Ailenin kaçıncı çocuğu olduğunuz, davranışlarınız ve duygularınız üzerinde doğrudan doğruya etkili. Freud’a göre, bu bilgi bir insanın psikolojisi hakkında bilmeniz gereken ilk şeylerden biri. Çünkü, her çocuk hangi ailede ve hangi sırada doğduğuna göre farklı tecrübeler ediniyor. Her bir tecrübe de birçok olumlu ve olumsuz sonuca neden olabiliyor.
İlk çocuklar, tek çocuk olarak kaldıkları müddetçe ailenin tüm ilgi ve sevgisini üzerlerinde hissedebiliyorlar. Ebeveynlerin duydukları heyecan, olanca acemiliklerine rağmen gösterdikleri özen ilk çocuğun en büyük şansı olabiliyor. Hele de geniş bir aileye doğduysa bütün bu olumluluklar kat be kat artıyor. Dolayısıyla kendisinden memnuniyeti ve özgüveni de büyüyor. Bakıldığında pek çok siyasi liderin, büyük iş adamının ilk çocuk oldukları görülecektir. Ancak madalyonun bir de diğer tarafı var. İlk çocuk üzerinde gördüğü sevgi ve ilgi ölçüsünde büyük de bir baskı oluyor aynı zamanda. Başarılı olmaları için fazlasıyla zorlanıyorlar. Ebeveynlerin ve ailenin diğer bireylerinin arasında bir çekişmenin konusu oluyorlar. Bu da onları mükemmeliyetçi ve bazen mutsuz ediyor. Hata yapmaktan korkuyor, yaptıkları hataları söyleyemiyorlar. Ne yazık ki, işte bu nedenlerden de sahip oldukları özgüveni kolayca yitirebiliyorlar.
İlk çocuğun hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri de bir kardeşinin olması. Tek çocuk olarak sahip oldukları ayrıcalıkları kaybediyorlar böylece, bununla nasıl başa çıkacakları konusunda yön bulmaları gerektiği zaman da aileleri fazlasıyla meşgul oluyor. İlk çocuğun tecrübe ettiği ilk büyük kayıp da bu oluyor aslında. Kaybı çoğu zaman üzüntü ve öfke ile karşılıyor. Ve bu davranışları ne yazık ki basit bir kıskançlık vakası olarak algılanabiliyor.
Daha da olumsuz gelişmeler küçük kardeş büyüdükçe yaşanıyor. Her ikisi de birbirleriyle karşılaştırılmaktan mutsuz olmakla birlikte, büyük olanın yarış kaybetme duygusu keskinleşiyor. Hatta kimi durumlarda ne yaparsa yapsın kendisini beğendiremeyeceği, tekrar o sevgiyi ve ilgiyi göremeyeceği düşüncesiyle iyice “yoldan çıkabiliyor” abla ya da abi… Aslında bütün bunlar biraz özenle çözülebilecek problemlerken o küçücük ihmaller önemli olumsuzluklara neden olabiliyor. Peki ne yapmalı da ilk çocuğun mutluluğuna gölge düşürmeden aileyi büyütmeli? Var mı bunun bir yolu gerçekten? İşte, ilk akla gelen bazı cevaplar:
Ondan beklentilerinizi gözden geçirin. Davranışlarınızda büyük bir değişiklik olmamasına dikkat edin. Başarılarını takdirle karşılayın ve yargılayıcı, acı eleştirilerden uzak durun. Sürekli onu düzeltir gibi olduğunuzu fark ettiğinizde bir adım geri çekilip kendinizi de gözden geçirin. Sizin onu koşulsuz sevmeye devam edeceğinizden emin olmasını sağlayın.
Arada bir bebekliğine ilişkin fotoğraflar gösterin. Evdeki bebeğe gösterilen ilgi ve sevginin bir zamanlar ve halen kendisine gösterilenden farklı olmadığını anlatmaya çalışın.
Onunla kardeşi hakkında konuşun. Arada bir kardeşle ilgili kararlarda ona da danışın. Bebekle geçirdiğiniz zamana onu da ortak edin.
Arada bir ondan bebeğin bakımında yardım isteyin, eğer bunu yapabilecek yaştaysa. Küçücük yardımlar da olsa onun kardeşiyle ilişkinize dahil olması işleri çok kolaylaştıracaktır.
Özellikle yanlış davranışlar konusunda bir eleştiri söz konusuysa çocuklardan herhangi birine değil, ikisine birden yöneltin cümlelerinizi. Örneğin, “Biz insanlara böyle davranmıyoruz ailemizde” deyin. Cümlenin evrenini ne kadar genişletirseniz o kadar etkili olacağından emin olabilirsiniz. Fakat en çok kaçınmanız gereken şey, büyük kardeşi küçüğün önünde azarlamak ya da cezalandırmak.
Büyük çocuğunuzun kendisine ait, mahrem bir alanı olmasını sağlayın. Arkadaşlarını çağırabilsin, onlarla oynayabilsin, kitabını okuyabilsin ya da yalnızca öylece durabilsin orada. Kendine ait, özel nesneleri de olsun.
Arada bir büyük çocuk olmanın zorlukları ve avantajları konusunda onunla konuşun. Onu anladığınızı, konumunun farkında olduğunuzu bilsin.
Her şeyden önce onun farkında olun. Farkında olmasanız da ikinci çocuğunuz doğduğu anda, onun kendi çocukluğuyla ilgili algısı farklılaşmış, kendisini bir anda olduğundan büyük görmeye başlamış olacaktır. Ona sık sık ne kadar büyürse büyüsün sizin için çocuk kalacağını da hatırlatın. Böylece onu küçük çocuğunuzla ilişkinize dahil ederken verdiğiniz sorumluluğu abartmasını engellemiş olursunuz.
Meri Wallace, Psychologytoday.com
Not: Özetlenerek çevrilmiştir