Dijital medyanın kontrolsüz kullanımının bebek, çocuk ve genç üzerine olan etkilerini bu yazıda tartışmaya devam ediyoruz.

Televizyon ve diğer dijital medyanın çocuklara sunduğu olgulardan biri de şiddettir. Gerçek hayattaki şiddet aktivitelerinin %10-20 kadarı nedensel olarak irdelendiğinde medyada sunulan şiddet ile ilişkilendirildiği bulunmuş. Medyada sunulan şiddet ile çocuğun sergilediği şiddeti ilişkilendiren 1000’in üzerinde çalışma bulunmaktadır. Medyanın şiddet içeriğinin etkileri çocuk yaş gurubu ile sınırlı olmayıp bu çocuklar benzer etkilenmeleri erişkin yaşında da göstermektedir. Çocuk programlarında şiddet içeriği azımsanmayacak kadar çokken televizyonda şiddet içeriğinin en yoğun olduğu programlar haberlerdir. Şiddet içeriğinden çizgi filmler, müzik klipleri, dijital oyunlar zengindir.

Çocuk programlarında şiddet çocuğa sevilen karakterler kılığında ulaşır. Zararlı olduğu çocuk tarafından kolaylıkla anlaşılamaz. Senaryo içinde şiddet içeren davranışlar gerçek hayattan farklı olarak genellikle cezalandırılmaz, karşı taraf sanki zarar görmemiş gibi sunulur, kurbana ne olduğu ve sonuçları üzerinde durulmaz, önemsenmez, yer yer şiddet takdir edilir, yer yer onaylanır. Bu kılıklara girmiş şiddet, örnekleme ile öğrenen, gördüğünü taklit eden ve doğru kabul eden çocuk tarafından gerçek hayata kolaylıkla uyarlanır. Şiddeti çözüm aracı olarak kullanma, istediklerini elde etmek için şiddet uygulama çocuğa yanlış görünmez olur, sıklıkla da hem evde hem okulda kullanmaya başlar. Pek çok başka örnekte de olabileceği gibi şiddeti de uzun ve yoğun şekilde seyretmek, gözlemek bu konuda duyarsızlığa yol açar, davranış modeli olarak kolayca benimsenir. Böyle çocuklar bir yandan akranlarından daha çok korku hissetmekte bir yandan da daha öfkeli, hırçın davranmaktadır.

Çocuğun medyada sunulan şiddet içerikli bir programı bir erişkin eşliğinde ancak erişkin tarafından olumsuzluklar dile getirilmeden seyretmesi ile beraber seyrettiği erişkinin içerikle ilgili sorular sorarak, olumsuzluklara çocuğun dikkatini çekerek, onaylanmayan davranışları dile getirerek izlemesi arasında, üzerinde oluşan etkiler açısından fark büyüktür. Yol göstericiliği açısından güvendiği bir erişkinle, yanlışlıklar vurgulanmadan yapılan her aktivite çocuk için doğru kabul edilir, çocuk buradaki yanlışları kolaylıkla kavrayamaz. Beraber şiddet içerikli programı izlediği erişkin çocuğa izledikleri ile ilgili sorular sorduğunda, eleştirdiğinde, kendi fikrini dile getirmesi istendiğinde çocuk programdakileri daha zor kabul edecek, onaylanmadığını daha kolay anlayabilecek, sonuçlarını daha çok düşünecektir.Televizyonun ve dijital medyanın beslenme üzerine etkileri de çeşitlidir: fiziksel aktiviteden uzak tutarak aşırı kiloyu desteklemesi, televizyon karşısında iken bir şeyler yeme alışkanlığının yaygınlığı, reklamlardan özenerek endüstriyel gıdalara meyletmesi gibi. Televizyonda reklamı yapılan ürünlerin yaklaşık yarısı yiyecek olup bunların hemen tamamı işlenmiş endüstriyel gıdalardır. Endüstriyel gıdalar tabiatta bulunmaz, teknolojik olarak yiyecek haline getirilmiştir, genellikle glisemik endeksleri çok yüksektir, sağlıklı beslenmede yerleri yoktur. Ancak reklamlar üzerinden çocuklara ulaşan bu gıdalar çocukların tanıdığı ve sevdiği medya kahramanlarını kullanır çoğu zaman. Sevdiği bir karakterin tavsiyeleri çocuk üzerinde etkilidir. Çalışmalar bildiriyor ki reklam seyreden çocuklar bu tarz gıdaları daha çok talep etmektedir.

Televizyonun veya diğer medya araçlarının aşırı zayıf modelleri kullanması çocukların- gençlerin aklında da ideal bedenler olarak zayıf olunmayı pekiştirmektedir. Zayıf olmak üzerine yapılan dolaylı, dolaysız yorumlar sağlıklı beslenmenin yerini almakta çocukların- gençlerin bedenlerine yönelik algılarını şekillendirmektedir. İnternette de çocuk- genç sitelerinde aşırı zayıflığı destekleyen reklamların yer alması, sitelerin tavsiye edilmesi sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan da çocuk- genç ile anne- babanın yakınlığını devam ettiriyor olması, aklı karışan, bu tarz örnekleri benimsemeye çalışan çocuklarını durum sorun haline gelmeden sağlıklı beslenme konusunda yönlendirmeleri, bilgilendirmeleri gerekir.

Dijital medyanın çocuk- genç üzerine etkileri alışkanlık yaratan madde kullanımını da içermektedir. Özellikle televizyon ve sinemanın gençlerin tütün- alkol kullanım alışkanlıklarını etkilediği bildirilmektedir. MTV kliplerinin yaklaşık dörtte birinde, 2003 verisine göre ABD yapımı filmlerin %70’inde sigara yer almakta ve genellikle de baş karakter tarafından kullanılmaktadır. Gençlerin sigaraya başlamasında sigara reklamının etkisinin, sigara kullanan bir erişkinin etkisinden daha fazla olduğu bildirilmektedir. Ergen sigara içicilerin üçte biri sigaraya başlamak konusunda reklamlara özendiğini belirtmektedir. Sigara ve tütün ürünü reklamı seyreden çocuk ve gençlerin bu ürünleri kendilerinin de kullanma olasılığı diğer seyretmeyen akranlarından daha yüksektir. 2010 tarihli bir çalışmada çocuklar ve gençler arasında sigaraya başlama nedeni değerlendirildiğinde %44’ü filmlerden etkilendiğini bildirmiş. Alkol içerikli reklamların çoğunluğu spor programları içerisinde sunulmakta olup alkol içerikli reklamları seyredenler, diğer her türlü reklam seyredenler gibi bu ürünleri kullanmaya daha meyilliler. Reklamlarda, müzik kliplerinde tütün ve alkol içerikli ürün kullanımı riskleri göz ardı edilmekte, ürünler zararsız ve cazip imalarla tanıtılmaktadır. Benzer şekilde bağımlılık yaratan madde kullanımı zararları çoğu zaman göz ardı edilmektedir.

Cinsellik dijital medyanın biradan şampuana, arabadan gevreğe reklamlarında yoğunca yer almaktadır. Burada sunulan tarzı ile cinsellik pek çok çocuk ve genç tarafından örneklenmekte, model alınmakta, cinsel ilişki riskleri ve riskli cinsel ilişki tehlikeleri önemsenmemekte, ön plana çıkarılmamaktadır.
Dijital medyanın ergen psikolojisi üzerine etkisi daha farklı olabilmektedir. 2011 tarihli bir çalışmada sosyal medyada fazla zaman harcama ile ergenlikteki depresyon sıklığında artış arasında ilişki bulunmuş. Dijital medya ile fazla zaman geçirme peşi sıra sosyal izolasyonu getirmekte, toplumsal ilişkilerde yaşanması gereken yaşıtları tarafından kabul, yaşıtları arasında rekabet yaşanamamakta, toplumsal ilişkileri sağlıklı gelişememekte, arkadaş, okul ilişkileri aksayabilmektedir. Geçmiş yıllarda sıkça andığımız, televizyon karşısında uzun süre vakit geçiren, konuşması, sosyal becerileri geri kalmış, iletişimi bozulmuş “Kral TV sendromlu” çocuklar gibi artık “Facebook depresyonlu” ergenlerden bahsedilmektedir.

Anne- babaların her konuda olduğu gibi dijital medyayı kullanımlarında da çocuklarına iyi modeller olması önemlidir. Kendilerinin de çocuklarının olması gerektiği gibi yatak odalarında televizyon, bilgisayar kullanmıyor olmaları, çocuklarına iki yaşından önce herhangi bir dijital ekranı ne gerekçeyle olursa olsun sunmamaları, iki yaşından sonra ise her türlü dijital ekranın toplam kullanım süresinin günde 2 saati geçmemesini sağlamaları, bu aletleri bebek- çocuk bakıcısı olarak kullanmamayı hatırda tutulmaları önemlidir. Çocuğunuz televizyon seyrederken veya dijital bir ekranla vakit geçirirken yanında olun, mümkünse beraber seyredin, eleştirin, yorumda bulunun, olumlu, olumsuz yönleri vurgulayın. Televizyon veya diğer dijital ekranlı aktiviteler yerine açık havada vakit geçirmeye veya iletişim kurarak, paylaşarak, rekabet ederek oyunlar oynamaya yönlendirildiğinde tüm çocukların bunları tercih edeceğini söyleyebiliriz.

Anne- babaların çocuklarına rehberliklerine devam edebilmeleri için bu aletleri tanımaları, yeri geldiğinde çocuklarıyla beraber oynamaları tavsiye edilmekte ancak dijital aletlerle vakit geçirirken önerilen yaş ve süre sınırlarına uymaları gerekmektedir. Özellikle sosyal medyada çocuğunuzun bıraktığı izleri takip edin. Dijital medyanın olumlu yönlerini öne çıkarın. Bunlar aracılığı ile doğru bilgilere nasıl ulaşacağını, araştırma, ödev- proje yapmayı, yeni arkadaşlar bulmayı, hobiler edinmesini ve bunları geliştirmesini destekleyin.

Günlük yaşantımızın vazgeçilmezleri olan dijital medyadan zarar görmeden ve fayda elde etmeyi öğreterek çocuklarınıza bunları sunmanız ve kullanmalarını sağlamanız anne babalık sorumluluğunuzun bir parçası olmalıdır.