Çarşamba 14.45

Sevgili Linda,

Bir okuma yapmak için St. Louis’e gidiyorum. Şu an bir uçaktayım. New Yorker’da bir öykü okurken birden annem aklıma geldi. Uçakta yapayalnız otururken ona hitaben fısıldadım “Biliyorum, anne, biliyorum.” (Hemen bir kalem buldum!)

Sonra seni düşündüm, bir gün sen de tek başına bir yerlere uçacaksın, o zaman ben muhtemelen çoktan ölmüş olacağım ve sen de benimle konuşmak isteyeceksin.

Ben de sana cevap vermek isteyeceğim. (Linda bu arada, elbette illa ki uçakta olman gerekmez. Belki de 40 yaşında, evinin mutfağında oturmuş çay içerken bu durumu yaşayacaksın. Yer önemli değil.)

İlk olarak: Seni seviyorum.

İki: Beni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmadın.

Üç: Biliyorum. Ben de bir zaman o yollardan geçtim. Ben 40 yaşındayken benim de annem ölmüştü.

Bu benim 40 yaşındaki Linda’ya mesajımdır. Ne olursa olsun sen her zaman benim tatlım, benim değerli Linda Gray’im olacaksın. Hayat kolay değil. Son derece yalnızız.

Ben bu yalnızlığı biliyorum. Artık sen de bunu biliyorsun.

Nerede olursan ol, Linda, benimle konuş.

Bu mektubu mutsuz bir şekilde yazsam da benim iyi bir hayatım oldu, zirvede yaşadım. Sen de öyle yap Linda, zirvede yaşa! Kendin ol. Sevdiğin şeylere ver kendini.

Şiirlerimle konuş, kalbinle konuş. Çünkü ihtiyacın olduğu her an ben her ikisinin içinde olacağım. Ben annemi seviyorum, sen de beni seviyorsun. O beni desteklemedi, ama ben yine de onu özlüyorum, onun her zaman beni sevdiğini ya da benim onu her zaman sevdiğimi söyleyemem. Sersem kadın!

İşte bu kadar!

Öpücükler,

Annen.

Flavorwire