Bonnie Rochman’ın 26 Ekim 2011’de TIME Dergisinde yayınlanan “Kids Behaving Badly? Blame It On Mom” adlı makalesini Uzunçorap için çeviren Şirin Tuğbay’a teşekkür ediyoruz…
Küçük çocuklar agresif olabilir, ama 2011’de Child Development (Çocuk Gelişimi) adlı akademik dergide yayınlanan bir araştırmaya göre, anaokuluna başlama yaşına gelmesine rağmen hâlâ patlamaya hazır çocuklarda suç annenin.
Bazı çocuklar açıkça diğerlerinden daha çabuk öfkelenirler. Araştırmacıların merak ettiği ise bunun genetik nedenlerden mi yoksa çevreden mi kaynaklandığı. Ya da bunların birleşimi mi? University of Minnesota’daki bilimadamları bu bilmeceyi çözmeye karar verdiler ve yerel bir sağlık kliniğinde kayıt ettirdikleri 267 anne-çocuk ikilisini incelediler. Anneler bu sonuçtan pek de hoşlanmayacak ama, araştırmanın sonuçlarına göre çocukların devamlı meydan okuyan bir davranış modeli geliştirmelerinin en önemli sebebi, annelerle bebekleri arasındaki düşmanca ilişki.
Bebekler genelde oldukça sakindir. Ama bebeklik döneminin sonlarına doğru, yürümeye başladıkları sıralarda başa çıkılması zorlaşabilir. (Belki de “Korkunç İkiler”i* tanıyorsunuz.) Tipik bir gelişme sürecinde, saldırganlık 2.5 yaşında doruğa ulaşır ve sonra söner. Teoride, 4 yaşındaki tipik bir çocuk 2 yaşında tipik çocuktan daha az agresiftir ve 6 yaşındaki tipik bir çocuk ise 4 yaşındaki tipik bir çocuktan daha edeplidir.
Ancak her zaman davranışları normalden sapan örnekler bulunur. Yazar ve University of Minnesota’dan sonra New York University’nin Family Translational Research Group** araştırmacılarından olan Michael Lorber’e göre “Anaokulu veya birinci sınıfta haylazlar grubunun en tepesinde olanların belirgin bir öyle kalma riski var. Eğer 5 yaşındaki bir çocuk 2 yaşında gibi davranıyorsa, başınız belada demek.”
Çocuklarda saldırganlık -yumruk atma veya sürekli öfke nöbeti geçirme– ileri dönemlerde, okulda problemlerle, depresyonla, içkiyle ve yolun ilerisinde eşe karşı saldırgan tavırlarla ilişkilendiriliyor.
Ortalama Amerikan ailesinde, saldırganlık genelde ebeveynler tarafından biçimlendiriliyor. Lorber’in araştırma grubunun sonuçlarına göre ebeveynlerin yüzde 70‘ten fazlası çocuklarına tokat atıyor veya onları dövüyor. Ama araştırmanın odak noktası bu değil: Araştırma sürecinde, 7 ila 10 günlük bebekler, ciltlerine soğuk ve sivri objeler değdirerek nörolojik muayeneye tabi tutuldu. Bebeklerin bu sinir bozucu hislere verdikleri tepkiler, onların “yenidoğan sıkıntısı” (neonatal difficulty) referans hattını belirledi. Daha sonra, aynı bebekler 3 ila 6 aylık olduklarında, araştırmacılar annelere bebeklerinin huy ve karakterini sordular. Aynı zamanda, bebeklerini besleyen anneleri, kadınların sevgi dolu mu huysuz mu davrandığını görmek için gözlemlediler.
Çocuklar 24 ila 42 aylık olduklarında, anneler çocuklarının silindir bir tüpten objeler çıkarmalarına yardım ederken gözlemlendi. Ve son olarak, çocuklar anaokulunda veya birinci sınıfta iken, anneleri ve öğretmenleri çocukların davranışlarını değerlendirdi ve not verdi.
Sürekli saldırganlığın en büyük habercisi ne mi? Üç ila altı aylıkken yaşanan negatif ebeveynlik. “Çocukların bebeklikteki davranışları hiçbir şeyi öngörmüyor”, diyor Lorber, “Ama ebeveynlerin bebeklikte gösterdiği negatif ebeveynlik çok önemli.”
Lorber’in denklemi şöyle: negatif anne = negatif ikili = okulda davranış problemleri.
Peki ne yapmalı? Başlangıç olarak, gürültücü bir ilkokul öğrencisinin annesiyseniz kendinizi dövmeyin (mecazen tabii!). Muhtemelen anne-bebek ilişkisi buradaki tek faktör değil. Genetik faktörlerin de davranışlarda rol oynadığı biliniyor.
İkinci olarak, çocuklarınıza karşı iyi ve sevgi dolu davranın. “Araştırmamıza göre çok erken başlamalısınız,” diyor Lorber. “Duyarlı bir ebeveyn olmak ve bebeğinizin sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını yanıtlamak daima iyi bir şey.”
* İki yaş civarındaki çocukların öfke nöbeti geçirmelerine verilen isim.
** Translational Research, davranış ve sosyal bilimlerde kullanılan bir araştırma yöntemi olup, FTRG – Aile Translasyonel Araştırma Grubu, aile ve bireylerin davranış süreçlerini inceleyerek ruhsal hastalıkları önleme, yeni ve daha iyi araçlar keşfetmekle görevlidir.