Süt dişlerinin sürmesi tıbbın eski çağlardan beri ilgisini çekmiştir. Bu süreçle pek çok önemli sağlık sorunu ilişkilendirilmiş, çoğu zaman “hastalık” diye kabul edilmiş, tedavi edilmeye çalışılmıştır.
Diş sürmesi bütün çocukların yaşadığı fizyolojik bir süreç olmakla beraber, eşlik ettiği varsayılan bulgulardaki çeşitlilik ve sürecin beraberinde getirdiği farklılıklar kafa karıştırıcı olabilmektedir. Diş sürmesi zamanlaması, dişlerin sürme sırası ve diş sürmesi sırasında yaşanabilen bulgular oldukça fazla bireysel değişkenlik gösterir. Bebeklerin çoğunluğu ilk dişlerini genellikle hayatlarının 6. ayı civarında çıkartmaya başlayıp 30 aylığa kadar da tamamlarlar.
Ebeveynler pek çok çocuğun diş sürmesi sırasında pek çok sorun yaşadığını yaygın olarak ifade etmektedir. Diş sürmesine atfedilen yakınmalarda, bu dönemde, anneden geçen pasif bağışıklığın azalması, bebeğin gelişme sürecinin bir parçası olarak değişik kişiler ve nesnelerle temasının artması nedeniyle, enfeksiyonların sıklaşmasının katkısı vardır. Önemli hastalıklardan kaynaklanan yakınmaların diş sürmesi gibi fizyolojik bir sürece bağlanması olguların zamanında tanılandırılıp tedavi edilmesini geciktirebilir.
Geçmişte diş sürmesi:
Milattan önceye ait günümüze ulaşan yazılı metinlerde diş sürmesi ve hastalık ilişkisinin anıldığı görülmüş, Hipokrat da diş sürmesinin felç, kolera, tetanoz, menenjit ve deliliğe yol açtığını bildirmiştir. Diş sürmesinin hastalıklara yol açtığı, kendisinin de başlı başına ölümcül bir hastalık olduğu 19. yüzyıl sonlarına kadar kabul görmekteydi. Değişik yaşlar göz önüne alındığında ölüm oranları günümüzde olduğu gibi, eski çağlarda da bebeklik döneminde diğer dönemlerden daha yüksek olup, bu dönemin dişlerin sürmesine zamanlama olarak uyduğu ve bu nedenle ölümlere neden olan değişik hastalıklar ile diş sürmesi arasında bir ilişki kurgulandığı varsayılabilir. 17. yüzyıl yayınlarında, diş sürmesinin havalelere yol açtığı yer almış, Modern Pediatri’nin kurucularından kabul edilen Michael Underwood (1737- 1820) süt dişlerinin sürmesinin yol açtığını bildirdiği 3 farklı döküntüyü ve seyirlerini tanımlamıştır. Diş sürmesini tedavi etmek için köpek kanı, tavşan beyni, kuzu beyni, değişik bitki ekstreleri, değişik metal ve bitkilerden yapılmış takılar kullanılmıştır.
17. yüzyılda önemli bir saray doktoru, tüm bebeklerin 1/10’dan fazlasının diş sürmesi ile ilişkilendirilen yakınmalardan öldüğünü bildirmiştir. İngiltere’de 19. yüzyılda, bir sene içinde meydana gelen yaklaşık 5000 çocuk ölümü diş sürmesine bağlanmış, resmi kaynaklarda dört yaş altı çocuklarda diş sürmesi %12 ile en sık ölüm nedenini oluşturmuş, Fransa’da ise 16- 19. yüzyıllarda bebek ölümlerinin %50 kadarının diş sürmesi nedeniyle gerçekleştiği bildirilmiş, 19. yüzyıl sonlarında, tanınmış bir diş hekimi, diş sürmesinin çok ölümcül bir durum olduğunu, insanlığın üçte birinin tüm süt dişlerini tamamlanmadan öldüğünü yazmıştır. 1947-1979’da İngiltere- Sheffield bölgesinde ölen çocukların nekropsi raporlarının geriye dönük incelendiği bir çalışmada “diş sürmesi havalesi” tanısının ölüm nedenleri arasında varlığını korumakta olduğu görülmektedir. ABD- Utah’da 19.yüzyıl ikinci yarısında diş sürmesine bağlanan ölümler dikkat çekici oranda iken, bu ölümler en yüksek oranda Ağustos ayından Aralık ayına kadar olan dönemde bildirilmiş, bu yüzyılın sonuna doğru diş sürmesine bağlanan ölüm oranlarında ani bir azalmaya karşılık, ölüm nedenleri arasında “kolera infantum” tanısında dikkat çekici artış saptanmış, bu durumun, o zamanlar diş sürmesi tanısının yanlışlıkla konuyor olmasının bir delili olabileceği öne sürülmüştür.
20. yüzyılın ilk yarısına kadar, ölümcül olduğu kabul edilen “diş sürmesi hastalığını” tedavi etmek için, kendisi zarar verebilen veya ölümcül olabilen yöntemler, ilaçlar yanında günlük yaşantıya dair tavsiyeler de tedavi olarak kullanılmaktaydı. 19. yüzyılda önde gelen Amerikalı bir cerrah olan Dr. Valentine Mott diş sürmesinden kaynaklanan bütün rahatsızlıklarda, bebeklerin açık havada gezdirilmesinin iyileştirici etkisinden bahsetmiştir. Tedavi amacı ile kullanılan ilaçlar arasında ishali arttıracak, kusmayı sağlayacak veya tam aksine durduracak ilaçlar, opiat, kurşun, civa, bromide, alkol içeren, bağımlılık yaratan, toksisiteye yol açan karışımlar oldukça popüler olup, yaygın olarak kullanılmaktaydı. Rahatsızlıkları bebekliğindeki zor diş sürmesine bağlanarak yoğun analjezik ve narkotiklerle tedavi edilmek sonucu, hayatını yatalak geçiren 1811 doğumlu vakanın 31 yaşında evlendikten sonra, ilaç alması gerekmeyerek, sağlığına tamamen kavuşması zamanında ilginç bir vaka olarak bildirilmiştir. Bu ürünlerin olumsuz etkileri ancak 20. yüzyıl başlarında sorun olarak dikkat çekmiş ve ulusal sağlık komisyonları kullanımlarını, içeriklerini sorgulama ve denetleme girişimlerine başlamıştır.
Geçmiş tarihlerde bebeklerin hayatlarını “diş sürmesi hastalığı”ndan kurtarmak için bu sürece cerrahi olarak müdahale etmek de kabul görmüş bir yaklaşımdı. Diş sürmesi öncesinde ödemlenen ve şişen diş etleri, önemli hastalıklara ve ölüme yol açtığına inanılan diş sürmesi süreci atlatılmak için kesilmekte veya süt dişleri sökülmekte idi. Bu amaçla yapılan müdahaleler sadece geleneklerine bağlı, kapalı Afrika toplumlarında değil Avrupa’da da yaygındı. 16. yüzyıl Avrupa’sında, 19. yüzyıl Amerikan Tıp dergilerinde cerrahi yöntemler tavsiye edilmekte, tanımlanmakta ve bu müdahale aleyhindeki kanama, kalıcı dişlere zarar verme, kötü yara iyileşmesi gibi komplikasyonlar tıbbi delillerle uzaklaştırılmaya çalışılmakta idi.
Günümüzde diş sürmesi:
Fizyolojik bir süreç olarak diş sürmesi, günümüzde çok iyi bir şekilde tanımlanmış olmasına rağmen, çocuk doktorları ve diş hekimleri de dahil olmak üzere bebek yaş grubu ile ilgilenen pek çok sağlık çalışanı, bazı önemli bulguları bu sürece bağlama eğilimini halen sürdürmektedir. Yetmişli yıllarda bir pediyatri hastanesine ebeveynleri veya aile hekimi tarafından şikayetleri diş sürmesine bağlanarak başvuranlardan, yatırılıp tetkik ve tedavi edilen 55 olgunun bir tanesi menenjit, 12 tanesi üst solunum yolu enfeksiyonu, 11 tanesi ateşli havale ve değişik enfeksiyonlar, 6 tanesi bronşiyolit, 3 tanesi egzama tanılarıyla tedavi edilmiş, sadece 2 tanesinde diş sürmesi dışında organik bir neden tespit edilememiştir.
Genel olarak diş sürmesi sürecine eşlik ettiği tanımlanan yakınmalar arasında huzursuzluk, salyalanma ve ısırma- ağıza bir şey sokma çabasında artış, dişetlerini sürtme yaygın olarak bildirilmekte beraber hiçbir yakınmalar grubu diş sürmesini güvenilir olarak haber vermez. Pek çok çalışmada katı gıdalara istekte azalma, hafif ateş (<38.0C⁰) bildirmekte olup diş sürmesinin sistemik bulgulara yol açmadığı vurgulanmıştır. Genel olarak sıvı tüketiminde azalma, uyku bozuklukları, enfeksiyon bulguları, bebeğin genel durumunda kötüleşme gibi durumlara eşlik edebilen bir süreç olsa bile, diş sürmesinin bu sıkıntıların asıl sebebi olmadığına dikkat çekilmelidir. Diş sürmesi ile ilişkilendirilen sorunların altta yatan önemli nedenin aile tarafından önemsenmeyip, gözden kaçmasına yol açabileceği unutulmamalı, ailelerin önemli sorunları diş sürmesine bağlama eğilimi desteklenmemelidir. Diş sürmesi tanısı diğer organik patolojiler, ön tanılar ekarte edildikten sonra konulmalıdır.
Diş sürmesi sürecinin, birkaç bin yıllık, geçmiş çağlardan günümüze ulaşan belgeler ve günümüzde hala varlığını korumakta olan eğilimler ile dökümente edilebilen geçmişi, eski zamanlarda “hastalık” olarak kabul edilen ve tedavi edilmeye çalışılan, fizyolojik bir sürecin, yüzyıllar içinde tanımlanması ve hastalık olan ile olmayanın ayrılması, tedavi yaklaşımlarının düzenlenmesi aşamasında geçilen, alınan sıkıntılı yolların ne kadar çarpıcı olabileceğinin bir örneğidir.