Çocukların televizyon ve bilgisayar ekranı karşısında nasıl da kendilerinden geçercesine eğlendiklerini, ancak doğaya giderek daha yabancılaştıklarını mesele haline getirdiğim bir film yapıyorum bugünlerde.

Ortada korkunç bir gerçek var. Yenilerde fark ettim ki, üç ve beş yaşındaki iki çocuğum, televizyon, iPad, aslında herhangi bir ekran karşısında çok heyecanlanıyorlar. Benimle birlikte zaman geçirmekten, dışarıda oynamaktan ve başka herhangi bir şeyden daha çok seviyorlar ekrana bakmayı.

Alternatifler üretmeye çalıştım: Kekler yaptım, onlara fotoğraf makinesi aldım, hayvanat bahçesine götürdüm, hatta partiler düzenledim… Nafile…

Şimdi bu konuyla ilgili uzun metrajlı bir belgesel çekiyorum.

Çocukken, okuldan eve döndüğümde tek istediğim çantamı atıp dışarıya çıkıp oynamaktı. Televizyon bir öncelik değildi. Şimdi ise giderek daha da çok kabul gören bir argüman var. Çocukların okulda ekran karşısında geçirdikleri zamanın, onları geleceğe daha iyi hazırladığı söyleniyor. Kısmen hemfikirim. Çocukların teknolojiyi elbette öğrenmeleri gerekiyor.

Ama kendi kuşağıma bakıyorum: Okulda çok az bilişim eğitimi aldım, gene de teknolojiyle aram hiç kötü değil. Dolayısıyla aklıma takılıyor: Çocukluk çağı ekran karşısında mı, yoksa doğada mı geçmeli?

Çocuklarımı alıp dışarı çıktığımda, nasıl da değiştiklerini görüyorum. Önce yüzüme tuhaf tuhaf bakıp “evde çizgi film izlemek varken, sokakta ne işimiz var” der gibi oluyorlar.

Yarım dakika sonra biraz rahatlıyorlar. Ama gözleri gene de etrafta bir ekran arıyor. Bakınıyorlar. Derken, doğa zaferini ilan ediyor. Çocuklar birkaç dakika içinde adeta nereden geldiklerini hatırlıyor ve uyum sağlıyorlar. Kuşları seyrediyor, dağlara bakıyor, yağmurun tadını çıkartıyorlar.

Bu utangaç hippice fikirler (doğasever biri olmaktan gurur duysam da) beni bu belgeseli yapmaya yöneltti. Belgeselin adı Project Wild Thing (Vahşi Şeyler Projesi) olacak. Peki doğru soruları nasıl soracağım? Şöyle şeyler soruyorum bu belgeselde: Doğa sizin için gerçekten iyi midir? Nasıl? Körü körüne sevilmez doğa, çocuklar doğayı bildikleri ölçüde mi severler? Doğada vakit geçirmek onları neden mutlu eder eninde sonunda?

Film, bu sorulara cevap aramak için yalnızca bir araç. Başladığımda, yapmak istediğim asıl şey çocuklarımı dışarıya daha çok çıkarmak için bir fırsat yaratmaktı.

Farkettim ki çocuklar parlak ve ışıklı şeyleri seviyorlar, çünkü onlara böyle şeyleri sevmeleri öğretiliyor. Ben de acaba pazarlama teknikleri çocuklara doğayı sevdirmek için de kullanılabilir mi diye düşündüm. Doğayı çizgi filmleri ya da iPad oyunlarını pazarlar gibi pazarlayabilir miyiz?

Dolayısıyla kendimi doğanın pazarlama elemanı ilan ettim, geçtiğimiz dokuz ay boyunca bu mesleği öğrenmeye çalıştım. Bu süreçte gördüğüm en önemli şeyse, çocuklara bazı şeyleri hangi yöntemlerle pazarladığımız ve bu yöntemleri seçerken neleri göz önünde bulundurduğumuzdu. Aslına bakılırsa bu gözle Nintendo ve Coca Cola’nın pazarlama stratejileri bir kez daha gözden geçirmek istemiyor değilim.

Önce doğa hakkında bir reklam filmi çektim. Londra’da emlakçılardan artakalan birkaç arazide doğadan neler artabildiğini görüntüledim. Sonra bu arazilerdeki “top oynamak yasaktır” nevinden gördüğüm uyarıları çektim.

Bu arada öğrendiklerimden yola çıkarak doğaya ilişkin sembolleri kullanmakla birlikte, doğal olmakla uzak yakın ilgisi olmayan ürünler satan kimi şirketlere dava açmaya karar verdim. Logolarında doğayı istismar etmeyi bırakmak zorundalar. Dava edeceğim kurumlar arasında İngiltere’deki üç büyük parti de bulunuyor.

Öte yandan doğayı pazarlama fikri kafamda başka şimşekler de çaktırdı… Belki de onun reklamını yapmamak daha iyidir. Reklamını yaptığımız bir şeyi sevmeye nasıl devam ederiz ki?

Sonunda bir yol bulduğumu sanıyorum.

Doğanın sesini, pazarlama mesajlarının kakafonisine bulaştırmak yerine “Good for Nothing” (Hiçbir şey için İyilik) adlı bir grupla çalışmaya başladım. Bu grup hakikati bulan eski pazarlamacılardan oluşuyor. Birlikte büyük problemler çözmeye uğraşıyorlar. Web ortamını kullanarak başka gruplarla da iletişim kuruyoruz. Küçüklü büyüklü bu gruplarla ortaklaşa çocukları doğayla daha çok buluşturmanın yollarını arıyoruz. Ne yapabileceğimizi bilmiyorum. Belki şehir planlamacılara kimi önerilerimiz olabilir. Ya da çocuklara yönelik reklamların tamamını yasaklatabiliriz. Doğayla ilgili daha çok ders koydurabiliriz müfredata…

Film neredeyse bitmek üzere. Son sahneleri çekiyorum. Biraz fon intiyacım var. Bu yüzden çeşitli çalışmalar yapıyorum. Birçok şeyi açık kaynakla çözüyorum.

Bu filmin doğru yerlere gideceğini umuyorum. Eğer ebeveynseniz, kendi çocukluğunuzu hatırlıyorsanız, çocuklarınızın hayatlarını ekran karşısında tüketmesinden endişeleniyorsanız siz de bir şeyler yapmaya başlayın.

David Bond, guardian.co.uk

Daha çok bilgi için

http://www.projectwildthing.com/