Evcil hayvanların çocuklarda alerji oluşturup oluşturmadığı çok tartışılan bir konu olmuştur. Yapılan araştırmalar, bu durumun çok da endişe edilecek boyutta olmadığını, aksine evcil dostlarımızla birlikte büyüyen çocukların daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduklarını göstermektedir.

Alerji nedir?

Alerjiyi, vücudun bağışıklık sisteminin çevremizde bulunan ve zararlı olmayan bazı maddelere ve daha çok protein tabiatındaki antijenlere karşı geliştirdiği aşırı hassasiyet (hipersensivite reaksiyonları) olarak tanımlayabiliriz. Söz konusu olan maddelere “alerjen” denir.

Evcil dostlarımızın yüzey florasında ve ağız florasında protein tabiatında bir çok alerjen madde bulunabilmektedir. Aynı şekilde özellikle bahar aylarında, doğanın canlanmasıyla çocuklarınızın çevrelerinde alerji etkeni olabilecek protein tabiatındaki birçok maddeyle kontak kurmaları kaçınılmaz olacaktır. Bahar aylarında daha hassas bir hal alan metabolizmalarının, alerji oluşturabilecek bir çok organik veya inorganik maddeyle daha fazla miktarda karşılaşmaları, alerjilerin ilkbahar dönemlerinde daha sık görülmesinin  başlıca sebeplerindendir.

Alerji  uzmanları, nesillerden beri evde kedi ve köpeklerin zararlı olduğu ve hayvanlardaki alerjenlere uzun süreli maruz kalmanın alerji riskini arttırdığı bilgisiyle eğitildiler. Ancak son çalışmalar gösteriyor ki; çocuk doğduğundan itibaren bu hayvanlarla birlikte olursa, tam tersine alerji riski azalıyor. Ancak daha sonraki dönemlerde çocuk alerjik bir bünye gösterirse o zaman doktorun önerdiği şekilde bazı özel tedbirler alınabilir.

Alerji genetik miras olabilir mi ?

Alerji çoğu zaman aile bireyleri arasında birçok faktöre bağlı genetik bir geçiş göstermektedir. Anne ya da babadan birinin alerjik bünyeye sahip olması durumunda çocukta alerji gelişme riski % 25 iken, hem annenin hem babanın alerjik olması durumunda bu oran % 50’ye çıkmaktadır. Hem anne, hem babada aynı alerjik hastalığın bulunması durumunda ise çocukta aynı hastalığın görülme riski % 70 olarak bildirilmektedir.

Sonuç olarak alerjinin bebekte ortaya çıkmasında, en çok genetik yakınlık önem taşımaktadır. Yani anne veya babasında alerji sorunu olan bir bebek, bu mirasın riski altında doğmaktadır. Bu yüzden alerjik yapıya sahip, evcil hayvan sahibi anne baba adayları, dünyaya gelecek bebeklerini beklerken endişe duyarlar. Evdeki evcil dostlarının bebeğin sağlığı için tehdit oluşturup oluşturmadığını ve evden uzaklaştırmaya gerek olup olmadığını öğrenmek için veteriner hekimlere ve çocuk hekimlerine danışmakk isterler.

Hayvan alerjisinin oluşunu ve araştırma sonuçları

Eğer çocukta alerjik bir genetik alt yapı varsa, doğumdan itibaren maruz kalınan alerjenler ileri yaşlarda nelere karşı alerji gelişeceğini belirler.

Son yıllarda yapılan araştırmalar, kedi ve köpeklerle beraber olan çocukların daha düşük alerji riski taşıdıklarını gösteriyor. Çünkü bu çocuklar bebekliklerinden beri yüksek miktarda kedi ve köpeklerin ağzında bulunan gram-negatif bakterilerinin kimyasal değişim sonucu dönüşmüş oldukları endotoxinlere maruz kalıyorlar. Endotoxinlerin vücudun bağışıklık sistemini, kişileri daha az alerjik bünyeli yapmaya yönelik bir değişime uğrattığı düşünülüyor.  Son yıllarda geçerli olan bu görüşe, “hijyen hipotezi” adı verilmektedir. Buna göre, mikroptan fazlasıyla arındırılmış, aşırı hijyenik ortamlarda büyüyen çocuklarda alerji ve astım riski artabilmektedir.

Medical  College of Georgia Alerji ve Bağışıklık Bölümü Şefi ve aynı zamanda bu araştırmanın lideri Dr. Dennis  R. Ownby’ nin dediğine göre köpek ve kedilerle iç içe büyüyen çocukların artmış bir risk grubunda olup olmadıklarını görebilmek için okulun elindeki tüm veriler taranmış ve bunun hiç de sanıldığı gibi olmadığı, hatta tam tersi kanıtların çıktığı belirlenerek 28 Ağustos tarihli Journal of the American Medical Associaton’ da yayınlanmış.

Yapılan araştırmada doktorlar, Detroit bölgesinden 747 tane sağlıklı bebeği doğumlarından 7 yaşına kadar izlediler. Bu bebeklerin 184 tanesi evlerinde bir ila iki köpek veya kediyle beraber yaşıyordu. Geri kalan 220 tanesi ise hayvanlarla hiç bir irtibatta bulunmuyorlardı. Bu izlenimlerin sonucu ortaya çıkan çarpıcı netice evlerinde hayvanlarla beraber yaşayan çocukların sıradan alerjilere karşı diğerlerine oranla daha az risk taşıdığı oldu.

Ayrıca bebeklikten itibaren hayvanlarla birlikte olan çocukların çok azında kolay irrite olan üst solunum yolları ve hipersensivite reaksiyonları gözlenmiştir. Solunum yollarında ki bu reaksiyon methacholine adlı bir kimyasal stimülandan kaynaklanmaktadır ve bu ileride astım hastalığına risk faktörü teşkil etmektedir.

İkiden fazla kedi veya köpekle büyüyen çocukların % 45 daha az hipersensivite reaksiyonları gösterdikleri, hatta bu oranların % 24.1’den % 15.8’e vardığı belirlenmiştir. Erkek çocuklar da ise hayvansız ortamda % 25.5’ten bol hayvanlı ortamlarda % 5.1 oranlarına düştüğü tespit edildi. Araştırma esnasında çocukların % 7’sinde astım ortaya çıkmıştır.

“Bu başlangıçta bizim tahmin ettiğimizin tam tersi bir netice oldu ve bence çok manidar” diyen Dr. Ownby, “yıllarca alerji uzmanlarının inançlarının ve bunların doğrultusunda hareket eden ebeveynin hatalı olduğunu gösteriyor” diye açıkladı.

Bu araştırmayla ilgili makaleyi okuyup sizlere sunarken, 1989 yılında sevgili oğlum Mi’yi  (Tekir Beyaz Hybride kedim) sokakta bulup eve getirdiğimde annemden miras kalan alerjimin beni  15 gün boyunca zorladığını ve sonrasında kedilere karşı olan alerjimin bir anda ortadan kaybolduğunu hatırladım. Aksi taktirde  kedilere karşı alerjisi olan bir klinisyen hekim olarak mesleğimi devam ettirmem oldukça zor olacaktı. Haziran ayında yirminci yaşını bitirecek sevgili oğlum Mi’ye alerjimi yenmem konusundaki yardımından dolayı sonsuz teşekkür ederim.