Dünyaca ünlü, Hint asıllı İngiliz gazeteci Sarfraz Manzoor babalık deneyimini anlatıyor.

Sarfraz Manzoor kızı Leila ile...

Baba olmak için hazır olduğumu zannediyordum. 40 yaşımdaydım, evliydim, yeterince hızlı bir hayat sürmüştüm ve artık yavaşlayabileceğimi düşünüyordum. Gene de babalık büyük bir sürprizdi benim için. Farkettim ki ebeveynlik mevzuunu hep kadınlarla konuşmuşum, erkek arkadaşlarımla bu konu nadiren geçmiş aramızda.

Karım annelik hakkında bir sürü kitap okudu, ama babalık hakkında pek fazla kitap yoktu, olanlar da esprili, şakacı, eğlenceli ancak meseleyi yeterince anlatmayan metinlerdi. Derken ilk kez baba olanların bloglarını okumaya başladım internetten, tavsiyeleri aklımda tutmaya çalıştım, tabii bir kısmını hayata da geçirdim. Özellikle gebelik ve yenidoğan ebeveynliği sürecinde bu konuda çok dikkatliydim. Sonra fark ettim ki iyi niyetli olmalarına rağmen, işe yarar bir şey söylemiyorlardı. Bu dönemde nasıl hissetmem gerektiğini hiçbiri söylemiyordu örneğin.

Gebelik sürecinin sonlarında üzerimdeki baskının da arttığını hissetmeye başladım. Sürekli hayatımdaki sevdiğim şeyleri, çocuk için onlardan vazgeçmem gerektiğini düşünüp duruyordum. Babalık hakkında bir rehber yazmaya kalkışsam herhalde söze buradan başlardım. Galiba gebelik sürecinin 9 ay 10 gün sürmesi tesadüfi değil, doğa babalara kendilerini bebeğe hazırlamaları için zaman tanıyor.

Benim için başlangıç aşamasındaki en büyük zorluklardan biri de karımın bedenindeki değişimi gözlemlemekti. Bütün bunlara duygusal olarak hazırlanmış değildim, ama düşüncelerimi onunla paylaşmam da mümkün değildi, çünkü yanlış anlaşılmaktan korkuyordum.

Gebelik süreci bana hayatımda aldığım en büyük derslerden birini verdi: Bir kadının başına bu kadar önemli bir şey geldiğinde, erkeğin işi ona yardımcı destek olmak ve kendini bu duruma alıştırmaktır.

Doğum süreci benim için hakkında onlarca iyi eleştiri yazılmış bir filmi yeniden izlemek gibiydi. Her bir ayrıntısı hakkında bir sürü şey okumuş ya da duymuştum, beklentilerle doluydum. Babanın bakış açısından doğum Keith Richard’ın turizm tarifine benziyor: Amaçsızca ortalıkta dolaşmak. Karım 35 saat boyunca bebeğimizi dünyaya getirmeye uğraştı, bu zaman boyunca ben yalnızca etrafta dolaşıp durdum, arada bir işe yarayıp yaramayacağımı soruyordum, o kadar.

Bu esnada yalnızca karınızın elini tutup, terini silebilirsiniz. Ağlamamam, endişelensem bile bunu ifade etmemem gerektiğini biliyordum. Karım bebeği ittirmeye çalışırken, benim de gözlerimden yaş geliyordu. Karımın bakış açısından doğum yapmak hem korkutucu hem heyecan verici bir süreçti, rahatlıkla salıveriyordu gözyaşlarını. Ama benim böyle yapmamam gerekiyordu.

Şimdi rahatlıkla diyebilirim ki, sevgili baba adayları, koyverin gitsin, canınız istiyorsa ağlayın. Ayrıca kendinizi hazırlayın, bir bebek dünyaya geldiği ilk anda sahiden tuhaf görünüyor. Kızımın dünyadaki en güzel yaratık olacağına kendimi çok inandırmıştım. Haksız da değilmişim. Ama, o ilk anda yüzüne baktığımda kafamdan şu cümle geçmişti: “Aman tanrım, küçük bir uzaylı gibi duruyor.”

Bebek sahibi olmak uykunuzu elinizden alır. Ebeveynliğin ilk kurallarından biridir. Tabii babaların işi daha kolay, emzirmek zorunda değilsiniz, dolayısıyla gece kalkmanız da gerekmez. Dürüst olmak gerekirse, ilk birkaç hafta geçtikten sonra, uykum nadiren kesildi. Başka türlü olacağını düşünmüştüm, dedim ya hikayeyi kadınlardan dinlediğim için, meğer erkekler bu sürecin pek farkında değillermiş.

Leyla şimdi 10 aylık. O doğmadan önce, ebeveynliğin beni değiştireceğini söylüyordu herkes. Bense bunu duymaktan nefret ediyordum. Hele de sevdiğiniz bir hayatınız varsa, değişmesini istemiyorsunuz doğal olarak.

Elbette hayat değişiyor, fakat gördüm ki ne kadar değişeceğini belirlemek de yine sizin elinizde. Şu kadarını söyleyeyim, baba olmaktan korkmak, baba olmaktan çok daha zor. Bebeğinizi beklerken hayatınızın değişeceğini görüyorsunuz, sanki yavaş yavaş biri onu elinizden alıyor, ama bir kez baba olduktan sonra yaşayacaklarınızı önceden tahmin etmeniz mümkün değil, bunun için enerji harcayıp kendinizi yormayın.

Doğum anına kadar bebek, soyut bir fikir olarak kalıyor erkeklerin aklında. Bu yüzden, babalar annelerden daha az hazırlanmış oluyorlar. Bu da sürprizin daha büyük olduğunu gösteriyor. Bu sürprizi iyi mi kötü mü karşılayacağınız ise size kalmış.

Hayatınız kesinlikle değişecek, önce sıkılacaksınız bundan kuşku yok. Ama sonra fark etmeden, bebeğinizle ilgili “sıkıcı” hikayeleri eşinize dostunuza anlatırken bulacaksınız kendinizi. Hani var ya o hep dinlediğiniz hikayeler. Farklı olduğunuzu zannetmeyin, siz de onlardan birisiniz.

Kaynak: The Guardian