KidZania gerçek anlamda bir distopya, yani sözlük anlamıyla “hayalî kötü yer” veya “kara ütopya”. Ne olduğuna dair hiçbir fikrimiz olmadan, davet üzerine gittik buraya. Kızıma onu “çocuk eğlence merkezine” götüreceğimi söylemiştim, ikimiz de heyecanlıydık. İçine girdiğim anda bu mekânın bende yarattığı duyguyu en iyi irkilme, ürperme yahut sarsılma kelimeleriyle betimleyebilirim.
Truman Show’u izlemiş miydiniz? Tam olarak o filmdeki yapay kasabanın aynısından bahsediyorum. Bir nevi film stüdyosu. Nitekim içeri girer girmez kızımın ilk cümlesi “Aaa, bak anne, oyuncak gökyüzü!” oldu. Aradan yarım saat geçtikten sonra ise “Anne, eğlence nerede?” diye sordu.
Her şeyin küçüğü var bu kasabada. Mekân, resmi web sayfasında şöyle anlatılıyor: “KidZania’da her şey çocukların boyutlarına uyarlanmıştır. Çocuklar doktorculuğu gerçeğin kopyası bir hastanede, pilotluğu gerçeğin kopyası bir uçakta, gazeteciliği gerçeğin kopyası bir gazetede oynar”. Evet, burada her şey tam olarak gerçeğin birebir küçültülmüş kopyası ve işte bu yüzden irkiliyor insan.
Gerçeğin kopyası bir hastane olarak anlatılan yer Acıbadem Hastanesi tabelasını taşıyor. Gerçeğin kopyası uçağın üzerinde Türk Hava Yolları yazıyor. Gerçeğin kopyası süper market Migros, gerçeğin kopyası benzin istasyonu Opet, gerçeğin kopyası diş kliniği Dental Care, gerçeğin kopyası banka Yapı Kredi. Oto galerisi Ford, bisküvi atölyesi Ülker, dondurma fabrikası Golf, resim atölyesi Koçtaş … Saymakla bitmiyor. İtfaiye ve Emniyet Müdürlüğü dışında neredeyse her dükkân bir markanın adını taşıyor. Bunların yanında bir de aralara serpiştirilmiş Burger King, Dominos, Starbucks vesaire var. Bu mekânlar ise gerçeğin birer kopyası değil, ta kendisi.
Saydığım tüm bu markalar çocukların ve refakatçilerin burnuna sokuluyor adeta. Giriş ücreti 4-14 yaş için 50, 2-4 yaş için 30, yetişkin refakatçiler için 30 TL. Bir seans beş saat. Yani aslında beş saat boyunca çocuk ve yetişkin ziyaretçileri bunca reklama maruz bıraktıkları için üstüne para vermeleri gerekirken, “ama gerçeğin kopyası” diyerek para alıyorlar.
Çocuklar buralarda belli bir takım meslekleri deneyimliyorlar. Örneğin diş kliniğinde balmumu manken üzerinde diş hekimliği deneyimi yaşıyor, hastanede ameliyat yapıyor ve yaklaşık 15-30 dakikalık çalışmaları karşılığında para, yani kidzo kazanıyorlar. Yine web sayfasında “çocuklar çalışarak para kazanmayı, kendi başına karar vermeyi, alışveriş yapmayı; kısacası gerçek bir şehir ortamında bir yetişkin gibi davranmayı deneyimleyebilecekler” yazıyor.
Fakat bu web sayfasında yazmayan bir şey var. Çocuklar burada aslında kapitalizmle ve tüketim kültürüyle tanışıyorlar. Bu ideolojik mekân, çocuklar kapitalizmin mantığını kavrayıp benimsesin ve tüketim kültürünün norm ve değerlerini içselleştirsin diye yapılmış adeta. Kidzania, işte bu yüzden bir kara ütopya, bir distopya.
Burası 0-2 yaş grubuna uygun bir yer değil. 2-6 yaş grubuna uygun aktiviteler ise sınırlı sayıda da olsa var fakat bu yaş grubundaki çocuklar mekânın konseptini kavramaktan çok, belli aktivitelerin münferit içeriği sayesinde hoşça vakit geçirebiliyorlar. Özellikle 7 ve üzeri yaş grubundaki çocuklar ise konsepti tam olarak kavrıyor ve burada gerçekten çok eğleniyorlar.
Açıkçası ben de çocuk olsam ben de çok eğlenirdim, zira maruz kalınan mesajların ideolojik boyutunu sorgulama yetisi çocuklarda gelişmemiştir. Tıpkı eleştirel ve analitik düşünme yetileri gelişmemiş bir izleyicinin, hiç sorgulamadan izlediği Acun Ilıcalı programları sayesinde çok eğlenebildiği gibi. Yahut pek çok ailenin, tüm bir Pazar gününü çocuklarla birlikte bir alışveriş merkezinde geçirip mutlu olabildiği gibi. Ne de olsa kapitalist kültür kapitalizmin değerlerini gündelik hayatın içine sızarak, alışkanlıklara sinerek, fark ettirmeden benimsetir. Zira kapitalizmin doğal, evrensel ve değiştirilemez bir sistem olarak algılanması kapitalizmin devamlılığı için gereklidir.
Bu bakımdan Kidzania’nın, kapitalizmin ve tüketim kültürünün simge mekânlarından birinin, bir alışveriş merkezinin içinde kurulmuş olması boşuna değil elbette. Anne babalar, çocuklarıyla ilgilenme zorunluluğu olmadan, üstelik çocuklarının çok eğlendiğini bilmenin verdiği gönül rahatlığıyla, beş saat boyunca AVM gezip alışveriş yapabilecekleri için kendilerini mutlu hissedecekler burada (!).
Çocuklar ise “çalışarak para kazanmayı, kendi başına karar vermeyi, alışveriş yapmayı; kısacası gerçek bir şehir ortamında bir yetişkin gibi davranmayı” deneyimleyerek pek çok markayla tanışacak, bol bol reklama maruz kalacak, kapitalizmle ve tüketim kültürüyle erken yaşta bütünleşirken çok ama çok eğlenecekler. O kadar çok eğlenecekler, o kadar çok eğlenecekler ki, bu kadar çok eğlendikleri için oraya tekrar tekrar gitmek isteyecekler. Çocukları çok mutlu olduğu ve çok eğlendiği için çok mutlu olan ebeveynler onları oraya tekrar tekrar götürecekler. Çocuklar her gidişlerinde mekândaki mesajlara tekrar tekrar maruz kalıp konsepti iyice ve bütünüyle kavrayacaklar. O kadar çok eğlenecekler, o kadar çok eğlenecekler ki…
İyi eğlenceler!