“Çocuklarla en kolay mevsim bahar” demişim aylar önce. En zorunun hangisi olduğunu bilmek hiç de zor değil; kış. Günler sanki daha uzun, bitmiyor. Araları on ay iki erkek yavruyla günün tamamını evde geçirmek, özellikle anne açısından yaşam sevincini yok etmeye değer bir yıkım.
Öğlene kadar tüm eğlenceler tükenmiş oluyor, günü bitirmek için sihirbazlık gerekiyor. Sokak, park, yürümek, kudurmak, bir avuç kumla saatlerce oyalanmak yok. Her ne kadar “kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır” ilkesini benimseyen bir anne olsam da; bu günler hep ev. Haliyle tarihler yok, saatler muallak; banyo vakti, kahvaltı zamanı, uyku saati. Tam olarak kafesteki hamster hızında yaşıyorum, velakin bir yere gidemiyorum. Kışın çok anneyim ben. Baharda hiç değilse, parktaki güneş alan bankta kedi gibi gevşemiş otururken, belki kitap okurken, gerçeklikten biraz uzaklaşmak mümkün, ama kışın çok anneyim.
Oysa “gençken”, yani anne olmadan önce ne çok severdim kışı. Annelikse, güneşi sevmek. Eski kışlar; uzun yürüyüşler, atkılar, illa ki şişler, örgüler. Hayatım adeta bir instagram karesiymiş meğer. Hasta olmak dahi bir olaymış. Şimdi o yılın modası bitkisel karışımları deniyorum, ilaç karşıtı annelerin polemiklerini okuyorum. “Tam da yorgan altında, kahve içip film izleme havası” klişesi dalga geçilecek bir rutinken, şimdi dünyalara bedel. “Kar keyfi” mi? Yok artık, kar şimdi sadece petekleri biraz daha açalım, çok yağmadan çocuklar biraz oynasın gibi endişeler sadece. Balkon keyiflerinin yerini balkon kapısının çevresini izole etmek aldı. Örgü örmek, küçük kafalara rengârenk bereler şimdi. Film izlemekse, uykuyla savaşırken dinlenme hali.
Kışı bir atlatsak, martı bulsak, şimdi pencereden sızan minicik güneş daimi olsa.
Daha yaratıcıyım elbette, çünkü enerjileri yaz gibi. Yetişkinlere has o kış miskinliği bebek insanlarına uğramıyor. Evde enerjilerini boşaltmaları için kullanılmayan bir şilteyi yere koydum, zıplama yarışı yapıyoruz. “Anne şarkı söyle!”, “peki… İki küçük maymun zıplıyor yatakta, biri yere düşüp kafasını kırınca…”
Annelik, tüm iklimlerin, sözlüklerin anlamını yitirdiği ve yeniden bulduğu bambaşka bir mevsim. Ve bu her zaman olumlu bir şey değil.