Herkesin çocuğu pek zeki. Anlaşılmaz şey değil. İki gün önce “abu gubu” diyen çocuk iki gün sonra konuşup, bir de anlamlı cümleler kurmaya başlayınca “zeki” oluyor. Ha bir gerçeği de yadsımıyorum. Tanıdığım bildiğim çocukların çoğu gerçekten zeki. Ama neden çocukları tanımlarken kullanılan en olumlu sıfat “zeki” oluyor ki?

Ben bugüne kadar çocuğunun “dürüst” olmasıyla övünen bir anne baba görmedim, duymadım. Ya da şefkatli olmakla, iyi kalpli olmakla, düşünceli olmakla takdir edilen bir çocuk, sümme haşa duymadım görmedim!

Bu zekâ meselesi biraz karışık. Tartışmasız dünyayı zeki insanlar yönetiyor. Ama bilanço ortada. Birkaç araştırma sonucu diyor ki dünyada 18 milyar insanı besleyebilecek gıda kaynakları mevcut. Ama insanlar açlıktan ölmeye devam ediyor. En gerizekâlımız bile bu basit denklemden mantıklı bir sonuç çıkarabilir aslında. 18 milyarı besleyecek kaynakla 6 milyar insanı besleyememek gerizekalılık mı sizce? Değil…

Hepi topu siyah ve akışkan bir sıvı için ülkeleri bombalayarak işgal edenler, işkence ile cezaevleri ile dünyayı yönetenler… İşte onların tamamı zeki çocuklardı. Büyüdüler ve zeki adamlar olarak devam ediyorlar hayatlarına. Hem o kadar uzaklara gitmeye de gerek yok. Hepimizin hayatının olmazsa olmazı bankalar. En kaba haliyle, sana 4 lira verip ertesi ay 5 lira alıyor, ödeyemezsen her şeyini alıyor. Zekâya bak! GDO’lu besinleri hayatımıza sokan bilim insanları, kanserojen maddeleri burnumuzun dibine, suyumuza ekmeğimize katanlar, onların çalışanları, görüp göz yumanları, duyup duymazdan gelenleri… Hepsi, çemberi biraz daha genişletirsek hepimiz, zeki insanlarız elbette.

Yalan haber, spekülasyon ve çarpıtma üzerine kurulmuş medya organları, çürük binalarla insanları geleceğin mezarlığında oturtan müteahhitler, kölece çalıştırdığı işçilerini ölüme mahkûm eden patronlar… Sizce az mı zekiler, hatta bütün küçük çocuklar gibi cin gibi değiller mi?

Bunca yıllık insanlık tarihi, bunca yıllık zekanın birikimi dünyada üretimin eşit dağılmasının bir yolunu “bulamamış” hangi zekadan bahsediyoruz? Kaldı ki eşit dağılım insanın ilk aklına gelen en basit çözüm, hiç de zekice filan değil. En ilkel çağlarında insanlığın kullandığı üretim ve dağıtım biçimi.

Sonra bunca yıllık gelişimin sonunda buradayız işte. Bir yanda tek bir hayat yaşayacak olmasına rağmen, ömrü billah harcasa bitiremeyeceği servetiyle övünen insanlar, öte yanda açlıktan ölen çocuklar. Vicdan muhasebesine filan gerek yok bunları düşünürken. Sadece bir zamanların zeki çocukları olan bizler bu “salaklığı” nasıl benimseyip, kimi zaman hak bile verdik onu düşünmeli biraz.

Çocukları yaşanan tüm bu vahşetten korumak mümkün değil elbette. Elbette dünya “siz istemeseniz de dönecek” ve tüm çocuklar bu dünya içerisinde biraz olsun kirlenecek. Ama yapabileceğiniz bir şey hâlâ var belki: Çocukları “zekâ” ve “başarı” düzeylerine göre değil, “dürüstlük, insaniyet ve adalet” duygularına göre değerlendirmek. Ahlaktan, sevgiden, insaniyetten ve acıma duygusundan arındırılmış zeka, dünyanın en tehlikeli silahı. Eğer onu çocuğunuzun elinde görürseniz lütfen alın.

Gelelim baştaki soruya. Oyunun kuralları bunlar, başarılı olmanın kriterleri oyunu kuralına göre oynamaktan geçiyor. Ezen ezilen ilişkisinde ezen tarafı oynamak, yükselmek için aşağıda kalanları görmezden gelmek vs vs. Her şey ortada, oyun belli, kurallar belli. Şimdi tekrar düşünelim: gerçekten çocuğunuz “başarılı” olsun ister misiniz? Hatta bir gün belki başbakan bile olabilir, ne dersiniz?