Ali’ye hamile olduğumu anladığım gün çok net aklımda.
Bende yumurtlama bozukluğu, adet düzensizliği filan var (polikistik over sendromu – pos), adetimin ondan geciktiğini düşünüyordum, ama yine de bir test yapayım dedim. Çocuğu ben istiyordum, Kerem de çok hevesli olmasa da razıydı, “olursa güzel olur” derken ikimiz de olacağını düşünmüyorduk aslında.
O kadar aklımda yoktu ki eczaneye gidip test almaya da üşenmiş, nasıl olsa dışarı çıkacağız, o zaman alırım demiştim, alelacele vapura yetişirken eczaneden aldığım testi, gideceğim yere götürmek uygun olmaz diye vapur tuvaletinde yapmıştım. “Sonucu ne tahmin ediyorsun?” dedim Kerem’e, “bence yok” dedi. Kalabalık vapurda, can simidi kutusunun üstünde, pozitif test sonucumuzla oturup etrafı seyrettik gülümseyerek (Haziran 2010, 27 yaşındaydım).
9 senedir filan beraberdik. Ailelerimiz zaten tanışıyor ve iyi anlaşıyorlardı, ama ayrı şehirdelerdi, biz de o döneme kadar hep ayrı yerlerde yaşamıştık Kerem’le, aynı şehirde aynı evde yaşamaya başlayalı 3-4 ay olmuştu. Daha önce, Kerem’in kardeşinin nikahında ailelerimiz ikimize de “evlenin” diye epey baskı yaptılar. Aslında iki taraf da, açık görüşlü olduğunu düşünen, okumuş insanlar, kendilerine sorsan muhafazakar da değiller. Ama işte, madem önemli değilmiş bizim için nikah, devletin onayı, o zaman evlenelimmiş, birbirimize karşı sorumlu davranmalıymışız, ya birimize birşey olur da resmi ilişkimiz olmadığı için diğeri onu kurtaramazsaymış, filan. Tabii bunlar bebekten çok önce konuşulan, bizim de hiç kabul etmediğimiz şeylerdi. Kerem’in annesinin hiç unutmayacağım açıklıkları vardır. Bunlardan biri, bizi evlendirme çalışmalarından birkaç sene sonra, bebekten de birkaç sene önce bir gün “tamam evlenmiyorsunuz, ama ayrılmıyorsunuz da, bari bir çocuk yap” demişti.
Hamile olduğumu anladığımızda hafta sonuydu, haberi hemen vermek istemediğimiz için “hamileyken ne yapmamak lazım” konusuna bile internetten bakmıştık. Pazartesi günü sağlık ocağında bana “yüzde 50 düşük riski var” dediler. Ailelerimize haber vermek için doktora gitmeyi bekledik. Önce kızkardeşime söyledim, ve yakın iki arkadaşa. Kardeşim de bizle beraber gelmişti hastaneye. Ailelere söylemek için, o zaman oturduğumuz evden taşınmayı da bekledik (alt katta oturan psikopat ev sahibi yolumuzu kesip bazen bıçakla bazen çay kaşığıyla tehdit ediyordu, bebek için çok korktuk hemen taşındık). Sevineceklerini ama bize evlenin diye tutturacaklarını biliyorduk tabii.
Kerem’in ailesi başka bir şehirdeydi, benimkileri yeni evimize davet ettik. Annemi yol tutmuş o gün, “ne biçim bi yerde oturuyorsunuz, ben de bi daha buraya gelirsem” diye söyleniyor, Kerem ben ve kardeşim buna gülüyorduk, görürsün sen. “Size bir şey söyleyeceğiz ama çok kapılmayın” dedim. “Benim bir çocuğum olacak” dedi Kerem. Annem bir çığlık attı, babam sıkı sıkı sarıldı bana, çok güldü, gözünden yaş geldi mutluluktan. O gün şaşkınlıktan, evlilik bahsini açamadılardı galiba. Kerem’in ailesine akşam telefonla haber verdik onlar da çok sevindiler.
Bebek için risk vardı tabii, kalp atışını bile daha görmemiştik. Durum kesinleştikçe, özellikle ilk 10 hafta riskli zaman bittikten sonra “ısrar”lar artmaya başladı. Hepsini uzun uzadıya anlatmayayım. Bizim evlenmemiz önünde herhangi bir engel yoktu, ama evlenmezsek başımıza korkunç şeyler gelme ihtimali de yoktu (bakınız, Hacire Göv. Şemse Allak. Güldünya Tören).
Anneler babalardan daha makuldü, nikahtansa bebek daha çok ilgilendiriyordu onları (ama annem, neden Kerem’le evlenmiyorsun, daha iyisini mi bulacaksın, demişti). Kerem’in babasıyla eniştesi onu kıstırıp benle evlenmesi gerektiğini, kendisini benim babamın yerine koymasını, babamın zor durumda kalacağını anlattılar. Aynı dönemde babam da benimle konuştu. Babalarımız başta bizi mutlaka ikna etmeleri gerektiğini düşünüyorlardı, bunu bir babalık görevi olarak gördüler sanırım. Hem annem hem babam Kerem’i epeydir tanıdıkları ve sevdikleri halde, ikisi de evlenmek istemeyişimin Kerem’le bir ilgisi var mı diye sordular, acaba ona güvenmiyordum da o yüzden mi evlenmiyordum?
Konu Kerem değildi, bunu anladılar (ama her iki aile de, Kerem iyi huylu olduğu için aslında evlenmek konusunda onun ikna olabileceğini fakat ben istemiyorum diye evlenmediğimizi düşündü, herhalde hâlâ öyle düşünüyorlardır. Aslında evlilik kurumuna ikimiz de karşıyız hatta Kerem düğün dernek gibi kalabalıklara konu olmayı hiç istemez, benim içinse pek fark etmez bu kısmı). Daha uzatmadan size babamla aramızda geçen konuşmanın ana hattını anlatayım:
Babam, evlenmeden çocuk yapmayı “etik olarak” doğru bulmadığını söylüyordu, “ahlaksızlık” olarak gördüğünü söylemedi, dili varmadı belki. Ben ısrarla sordum, nesi yanlış? Neden yanlış?
– Çocuk bundan zarar görür.
– Görmez, nasıl zarar görecek? Çocuğun üstünde “annesiyle babası evli değil” mi yazıyor? Kimliğinde bile yazmayacak.
– Sen bunu araştır kızım. Okulda öğretmenleri bilecek. Arkadaşları alay edecek. Küçük yerde yaşıyorsunuz, herkes bunu duyacak, dalga geçecekler. Küçücük çocuğu kendi inadınız yüzünden zor durumda bırakacaksınız, bunu neden yapıyorsun aklım almıyor.
– Okulda öğretmenlerinin bilmesine gerek yok. Ayrıca biz onu savunuruz, koruruz. Bu zihniyete sahip olmazsa kendisi de bunlardan etkilenmemeyi bilir. Doğru bildiğini yapmak bence çocuk için çok daha iyi, inandığının dışında hareket etmemek, samimi yaşamak çocuk için çok iyi bir şey yapmak bence. (Hakikaten de araştırdım, çevrenin bir çocuğun evlilik dışı olduğunu öğrenmesi çok zor, siz söylemedikçe. Anne ve babayı beraber gördüklerinde bebek de varsa bunlar evlidir diyorlar zaten. Tartışmaya girmediğiniz insanlara “evli değiliz” diye açıklama yapmanıza gerek yok. Ama kimseye “aha biz evlendik” demeye de gerek yok. Babanın hiç görünmediği durumlar* daha zor, bunu ayrıca yazacağım.)
– Bunlar sizin doğrularınız, çocuğa bunu dayatıp hayatını zorlaştıracaksınız. Bu kötülüktür. O yüzden yanlıştır.
– Ben gerçekten anlamıyorum senin bunu neden ısrarla yanlış bulduğunu. Evlenmek isteyenleri evlendirmiyorlar, kaçanları namus diye öldürüyorlar. Eşcinsellerin evlenmesine izin vermiyorlar. Evlenmek istemeyenleri zorla evlendiriyorlar, nikah var diye o ilişkiye kimse sesini çıkarmıyor, o yanlış değil de çocuğu olan iki insanın evli olmaması mı yanlış? Ben bu işin parçası olmak istemiyorum. Sen beni inanmadığım bir şeye zorluyorsun. (Bu çok duygusal bir konuşmaydı, benim epey sinirim bozuldu, beni üzdüğü için babam da üzülüyordu bir yandan…) Neden yanlış bu, bana net bir şey söyle, anlayamıyorum. Bak mesela, namus cinayeti işleyenler, evlenmeden ilişki namussuzluktur diyorlar, sen öyle demiyorsun, biliyorum. Dindar insanlar nikah şarttır, yoksa zina olur diyorlar. Sence biz zina mı ediyoruz, bu yüzden mi evlenin diyorsun?
– Hayır tabii ki.
– Biliyorum öyle düşünmediğini, ama neden bu kadar ısrarla evlenmeden çocuk doğurmayı yanlış buluyorsun, böyle net bir şey söyle bana.
– Tamam. Bu çocuğu evlenmeden doğurman ahlaki bir davranış değil. Çünkü ahlak nedir, herkes için doğru olanı, iyi olanı yapmaktır. Sadece kendin için doğru olanı yapmak ahlak değildir. Toplumun değerlerini yanlış buluyor olabilirsin ama sonuçta bu toplumda yaşıyorsun ve bu çocuk da burada kendi etrafındaki insanlardan etkilenecek, örselenecek, hırpalanacak. Çocuk için böyle bir risk alamazsın. Onu böyle hırpalanmaya açık bırakmak onu kötü davranmak demek, eğer evlenmezseniz çocuğunuza kötülük yapmış olacaksınız. Buna hiç hakkınız yok.
– Baba çocuğu üzmeyi, yıpratmayı ben de hiç istemem tabii ki. Öyle bir durum olursa, gerçekten bebek bundan kötü etkilenecek olursa gerekiyorsa nikah da yaparım tamam, ama gerekli olduğunu gerçekten hiç sanmıyorum. Evli olmadan doğuran insanlar senin sandığından çok daha fazla. Sırf babasından gelen emekli maaşını kaybetmemek için evlenmeyen o kadar çok kadın var ki her yerde. Kendi kimliği olmadığı için evlenemeyenler, nikah işlemleri çok pahalı olduğu için evlenmeyenler var. O yüzden de toplumda resmi nikahı olmayanlara karşı genel bir düşmanlık yok aslında. Ayrıca asıl ahlaksızlık, annesiyle babası evli değil diye bir çocuğa kötü davrananların yaptığı şeydir. Burada böyle bir kötülük var diye, veya kötülük olma ihtimali var diye onların davranışına göre davranmak ahlak mı? Annesiyle babası evli değil diye çocuğa ayrımcılık yapanların, piç diyenlerin davranışını sen doğru buluyor musun?
– Tabii ki bulmuyorum.
– O zaman o çocuğu onlardan korumak gerekiyorsa bizimle beraber sen de onu savunursun. Ki savunacağını da biliyorum. Burada bana evlen diyeceğine, evli değilim diye benden para isteyen hastaneye dava açmam gerekirse bana destek olman lazım. Arkadaşlarıma torunumu göstermeyecek miyim, “Zeynep ne zaman evlendi” diyenlere ne diyeceğim diyorsun, “evlenmedi” diyebilirsin, bu da bir savunmadır…
– Bu benim için çok zor kızım.
Konuşmamız özetle böyle oldu. Karşılıklı birbirimizi daha iyi anladık ve ikimiz de ikna olduk. Ben kendi adıma, çocuğum eğer olur da benim evli olmamamdan dolayı ciddi bir sıkıntı yaşayacak olursa evlenmeyi kabul ettim. Onun haklarını araştırdım. Hiçbir sıkıntıları olmadı ikisinin de şimdiye kadar. Babam da, içine tam olarak sinmese de, bana “evlen” diye ısrar etmedi. Bu büyük bir fedakarlık aslında.
Hatta, hastaneyi dava etmem gerekirse mahkemelere bulaşmak istemem, dedi ama, sonuçta konu babam üzerinden sahip olduğum sosyal sigorta olduğu için, bu konuda dava açmama itiraz etmeyeceğini bile söyledi. Harika bir dede oldu. İşlerini bile torunlarına göre ayarladı, her hafta bir gün gelip Ali’yi alıyor, kendi evlerine götürüyor. Ali’nin anneannede gece yatısından sonra ertesi gün ben gidip alıyorum onu. Annemin kardeşimin yanına gittiği, evde olmadığı zamanlarda babam Ali’ye tek başına bakıyor.
Ali şimdi 3 yaşında ve pek zor bir çocuk değil ama daha önce bu bakıma Ali’nin yemeğini yedirmek, altını değiştirmek, uyutmak filan da dahildi, tek başlarına dede-torun takıldıkları günlerden de çok memnun kalıyorlar hep. Üstelik annemle babam, çocukların bakımı konusunda benim çeşitli dır dırlarımı da çekiyorlar (neden o saatte uyuttun, mama sandalyesine oturtma, bırak kendisi yesin, vesaire…).
Ali doğduktan kısa süre sonra “acaba evlenirler mi ki inşallah” sorusu gündemden tamamen düştü. Dedeler, anneanne ve babaanne ilk torunlarıyla mest oldular. Cemo’ya hamileyken evlenme konusu yine biraz gündeme geldi, “belki bu sefer evlenirler inşallah”, ama olmayacağını biliyorlardı. Bu arada, bu yazıyı yazmaya annemlerde başladım. Bu konuda bir site yaptığımı da biliyorlar, “sence kaç kişi bakmıştır anne, siteye?” dedim. 1000 filandır, dedi. Gerçek rakamın daha yüksek olması beni sevindirsin diye düşük söylüyor biliyorum. Ama 2 senede 40.000 kişinin bu siteye gelmesine çok şaşırdı. Gelenlerin bir kısmı anne sütüyle, bebek uykusuyla ilgili diğer yazılara da geliyorlar ama bu 40 binin en az 25 bini evlenmeden çocuk yapan ve bu konuyu araştırırken bu siteyi bulan insanlar. Görünenden çok daha yaygın bir durum evlenmeden çocuk yapmak.
Bu süreçte hiçkimseye “evlendik” filan demedik. “Evliyiz” de demedik. Ama ara sıra, esnaf, pazarcılar filan, ikimizi de biraz tanıyan çevre, “eşine selam söyle” filan dediğinde, “aaa biz evli değiliz ki” demiyorum, “olur söylerim” diyorum. Kimi kastettiklerini biliyoruz sonuçta, eş diyerek. Nikah olmadığını her mecrada vurgulayıp şov yapmaya gerek yok.
Evli olmadığımızın çocukla ilgili resmi kayıtlara geçtiği birkaç yer oldu. Birisi nüfusa kayıt, tabii ki (buradan okuyabilirsiniz), ama çocuğun nüfus cüzdanında filan yazmıyor evli olmadığımız. İkincisi, muayenelerde değil ama doğum yaparken hastanede sordular nikah olup olmadığını. Neden sordular bilmiyorum. Nüfusu takip etmek istiyorlar herhalde. O odada doğum için açılma bekleyen 3 kadındık, biri evli ikisi bekar.
Üçüncüsü, sağlık ocağında gebelik takibi yaparken yine genel bilgiler soruyor, kaç yaşındasın, kaç kilosun, kaç yıllık evlisin, evli değilim. Ne zamandır berabersiniz diye soralım o zaman. Sorun yok.
Yaşadığımız yerin nüfusu 2000 kadar. Ali’ye hamile kalmadan kısa süre önce buraya taşındık, şimdi buradaki çoğu insan tanıyor bizi. Arkadaş olduklarıma, lafı açılırsa söylüyorum evli olmadığımızı. Birileri de bir yerlerden duyup kesin söylüyordur arkamızdan. Fakat karşımıza hiç çıkmadı bu laf. Fazla bir dedikodu potansiyeli yok bence; “biliyor musun Zeynep’le Kerem evlenmemişler.” “İyi, ne yapalım?”
Bu yazı, yazarımız Zeynep A.’nın evlenmedendogurabilirsin adlı sitesinde daha önce yayımlanmıştır.