Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Fenilketonüri hastalığı

Kalıtsal metabolik hastalıklar nadir görülen hastalıklardır. Metabolik hastalıkların hemen hepsi otozomal çekinik yolla kalıtılır. Anne ve babanın taşıyıcı olması halinde bu çiftin her çocuğunda bu kalıtım şekliyle geçen kalıtsal hastalıkların görülme olasılığı %25’tir. Ülkemizde akraba evliliklerinin sıklıkla yapılması metabolik hastalıkların görülme sıklığında artışa neden olmaktadır. Fenilketonüri (PKU) diğer birçok doğumsal metabolik hastalıkta olduğu gibi otozomal çekinik kalıtım gösteren kalıtsal bir metabolik bir hastalıktır. Cinsiyet ayırımı yoktur, erkek ve kız çocuklarda aynı sıklıkta izlenir. İsmini hastaların idrarında saptanan bir maddeden almaktadır. Hastalık ilk olarak 1934 yılında Asbjörn Fölling (1888-1937) isimli Norveçli bir hekim tarafında zihinsel geri olan sarışın, mavi gözlü...

Devamı…

Domates sosu

Merhabalar… Bundan böyle burada birlikteyiz… Neler mi yapacağız? Elbette biraz sağlık, biraz yemek, biraz pasta veeee biraz da çikolata üzerine konuşacağız… Ben kim miyim? Alçı ve un arasında bir kadın! Sekiz yaşımda kek yapmaya kalkıştığımda ileride Tat’çı olacağımı, 15 yaşımda yaşadığımız evin planını çizmeye başladığımda mimar olacağımı bilmiyordum. Şu anda mimarlık büromun odalarından birini düzenleyerek kurduğum mutfakta katkı maddeleri ve kimyasallardan uzak pastalar, çikolatalar, ikramlıklar ve yemekler yapıyorum. Zaman zaman bu yaptıklarımı sizlerle paylaşacağım. Kolay değil 40 yıllık bir deneyimi okuyacaksınız… Burada yapacağımız tarifler, sağlıklı, son derece kolay, az malzemeli ve mutlaka ama mutlaka lezzetli olacak. Denenmiş, yapılmış, afiyetle...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: ALTINCI HASTALIK (ROSEOLA İNFANTUM-EKZENTEMA SUBİTUM)

Etken yine bir virüstür. Özellikle 6 ay ve 4 yaş arası çocuklarda görülür. Temasla ve solunum yoluyla bulaşır. 3-4 gün süren 39-40C ateş ve bunun arkasından ateşin düşmesiyle beraber tipik döküntü görülür. Döküntü gövde ve yüzden başlar kol ve bacaklara yayılır, pembemsi ve kaşıntısızdır, 1-2 günde kaybolur. Döküntü olmadan tanı konamadığı ve ateş de yüksek seyrettiği için ailede telaş uyandırır, ateş havaleye neden olabilir. Tedavide ateş düşürücüler yeterlidir; ancak ateşli dönemde döküntü öncesinde mutlaka doktora başvurulmalıdır, ateş yapan diğer hastalıklardan ayırt etmek için doktor kontrolü şarttır. Hastalığın aşısı...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: BEŞİNCİ HASTALIK (ERİTEMA ENFEKSİYOZUM)

Parvovirüs, B19 virüsünün neden olduğu döküntülü bir hastalıktır. Özellikle bahar aylarında sık görülür. Genellikle okul çağı (5-15 yaş) çocuklarında görülür. Hamile kadınlara bulaştığında bebekte aşırı su toplanmasına (hidrops) neden olabilir. Solunum yoluyla bulaşır. Yanaklarda tokat atılmış gibi görünen kızarıklık, vücutta tipik dantel görüntüsüne benzer döküntüler olur, bazen kaşıntılıdır. Döküntü birkaç günde kaybolur. Bazan  sıcak ve stresle döküntü tekrar ortaya çıkabilir.  Hastalık nadiren kansızlığa neden olabilir. Özel bir tedaviye gerek yoktur, aşısı...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: KIZIL

Hastalığın etkeni beta hemolitik streptokok denen bir bakteridir. Her beta streptokok mikrobu kızıl hastalığına sebep olmaz, bu hastalığı yapan özel bazı streptokok alt tipleri vardır, yine bu nedenle kızıl birkaç kez geçirilebilir. Bulaşma temasla ve solunum yolu sekresyonlarıyla olur. Teması takiben 2-5 gün içinde ateş, kusma, boğaz ve baş ağrısı kırgınlık başlar. Bundan 1-2 gün sonra tipik döküntü görülür. Döküntü pütür pütür, deriye el sürüldüğünde zımpara kağıdı gibidir. Yanaklar kırmızı ve ağız çevresi soluktur. Döküntüler özellikle kasık ve koltuk altında belirgindir. Bademcikler ve damakta küçük benekler olur. Dil çilek görünümündedir. Kızıl tedavisi doktor tarafından uygun bulunan antibiyotiklerle yapılmalıdır. Tedavi edilmediği zaman hastalık ağır seyredebilir, eklem-kalp romatizması ve böbrek iltihabına (nefrit) neden olabilir. Kızılın aşısı yoktur, korunma hastalıklı kişilerle temasın önlenmesi ile...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: SU ÇİÇEĞİ

Virüslerin etken olduğu, çocukluk çağında sık görülen bir döküntülü hastalıktır. Bulaşma direkt temas ya da solunum yolu sekresyonlarıyla olur. Hastalık daha çok kış sonu ve bahar aylarında görülür. Temastan 10-20 gün sonra ateş, kırgınlık gibi bulgularla birlikte tipik döküntü görülür. Döküntü küçük kırmızı kabarcıklar halinde olup ortaları su toplamış şekildedir. Döküntüler göğüs, karın ve sırttan başlayıp, saçlı deri dahil tüm vücuda yayılır. Döküntüler kaşıntılıdır, ateş hafiftir. Döküntü ortalama 7-10 gün sürer. Bulaşıcılık döküntüden 2 gün önce başlar ve döküntü tamamen kabuklanana kadar sürer. Tedavide kaşıntı önleyici ilaçlar ve losyonlar kullanılabilir, tırnaklar kısa kesilerek kaşıntıyla lezyonların mikrop kapması engellenmelidir. Pamuklu...

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: KIZAMIKÇIK

Etkeni yine bir virüstür. Genellikle hafif seyirli bir hastalıktır. Solunum yoluyla bulaşır. Temastan 15-18 gün sonra hafif, bazen fark edilmeyen ateş, kırgınlık, iştahsızlık, öksürük, ense ve boyundaki lenf bezlerinin şişmesi gibi belirtilerin ardından, yüzden başlayıp vücuda yayılan pembe renkli döküntüler belirir. Döküntüler kızamığa göre daha hafiftir ve daha kısa sürelidir. Döküntü 2-3 gün kadar sürer. Bu hastalık çocuklarda çok hafif seyretmesine rağmen, hamile kadınlara özellikle gebeliğin ilk aylarında bulaştığında doğacak bebekte zeka geriliği, göz sorunları gibi ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle özellikle kız çocuklarının doğurganlık çağından önce aşılanması gerekir. Aşılanmamış hamile kadınların döküntülü hastalık geçiren çocuklarla teması önlenmelidir....

Devamı…

Çocukluk çağında sık görülen bulaşıcı döküntülü hastalıklar: KIZAMIK

Etkeni bir virüstür. Bulaşması hava yoluyla yani ağızdan yayılan damlacıklarla ve hastaların eşyalarıyla olur. İlk 6 ayda anneden geçen antikorlar koruduğu için daha çok 6 aydan büyük çocuklarda görülür. Hastayla temastan yaklaşık 10 gün kadar (kuluçka dönemi) sonra ateş, nezle, öksürük, gözlerde kızarıklık ve çapaklanma gibi bulgular başlar. Daha sonra öksürük şiddetlenir, bu dönemde ağızda yanak içlerinde koplik lekeleri denen beyaz lekeler görülür, bunu takiben yüzden başlayıp gövdeye, kol ve bacaklara yayılan kırmızı döküntüler oluşur. Döküntülerin başlamasından yaklaşık 3 gün sonra ateş düşer ve döküntüler solmaya başlar. Bulaşıcılık; ilk belirtilerin başlangıcından, döküntülerin kaybolduğu döneme kadar 8-10 gün sürer. Kızamık...

Devamı…

Epizyotomi

Epizyotomi, vajinal açıklığı genişleterek doğumu kolaylaştırmak, perinenin tonüsünü korumak, sistosel, rektosel, desensus uteri, istenmedik yırtıkları önlemek, fetüs başının kolay, hızlı ve tehlikesiz doğumunu sağlamak amacı ile doğum eyleminin ikinci devresinde perineye yapılan cerrahi insizyondur. Ülkemizde doğumu kolaylaştırmak amacıyla tüm primigra vidalarda rutin, multigravidalarda ise perinenin rijit olduğu durumlarda yaygın olarak uygulanmaktadır. Bebeğin başının (ya da makat gelişte makatı) çıkmasına yakın lokal anestezi uygulanarak perine iyice gerilip soluklaştığında vajina girişi alt ucundan başlayan ve doktorun seçimine göre ya 45 derece açıyla yana uzanan (sağ veya sol medyolateral tip) ya da perinesinin yapısal özelliklerine göre (yüksek perine) direkt olarak anüse doğru inen (medyan tip) bir kesi uygulanır. Keside perinedeki cilt ve cilt altı dokusu kesilir. Kesinin uzunluğu anne adayının perinesinin yapısal özellikleri, perine kaslarının durumu ve bebeğin çıkan kısmının özelliklerine göre değişir. Kesi sonrası perineyi koruyucu manevralarla bebek doğurtulur. Plasentanın çıkmasından sonra gerekirse lokal anestezi işlemi tekrarlanarak perinedeki bu kesi usulüne uygun olarak kendiliğinden eriyen dikiş materyaliyle dikilir. ENDİKASYONLARI: Anne adayının perinesinin dar olduğu, perine kaslarının aşırı gerildiği, bebeğin başının perineden çıkarken zorlanacak kadar büyük olduğu durumlarda epizyotomi uygulaması perinenin aşırı yırtılmasını ve uzun vade komplikasyonların engellenmesi için yapılmalıdır. Ayrıca vakum ve forseps gibi müdahaleli uygulamalarda, makat gelişinde, doğumun hızlı gerçekleşmesinin gerektiği durumlarda (fetal distres gibi) ve prematür doğumlarda epizyotomi açılmalıdır. KOMPLİKASYONLARI: Nedbe oluşumu, ağrı, hematom, dikişlerin kendiliğinden açılması,enfeksiyon ve disparoni...

Devamı…

Ağrısız doğum (epidural anestezi, spinal anestezi)

Doğum eylemi annenin fazlasıyla ağrı çekmesine ve fizyolojik stresine neden olmaktadır. Son yıllarda doğum ve çıkım için bölgesel anestezi tekniklerinin kullanımı dünyanın pek çok yerinde yaygınlaşmıştır. Güncel lokal teknikler iyi uygulandıkları takdirde anne ve bebekte riski minimale indirip, hızlı ve neredeyse tam bir ağrı kontrolü sağlarlar. Epidural anestezi hem normal hem de sezaryen ile doğumların son derece konforlu ve keyifli geçmesini sağlayan, 30 yıldır yaygın bir şekilde güvenle uygulanan modern bir tıbbi yaklaşımdır. Anestezi uzmanı bir doktor tarafından uygun ilaçların verileceği kateter bel bölgesindeki omurgaların arasından girilerek dura denilen zarın üstüne yerleştirilerek uygulanır. Etki elde edebilmek için 20-30 dakika gereklidir. Doğum ağrısını kontrol altına almanın en etkili yöntemi olmakla birlikte sadece bu amaçla kullanılmaz. Sezaryen başta olmak üzere bel seviyesi altında yapılan pek çok ana cerrahi girişim epidural anestezi eşliğinde yapılabilir. Epidural anestezi normal doğum eyleminde kasılmalar düzenli hale geldikten sonra ya da rahim açıklığı 4 santimetreye ulaştığında yapılabilir. Kasılmalar düzensiz ise ya da erken dönemde uygulanır ise kasılmaların durmasına neden olabilir. Epidural anestezide en önemli faktör işlemi yapan anestezi uzmanının bu alandaki deneyimidir. EPİDURAL ANESTEZİNİN AVANTAJLARI : • Ağrısız doğum mükemmel bir yöntemdir. • Genel anesteziye göre komplikasyon riski daha azdır. • Annenin bilinci açıktır. Sezaryen sırasında bebeğini kucağına alabilir. • Uygun zamanda takıldığında normal doğumun konforunu artırır ve ilerlemesini kolaylaştırır. EPİDURAL ANESTEZİNİN OLASI ZARARLARI: – En sık görülen yan etki ani tansiyon düşmesidir. – Anestezinin olmaması ya...

Devamı…