Bu yazıyı yazmam teklif edildiğinde öğlen saatleriydi, o saate kadar üç eski danışanımın annesi arayıp boşandıklarını ya da çok yakında boşanacaklarını, bunu çocuklarına nasıl anlatacaklarını sormuşlardı. Bu nasıl bir rastlantı, gerçekten de boşanmalar bu kadar hızlı ve bu kadar sık mı oluyor diye düşünmeye başladım. Son zamanlarda hep benzer hikâyeler duyar olmuştuk. Evlilikler eskisi gibi kavga gürültü, bağırış çağırış şeklinde değil; zaten biten bir şeyin sonlandırılması gibi olmaya başladı. Tabii halen kavgalar, sırttan bıçaklamalar, kötülemelerle biten evlilikler de var ama çoğunluk içten çürüyen bir yapının dağılıp gitmesi gibi eskiye nazaran daha sessizce oluyor. Ama durum eskiye nazaran daha da karmaşıklaşıyor; bazı çiftler evleri ayırıyor ve çocuğa ayrıldıklarını açıklıyor sonra boşanıyor, bazısı boşanıyor ama çocuklar üzülmesin diye ya da maddi imkânlardan dolayı aynı evde yaşamaya devam ediyor. Bir kısmı da resmen boşanıyor ama zaten baba hep iş gezisinde çocuk buna alışık deyip çocuğa bir şey açıklamıyor, bazısı da boşanmıyor ama evleri ayırıyor.

Evlenmek uzun zamandır nasıl sadece bir formalite gibi algılandıysa boşanmak da artık bir formalite gibi algılanmaya başladı. Ama belki de en yaygın olanı çiftler iki yabancı gibi aynı evde nikahlı olarak yaşamaya devam ediyor. Tabii hangi durum çocuğa ne şekilde açıklanır konusu zor bir konu. Anne babanın yaşadıkları süreç hakkında kendilerine dürüst olmaları en önemlisi gibi gözüküyor aslında ancak o zaman çocuktan gelen sinyaller anlamlandırılabilir ve yorumlanabilir çünkü. Örneğin bir anne eşinden ayrılmaya kendisi karar verip bu süreçte de çocuğun hırçınlıkları ile baş etmekte zorlanıyordu. Kızı hep babasında kalmak istediğini söyleyip bunda da ısrar edip anneyi üzüyor hatta kızdırıyor, sonunda anne kızına bağırmaya başlayıp kavga ediyordu. Burada tabii ki bazı reçetesel doğrular var, yani çocuğun sizi ve babayı elinde oynatmasına izin vermemek, size kızınca ona, ona kızınca size kaçmasına fırsat vermemek önemli. Ancak bu örnekte, uzaktan bakınca durum bu şablona uyar gibi gözükse de aslında sıkıntı annenin duyduğu vicdan azabından kaynaklanıyordu. Tüm aile kocasını bıraktı diye onu suçluyordu, eşi zaten durumu pek de kabullenememişti. Kızının kendisi yerine babayı tercih ettiği her sefer annenin bu suçluluk duygusu depreşiyor ve ailesine, eşine bağıramadığı kadar çok bağırıyordu kızına ama bu durumu düzeltmiyordu.

Bir başka anne de eski eşinin yaptığı yeni evliliği bir türlü onaylayamamış ve çocuğun babaya gittiği her sefer mutsuzluk yaşayıp, orada olup bitenlerden haberdar olmak için türlü tuzak sorularla çocuktan bilgi almaya çalışıyordu. Aslında gayet iyi niyetle çocuğuna iyi davranılıp davranılmadığını anlamaya çalışıyordu . Bu da bir annenin en doğal hakkıdır tabii ki ama bu çaktırmadan sorulan tuzak sorular çocuğu duruma karşı aşırı hassaslaştırmış ve artık çocuk anneyle hiçbir şey paylaşamaz olmuştu. Tabii anne baba arasında bir iletişim kanalının açık olmadığı durumlarda bunlar yaşanması muhtemel sonuçlar oluyor.
Yani çocuğa nasıl yaklaşılacağından önce boşanma sürecinde anne babanın nasıl bir duygusal durumda olduğunu anlamak önem kazanıyor. Çünkü sonuçta çocuklar bu duygusal atmosferin içinde yaşıyorlar ve bundan etkileniyorlar. Anne babanın kendi duygularına karşı açık olmaları, ne hissettiklerini anlamaya çalışmaları bu süreçte çok önemli. Çocuk size acı çektirmeye çalışıyorsa onun da acı çekmekte olduğunu anlamak gerekir, sizi yok sayıyorsa belki o da önemsenmediğini hissediyor ve bilinçsizce size bunu yaşatıyor olabilir. Çocukların pek çoğu hissettiklerini kolayca dile dökemezler, dökseler belki problem kalmazdı.

Mesela yukarda sözünü ettiğim çocuk; “anneciğim ben babama gittiğim her sefer senin ne kadar endişeli olduğunu görüyorum, seni bu şekilde bırakıp gitmek bana zor geliyor, orada iyi vakit geçirsem bile seni düşünüyorum, sen bu kadar tedirgin olduğuna göre ortada tehlikeli bir durum var gibime geliyor. Ama sonunda kötü bir şey olmuyor, yine eve gelince sen bir şeyler soruyorsun kafam karışıyor, yüzünde bir gülümseme oluyor ama mesela babamın evinde hangi fotoğrafların olduğunu soruyorsun, ben bir şey anlamıyorum. Yani olması gereken ya da olmaması gereken bazı fotoğraflar mı var bilemiyorum kafam karışıyor en iyisi susmak diyorum…”

İşte çocuklar hissettiklerini anlayabilseler belki böyle konuşacaklardı o zaman da ebeveynlerin işi çok kolay olacaktı. Ama hayat bu kadar kolay değil tabii. Anne babaların bu görevi çocuklarının yerine yapmaları gerekiyor. Bu noktada da profesyonel yardım da söz konusu olabilir. Ancak, “birkaç kez çocuğumuzu psikoloğa götürelim bakalım bu işten yara almış mı anlayalım” gibi bir yaklaşımın işe yaramadığını söylemek gerek. Çünkü yukarıdaki formülasyonu bir çocuk size birkaç görüşmede yapamaz. O nedenle ya anne babalar kendi durumlarını ve bunun çocuğa etkilerini anlamak için kısa süreli bir yardım alabilirler. Ya da çocukta daha önceden rastlanmayan türde endişeler, davranış problemler, başarıda düşüş gibi belirtiler varsa uzun süreli bir terapi çalışmasına girebilirler.