Alana Saarinen isimli genç kızın 3 DNA’sı bulunuyor. Normal insanlarda bulunan 2 DNA anne ve babadan geliyor. Bu durumda ise kişinin 3 ebeveyni olması gerekiyor.
Parlamento, ABD’nin 12 yıl önce yasakladığı “sitoplazma transferini” yasallaştırırsa, çocukların 3 farklı DNA’yla doğacağı tek ülke olacak.
Britanya, kısırlık tedavisinde kullanılan ve ABD’nin “etik ihlali” gerekçesiyle 2002’de yasakladığı “sitoplâzma transferi” yönteminin yasallaştırılmasını görüşüyor. Anne ve babanın yanı sıra 3. bir kişinin DNA’sı daha kullanılarak uygulanan bu yöntem parlamentodan geçerse, Britanya çocukların 3 biyolojik ailesi olmasına izin veren tek ülke olacak.
Söz konusu yöntem gereğince anne dışındaki diğer bir kadının mitokondrisi annenin yumurtasına ekleniyor. Hücrede enerji üretiminden sorumlu mitokondrinin içinde de DNA bulunduğu için doğan çocuk 3 farklı kişinin DNA’sını taşımış oluyor. Bu yönteme anne ve babadaki genetik hastalıkların çocuğa geçmesini önlemek için de başvuruluyor.
ABD’de bu şekilde doğan 30-50 çocuktan biri olan Alana Saarinen, gününü yaşıtlarıyla aynı şeyleri yaparak geçirmesine rağmen genetik açıdan herkesten farklı olmasına aldırış etmiyor: “Pek çok kişi yüzümün anneme benzediğini, gözlerimi de babamdan aldığımı düşünüyor… Bazı huylarını da almışım, kişiliğimiz de aynı. Ayrıca diğer bir kadının DNA’sını taşıyorum. Ama onu üçüncü bir ebeveyn olarak görmüyorum. Yalnızca mitokondrisi bana verilmiş o kadar.”
Yöntem 1990’ların sonunda ABD’deki New Jersey’de St Barnabus Enstitüsü’nde Dr Jacques Cohen ve ekibi tarafından uygulanmaya başlandı.
Cohen, bir kadın içinde bağışçı kadının sitoplazmasından alınan parçayı Sharon Saarinen’in yumurta hücresine nakletti. Ardından yumurta Sharon’un eşinin spermiyle döllendi. Döllenen yumurta ve embriyo, nakledilen sitoplazmanın içindeki mitokondriayı da içeriyordu.
Jacques Cohen’in geliştirdiği yöntemi kullanan klinikler, Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından güvenlik ve etik kaygılar yüzünden kapatılmıştı. Ayrıca mitokondriler anne tarafından geçtiği için bu çocukların 3 farklı DNA taşıyan genetik yapılarını kendi çocuklarına geçirebileceklerinden de endişe ediliyor. Diğer yandan Cohen bu çocukların sağlıklarının takip edilmesi için yeterli imkânların olmadığını belirtti. Alana’nın çocuk sahibi olmak için 10 yıl uğraşan annesi Sharon ise “Bugüne kadar soğuk algınlıkları dışında ciddi bir hastalık yaşamadı. Diğer çocuklardan hiçbir farkı yok” ifadelerini kullandı.