Korkuyorum ama hazırım!
Bu çok kişisel bir yazı. Kimseleri bulaştırmak istemem. Kızan, yadırgayan hatta “Bunlar acayip duygular” diyen çıkacaktır; umurumda değil. Gerçek duygular bunlar ve ürkmemek elimde değil. Efendim “Veli” olmaya ramak kaldı. Son özgür “Doğum günü” kutlayacağız bu yaz Pavuryalarla. Henüz sadece biz varız; akraba, arkadaşlar, gerçek arkadaşlıklar, bile isteye ilişki kurulan rağmen gerçek ilişkiler söz konusu. Kendi dünyamızda ve görüşümüzde yaşadık bu dört yılı. Temmuz da 4 yaşları bitecek Bade ve Barış’ın (Nam-ı diğer Pavuryalar). Saçma şımarıklıkları yok benim gördüğüm. Arada sapıttıkları oluyor tabii, olacak, olsun… Gereken ne varsa (bizce tabii) öğretiyoruz, gösteriyoruz, açıklıyoruz. Biz bizi biliyoruz da dışarıdaki müdahaleler, öğretiler, disiplinler, duruşlar, görüşler, betimlemeler, sunuşlar konusunda korku ve endişe doluyum. Henüz okul serüvenimiz başlamadı. Öğretmenler devreye girmedi. Zorunlu arkadaşlıklar da yok. Yönetmelikler, talimatlar, kurallar (onların), direktifler, katılınması elzem görülen etkinlikler, ev ödevleri, projeler vs. vs. yok, hiçbiri yok. Zorunlu doğum günü kutlamaları, başka “veliler” ile zorunlu etkileşim, hatta bazılarıyla arkadaş olma, o aileleri tanıma, tanımaya çalışma, bilme, hayatımıza gelmeleri kaçınılmaz olan henüz tanımadığım o kişilerden ürküyorum. Yok yanlış anlaşılmasın ötekileştirmek değil yaptığım ama parklarda ve sokaklarda yaşadıklarım sanki o sürecin gerçek ürkütücü provaları. Her anne, anneanne, babaanne ya da her kim ise çocuğun yanındaki kişi illa ki konuşma ihtiyacı hissediyor başka çocuğun yanındakiyle. İlla ki kıyaslıyor, illa ki eşleştirmeye çalışıyor… Hele bir de çocuklar aynı yaştaysa hiç şansım kalmıyor mesela benim. “Sebze yiyorlar mı, bizimki hep köfte hep köfte!...
Devamı…