumuşatıcı maddeler bulunmasıdır. Yumuşatıcılar alkali ürünlerdir ve fazla miktarlarının cilde ve nefes yollarına tahriş edici etkileri vardır. Deterjanların bakteri öldürme özellikleri yoktur. Ancak kirleri, yağları ve artık maddeleri ortamdan uzaklaştırarak bakteri sayısını düşürürler.

Deterjanlara temizleyici özellik veren yapısındaki yüzey-aktif maddelerdir. (anyonik, noniyonik vs.) Üreticiler çoğunlukla pahalı olan bu maddeleri düşük oranda (yüzde 10-30) kullanmakta onların yerlerine ucuz ve temizleyici özelliği olan, ancak suda çözülmeyen inorganik maddeleri kullanmaktadır. Bu yüzden satılan deterjanların çoğunda yüksek düzeyde fosfat, formaldehit ve klor vardır. Bu maddeler ise son derece zararlıdır.

Bir deterjanın yapısındaki inorganik maddelerin oranı onun çevre kirlenmesi ve sağlığa olan zararlarının göstergesidir. Klor, kanalizasyon sistemine karıştığında organiklerle birleşerek ‘son derece tehlikeli bir kimyasal’ diye tanımlanan ‘trihalometan’ maddesini üretiyor. Bu ve diğer kanalizasyona karışan kimyasallar da zincirleme olarak okyanusların, suda yaşayan canlıların, atmosferin ve bizle beraber karada yaşayan canlıların organizmasına karışıyor.

Yani özetle bilinçsiz deterjan kullanımı korkunç çevre kirliliğine, ekonomik kayıplara ve birçok cilt problemine neden olmaktadır.

Keza bulaşıklar için kullanılan deterjanların ana maddeleri de petrol kaynaklıdır. Zararlı katkı maddeleri, sentetik esanslar, kokular ve renklendiriciler de içermektedir. Bulaşık makinası deterjanları kostik soda gibi yüksek alkali içerdiklerinden elle yıkamaya uygun değillerdir ve ciddi yanmalara yol açabilirler. Ve biz bu kadar riskli bir malzemeyi tabaklarımızı yıkamak için kullanıyoruz. Yani bulaşıklar çok iyi durulansa bile kalıntı kalıyor, bu kalıntılar gıdalarımıza bulaşıyor ve vücudumuza giriyor.

Tabi bir de dezenfektan diye bir şey var. Onu da temizlik kavramının sınırlarını zorlarken kullanıyoruz. En büyük sebebi de reklamlarda da sürekli vurgulandığı üzere mikropları öldürüyor olması. Ancak hiçbir dezenfektan bunu yapmıyor, sadece mikropların sayısını azaltıyor. Çünkü mikroplar o kadar yoğun ve çeşitli ki, bir süre sonra tekrar üremeye başlıyorlar.

Dezenfekte edici temizlik maddeleri solunması son derede tehlikeli olan çok zararlı maddelerden yapılır. Lüzumsuz yere kullanılmamalıdırlar, bol su ile durulanmaları gerekir ve kullanıldığı yerlerin çok iyi havalandırılması gerekir. Bu maddelerin baş ağrısı, halsizlik, göz yanması, cilt tahrişleri gibi hafif yan etkilerden akciğer sorunları, kanser, kalp hastalıkları gibi bağışıklık sistemiyle ilgili ciddi hastalıklara kadar zararları vardır.

Kresol, bu maddelerin en sık kullanılanlarından biridir. Karaciğer, böbrek, akciğer, pankreas ve dalakta hasara neden olabildiği gibi, merkezi sinir sistemini etkileyerek depresyon, sinirlilik ve hiperaktiviteye de yol açabilir.

Dezenfektanlarda bulunabilecek diğer maddeler ise fenol, etanol, formaldehit, amonyak ve klordur.

Kötü kokulardan kurtulmak için kullanılan oda parfümlerindeki maddeler ise burundaki sinirleri işlevsiz kılarak koku hissini zayıflatmaktadır. İçeriğinde ise amonyak, naftalin, fenol, kresol, etanol, ksilen ve formaldehit gibi zararlı maddeler sıralanmakta.

Ya titiz annelerimizin yegane dostu çamaşır suyu?

İçinde noniyonik yüzey aktif, klor bazlı ağartıcı (sodyum hipoklorit), sodyum hidroksid ve parfüm bulunuyor. Çamaşır suyu içeren temizlik ürünlerinin kullanımıyla karbon tetraklorür ve kloroform gibi maddeler açığa çıkıyor. Çamaşır suyu içeren ürünlerin, amonyaklı veya asidik (tuz ruhu, kireç çözücü gibi) temizlik maddeleriyle karıştırılması zehirli gazların (klor gazı ve klor aminlerin) açığa çıkmasını sağlıyor, ortamdaki oksijeni durduruyor. Solunduğu takdirde solunum yolları ve akciğerde tahribata yol açıyor. Ayrıca öldürdüğü bakteriler arasında “iyi bakteri”ler de var.

Peki kişisel temizlik?

Birçok temizlik ürünü arındırıcı, temizleyici gibi isimlere sahip olsalar da ve mis gibi temizlik(!)  koksalar da aslında içlerinde sabundan eser yok. Muhteviyatı deterjan, parfüm gibi kimyasallardan müteşekkil.
Üstelik çok pahalı ya da çok ucuz olması hiçbir şey değiştirmiyor. Genellikle hepsinin içeriği aynı, zararlı ve yeterince test edilmemiş kimyasallar. Daha önce birçok üründe bulunan ve kanserojen olduğu kanıtlanan paraben bunlardan biri. Birçok bebek temizlik ürününde bulunuyor olması asap bozucu değil mi?!

Ve son olarak temizlikte yan rolde yer alan masum(!) kağıt havlular, peçeteler, bebek bezleri

Bu başlık altındaki baş düşmanımız dioksin. Bu kimyasal klorla ağartma işlemi sırasında oluşuyor ve östrojen gibi doğal hormonları taklit ederek birçok biyokimyasal reaksiyonu başlattığından söz ediliyor. En ufak miktarları bile, akne ve eklem ağrılarından uykusuzluğa, kansere, doğum bozuklukları ve bağışıklık sistemi zayıflığına kadar çeşitli rahatsızlıklara sebep olabiliyor. Yağda çözünür olduğundan bedenimizdeki yağ hücrelerinde birikme eğilimi gösteriyor. Dioksine anne sütünde dahi rastlanıyor ve bebekler yetişkinlere göre 200 kat fazla dioksine maruz kalabiliyor. Kullandığımız tuvalet kağıtları, kağıt mendiller, süt veya meyva suyu kartonları, tamponlar, kahve filtreleri, hazır çocuk bezleri, peçeteler, kağıt tabakalar vs. eğer klorlu ağartma işleminden geçiyorlarsa düşük dozlarda dioksin içeriyor.

Ne yapmalıyız?

Beyaz sabun alırken dahi etiketine bakın. Kullandığımız ürünlerin içinde ne olduğunu ve bunların ne olduğunu iyi anlayıp ona göre satın almalı.

Evdeki temizlik ürünlerini hiçbir zaman mutfakta veya yemek yapılan, yiyecek depolanan yerlerin yakınında bulundurmayın. Bu ürünlerin içeriğindeki uçucu kimyasallar, yiyeceklerinizi ve dolayısıyla sizi etkileyebilir.

Bu ayrı bir güvenlik yazısı konusu ama yazmadan geçemeyeceğim. Tüm temizlik malzemelerinizi çocukların ulaşamayacağı yerlerde kilitli şekilde saklayın. Temizleyici içen yada gözlerine ağır hasar veren çocuk sayısı sandığınızdan çok fazla ve sandığınızın aksine her sosyal sınıftan insanın başına geliyor.

Yüzeyleri beyazlatmamız, leke çıkartmamız gerektiğinde ne yapmak lazım? Mümkün olduğunca az çamaşır suyu kullanın. Eğer illa kullanmanız gerekiyorsa amonyaklı değil, oksijenli, yani ‘renkliler için kullanılır’ ibareli çamaşır sularını tercih edin. Çamaşır suyu ile temizliği yapılan yüzeylerin mutlaka bol su ile durulanması, mekânların uzun süre havalandırılması ve buralarda mümkün olduğunca kısa süre kalınması gerektiğini unutmayın. Çocukların kıyafetleri bırakın lekeli kalsın. Elma lekeli tişört giymesiyle çamaşır suyuna yatırılmış tişört giymesinin zararlarını kıyaslayın.

Kloru asla amonyakla (tuvalet temizleyicisi ya da kullandığınız diğer temizlik malzemelerinin içinde bulunduğu gibi) karıştırmayın, ortaya çıkacak gazlar öldürücü olabilir!

Su bazlı deterjanları tercih edin.

Özellikle astım hastaları ile cilt sorunları yaşayanların deterjan kullanmaması, bunların yerine sabun tozu ve çamaşır sodasını tercih etmeleri öneriliyor. Beyaz çamaşırlar beyazlığını koruyor, renkliler de canlılığını muhafaza ediyor bu yöntemle. Yalnız marketlerdeki her sabun tozunu da satın almamak gerekiyor. Yüzde yüz doğal, soğuk pres yöntemiyle üretilmiş olanlar tercih edilmeli. Çünkü sıradan sabunlara da köpürmesi ve güzel kokması için zararlı kimyasallar ekleniyor.

Aynı şekilde zararlı pek çok kimyasaldan üretilen ve durulanamayan yumuşatıcılar da terk edilmeli. Sabunun içindeki gliserin çamaşırları yumuşatmaya yetiyor.

Bulaşıklarınızı makineye koymadan önce iyice sıyırmalı. Bunu da çok su harcamadan yapmalı ve artıkları sokakta yaşayan bu yemeğe muhtaç hayvanlarla paylaşmalı.

Evlerin güzel kokması için asla oda spreyleri tercih edilmemeli.

Ağartılmamış, klor içermeyen ya da geri dönüşümlü kağıt kullanılmalı. Reklamlarda olduğu gibi her durumda peçeteye, kağıt havluya, ıslak beze davranmalı. Dışarıdayken büyük kolaylık olduğu tartışılmaz ama evde çocuklar için eski usul el bezi kullanmalı. Keza ev içi temizlik için de bez ve sabun en basit ve iyi çözüm yolu.

Doğal ürünler kullanılabilir. Yüzyıllardır kullanılan bu malzemeler ucuz ve kolay ulaşılır. Tek problemi güzel ambalajları, iddialı etiketleri yok ve hazırlamak gerekiyor. Marketten aldıklarınızın yaratacağı problemlerle karşılaştırınca fazla büyük bir sorun olduğunu da sanmıyorum.

Doğal (bitkisel yağlı) sabunlar: Bu tür sabunlar hayvan yağı içeren ya da petrol tabanlı sabunlara tercih edilmelidirler. Arap sabunu, zeytinyağı sabunu ilk akla gelenleri.

Sodyum karbonat ya da çamaşır sodası: Yağ ve lekeleri çıkarıyor, sert suyu yumuşatıyor. Bir mineral. Çok az miktarda yakıcı olup katı ve sıvı yağlar, kir ve pek çok petrol ürününün etkin temizleyicisi. Çamaşır sodası sudaki kireci çözerek çamaşırların kaskatı kesilmesini önlüyor. Bu yüzden su yumuşatıcı ve sabun köpürtücü özellikleri de bulunuyor. Yakıcı özelliği nedeniyle, uygularken lastik eldiven kullanmak doğru olur. Zararlı kimyasal dumanlara neden olmaz. Klorsuz olanı tercih edin.

Sodyum bikarbonat (Karbonat): Hafif aşındırıcı bir temizlik sağlar, beyazlatıcı ve koku giderici özellikleri var. Çeşitli şekillerde ev temizliğinden kişisel temizliğe onlarca kullanım alanı var.

Sirke: Meyve ya da tahılların fermantasyonuyla elde edilir. Asitli içeriği mikropları öldürür, yağı parçalar.

Boraks: Suda kolayca eriyen, görünüşüyle naftalini andıran boraks aslında doğal kaynaklı bir bor bileşiğidir. Su, oksijen, sodyum ve bordan meydana gelen doğal kaynaklı bir mineraldir. Sabun ve deterjanların temizleme gücünü artırmak, küf ve bakterilerin üremesini durdurmak, leke çıkarmak gibi özellikleri bulunuyor. Yutulursa zehirlidir.

Kül suyu: Yok artık demeyin. Valla şehirde yaşayanlar için dahi bir odun fırınından alınan kül ile üretime geçmek gibi formüller bile var. Kullanıldığı yerler ise çamaşır, bulaşık, (üstelik makinalarda deterjan yerine) genel temizlik ve kişisel temizlik.

Yerli ve yabancı web sitelerinde ufak bir araştırma yaptığınız zaman bu malzemelerle üretilmiş yüzlerce temizleyici tarif bulabilirsiniz.

Ben henüz hiçbirini denemediğim ve bir kimyagere “Ben böyle bir şey yaptım. Yarar-zarar durumu nedir?” diye sormadığım için buradan tarif paylaşmayacağım. Ama yapar yapmaz sonuçları derhal yazacağım.