Cezary Jan Stsuiewicz, ebeveynlerin çocuklarının iyiliği için yaptıkları, ancak sonuçtan her iki tarafın da pek memnun kalmadığı durumların bir listesini çıkartmış. Özellikle anne-baba olma yolunda emin adımlarla ilerleyenlere duyurulur…
Yaratıcı bir isim
Elbette çocuğunuz sizin için çok özel. Bu nedenle özel bir ismi de olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Her yerde karşılaşılabilecek bir isim, onun insanların aklında kalmasına engel olabilir gibi geliyor ilk bakışta. Bu yüzden çeşitli denklemler üzerinde çalışıyor, kıyıda köşede kalmış isim sözlüklerinden hiç akla gelmeyen, üstelik dahiyane anlamları da olan bir isim seçmek üzeresiniz. Biraz bekleyin… Shippensburg Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, sıradan isimli çocuklar yaratıcı isimli olanlara göre çok daha kolay sosyalleşiyorlar. İnsanlarla daha iyi iletişim kuruyor ve kendilerini daha iyi ifade ediyorlar. İsimlerini anlatmak için ekstra çaba sarfedeceklerine, rahatlıkla kendileri oluyorlar. Yasalarla da başları daha az derde giriyor.
Kendisi olmayı öğretmek
Çocuğunuzun kendine özgü kimi niteliklerini ön plana çıkartmak, yapabildiği, akıl edebildiği her şeyi dünyaya duyurmak ve bunu herkesin içinde yapması için cesaretlendirmek.. Bu şekilde onun özgün bir kişiliği olabileceğini düşünüyorsunuz. Lakin bu işte dozu kaçırdığınızda çocuğunuzun okulda ya da sokakta “tuhaf biri” olarak tanınmasına da neden olabilirsiniz. Her çocuk biraz tuhaftır zaten, ama sizin ona yapacağınız “kendin ol baskısı”, toplumun her çocuğa uyguladığı “mahalle baskısı” karşısında sığınacak bir yeri kalmamasına neden olabilir.
Spora zorlamak
Kimse çocuğunun güçsüz bir bedene sahip olmasını, bütün gününü kitaplar ya da bilgisayarla geçirmesini istemez. Biraz hareket her çocuğun hakkıdır. Ama onu sporcu olmak konusunda zorlamak başka birşeydir. Bedensel bir yarış içerisinde olmak her çocukta olumlu bir sonuç vermeyecektir. Zaten yarışmanın, rekabetin fazlası, hele gönülsüzce girileni insan evladının hiçbir evresinde ruh sağlığına iyi gelmez. Arkadaş edinmek, biraz eğlenmek, sağlıklı olmak için gereken hareket alanına sahip olmak için spor iyidir. Ama aşırı rekabetçi ortamda onu sürekli kazanmaya iteleyerek çocuğunuzu spora zorlamak onun hem ruhunu hem bedenini sakatlayabilir.
Okula erken göndermek
Eğitim şart. Çocuk her gün hem evde hem gidiyorsa okulda onlarca şey öğrenir. Ancak bu evrede fazla aceleci olmak çocuklara ve onlarla aramızdaki ilişkiye pek de iyi gelmeyebilir. Eğitim, hayat boyu süren bir etkinliktir. İngiltere’deki Eğitim Araştırmaları Vakfı tarafından yapılan araştırmalar, altı yaşından önce okula başlayan çocukların, daha lisede öğrenmekten vazgeçmeye başladıklarını gösteriyor. Üstelik sokaktaki oyunundan alınıp okula tıkıştırılan çocuklar yaratıcılık gerektiren mevzulardan da uzak duruyorlar. Okul bu çocuklar için nefret edilen kurumların başında geliyor. Bu uzaklık ve isteksizlik ise kendilerinden de büyük bir hayal kırıklığı duymalarına neden oluyor.
Yabancılar konusunda uyarmak
Hangimiz çocuğumuzu okula ya da sokağa gönderdiğimizde endişelenmeyiz ki?! Bu yüzden onlara en sık tekrarladığımız nasihat de “tanımadığın insanlarla konuşma” olur. Elbette haklı nedenlerimiz var, ancak nedenlerimizin haklı olması bu nasihatin sakıncasız olduğu anlamına gelmiyor. Bu nasihatin çocuklar açısından iki risk taşıdığını söyüyor Durham Üniversitesi’nden Sue Scott: “Yabancılardan gereğinden fazla korkan çocuk kontrol delisi olarak büyüyor ve çevresiyle uyum sağlamakta zorlanıyor. Daha da fenası, tehlikenin yabancıdan geleceğinden emin çocuk, kendi yakınlarının istismar ve kötü muamelesi karşısında daha da çaresizleşiyor.
Aşırı takdir
Çocuğunuzu cesaretlendirmek için onu takdir etmeniz gerektiği şüphe götürmez. Ancak yaptığı her şeyi takdirle karşılamak, her şeyden önce takdir mekanizmasından beklediğiniz sonucu alamamanıza, ama daha da fenası çocuğunuzun iyi ile kötü arasındaki farkı yitirmesine sebep olabilir. Aşırı özgüven, çocuğunuzu önce arkadaşlarından, kardeşlerinden ve nihayet sizden kopartacaktır. Ayrıca herhangi bir davranışı nedeniyle evde takdir görürken, dışarıda eleştirilen çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda bocalar. Columbia ve Stanford üniversitelerinden araştırmacıların 2007 yılında yayınladıkları bir araştırmalarda, ebeveynlerinden aşırı takdir gören, doğuştan yetenekli, zeki olduğu kabul edilen çocukların eğitimlerinin ileri aşamalarında başarısızlığa uğrama ihtimallerinin yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Kendilerini başarısızlık hissine alıştırmayan bu çocuklar psikolojik olarak da yaralanıyor ve sağlıksız savunma mekanizmaları geliştiriyor.
Sürekli eğitim
Çocuğunuzun herkesin çocuğundan daha iyi, başarılı, rekabetçi, özgüvenli olmasını istiyorsunuz. Aceleniz var, küçük Einstein bir an önce kendini göstermeli. Evi eğitici oyuncaklar ve videolarla dolduruyorsunuz. Herşey onun için… Ama ne yazık ki doğru bir şey yapmıyorsunuz. Washington Üniversitesi’nden Frederick Zimmerman ve Dr. Dimitri Christakis, sürekli eğitim materyalleriyle özellikle videolarla oyalanmaya, eğitilmeye çalışılan çocukların gerçek dünyayı öğrenmekte zorluk çektiklerini söylüyorlar. Yaptıkları çalışmada okul öncesi eğitim için yapılan televizyon programlarının etkisini araştıran Zimmerman ve Christakis, ekranda sürekli değişen imajlarla dünyanın durağanlığı arasında ilinti kuramayan çocuğun, giderek dünyayı televizyonla karşılaştırdığı sonucuna vardırlar.