Cengiz Özdemir, t24‘teki köşesinde Ali Ağaoğlu’nun Maslak 1453 reklamındaki hal ve tarzıyla hepimize ne demekte olduğunu çözümlemiş… Alıntılıyoruz…

Geçtiğimiz günlerde televizyonlarda yayınlanmaya başlayan, Ali Ağaoğlu’nun başrol dahil tüm rolleri tek başına oynadığı Maslak 1453 projesinin reklam filmini izledikçe, bunun sadece bir reklam filmi değil, bir meydan okuma manifestosu olduğunu fark ettim. Bu meydan okuma esasen bir ikonografi ile kendini çakıştırma, bir tarihsel mite öykünme hatta onu ezme ve geçme isteği ile tezahür ediyor. Burada tarihsel mit Fetih ve Fatih’tir. Ne demek istediğimi biraz açabilmem için önce Fetih ve Fatih ikonografisini açmam gerekiyor.

Malum Fetih ve Fatih Türk muhafazakârları açısından çok önemli simgelerdir. O kadar öyledir ki alakalı alakasız her projeye zorlaya, kanırta bir Fatih simgeselliği yakıştırılır. Bunun son örneğini Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan bir projeye Fatih isminin verilmesiyle gördük.

Fetih ise adeta resmi bir ikonografi çerçevesinde tartışılmaz bir kült haline getirilmiştir. Bu ikonografi ile gösterime giren reklam filmi adeta bire bir örtüşmektedir. Şöyle ki:

1- Fetih ikonografisinin temel tezlerinden biri Fatih’in Fetih’ten önce uzun süre planlar yaptığı, projeler geliştirdiğidir. Tıpkı Ali Ağaoğlu gibi. Ancak Fatih, Ali Ağaoğlu kadar akıllı olmasa gerek ki her zaman hocaları ile istişare halindedir. Akşemsettin’in, Molla Gürani’nin, Molla Hüsrev’in aklına ihtiyaç duyar. Ali Ağaoğlu ise karşımıza büyük hülyaları olan ancak toplum tarafından anlaşılamayan bir şahsiyet olarak çıkar. Ali Ağaoğlu’nun Fatih gibi akıl almaya ihtiyacı yoktur. Danışmanlara ihtiyaç duymaz. O tek başına karar verir her şeye. Önüne yığılan milyon tane avan, uygulama, drenaj, aydınlatma, elektrik projesini yer ile yeksan ederek “beni anlamıyorsunuz” diye hayıflanır durur. Onu ancak kendisi anlayabilir.

2- Fetih ikonografisinin bir diğer temel tezi Fatih’in şehir düştükten sonra beyaz bir ata binerek şehre girdiği söylencesidir. Fausto Zonaro’nun çok bilinen resminde Fatih etrafında yine Müderrisleri, Şeyhleri ve akıl hocalarıyla şehre girmektedir. Dönüp reklam filmine baktığımızda birden farkediyoruz ki Ali Bey’de beyaz bir ata binmiş, atın rengini tamamlayan beyaz bir gömlek ve daha da beyaz dişleriyle bize gülümsüyor ve evimizin yanında böyle bir orman isteyip istemediğimizi soruyor. Ancak Ali bey yine yalnız, ıssız bir adamdır. Fethettiği ormana atını sürerken yine yalnızlığı tercih etmiştir. Ufukta kaybolurken sloganı da patlatır: Tarih hayal edenleri değil, gerçekleştirenleri yazar. Nokta.

Küçük bir ayrıntı Fetih coşkusuyla atını sürdüğü ormanın adı Fatih Ormanı’dır.

3- 1453, Fetih ikonografisinin ayrılmaz bir sembolüdür. Bir projenin başlığına bu tarihi attığınızda ister istemez projenin bir yeri fethettiği düşüncesi yeşerir. Bir Fetih varsa elbette bir de Fatih olacaktır ve Fatihler fethettikleri yerlerde beyaz atlarına binerek girerler. Burada ironik olan fethedilen yerin Fatih Ormanları olmasıdır. Ali Bey bir imaj maker ile çalışıyorsa tüm bunların düşünüldüğünü varsayabiliriz. Çalışmıyorsa da zeki adamdır, kendisi de düşünebilir. Dolayısıyla tüm bu söylemlerin, seçilen mekanların, Fatih Ormanlarının ortasına kondurulacak 320 dönümlük bir projenin ismine 1453 eklenmesinin, beyaz at üzerinde ormanda seyran edilmesinin bir tesadüf olamayacağını düşünebiliriz. Tüm bunlar birer tesadüf değildir ve yeni bir dönemi haber veriyor.

İstanbul’un üçüncü kez fethi artık başlamıştır.