Bundan 2.5 yıl önce İstanbul’da yaşarken ‘Ben Ela olsaydım’ diye bir yazı yazmıştım UzunÇorap’a. Şimdi Ela 4 buçuk, ben 40 buçuk, aynı yazı Bozcaada’dan.
– O vakitler “uyu, uyu” diye yırtınmışım. Uyuma kızım, canın isteyince uyu. Gecenin ikisinde bile çimlerde yalınayak mutlulukla dans ediyorsan hayran hayran seyretmek düşer bana. Sen Öykü’sün, ben hikaye.
– Pancar yemene de takmışım. Ertesi gün pembe çiş yaptığın için bu kadar mutlu olacağını o vakitler bilmiş olsaydım, lafını etmezdim yeminle. Pembe çiş çok güzel.
– Ağlama konusunda hala aynı fikirdeyim, ota boka ağlanmaz. Ağlayacak çok daha mühim şeylerin olacak. Dev Kız ağlamaz. Kimsenin hakkını asla çiğnememen süper güzel, ama senin hakkını yediklerinde süper küsmen bence süper yanlış. Hayat boyu bunu hep yapacaklar, küsme. Uğraş.
– Free Hug’dan başka bir şey dileseymişim, olacakmış. Fakat fazla sarılıp öptüğün için bu kadar çok şikayet geleceğini hiç tahmin etmemiştim onu yazarken. Salla gitsin asabi insanları, hala aynı fikirdeyim sarılmak şahane bişey, hatta bu özelliğini asla kaybetmemeni dilerim. (Ali Pak’ın hiç şikayeti yok gibi görünüyor bu arada, yumul.)
– ‘Ben yapacam, ben yapacam’ diye iyi ki çok ısrar etmişsin. O vakitler çorap giymeyi bile beceremezsin sanmışım, çok salakmışım. Yapmaya gayret ettiğin her şeyin benim korkularım/ senin cesaretin olduğunu yeni yeni anlıyorum.
Cesur olmaya devam, korkmayı benden öğrenirsen o ürkünç yosunların üstünde dans ederken bu derece eğlenmene de imkan yok, tavuk PortLi’yi kucağında yedirip uyutmana da. Çapa yapmanı bi 10 yıl daha seyredemiycem, ama sen yapmaya devam et.
– ‘Olmuyor, olmuyor’ ekşimeleri de süper, ama denemelere devam tabii ki. “Olmuyorsa da koy gitsin.” lafımın da arkasındayım. Bak, misal ben 40.5, olduramadığım şeylerimi bir saysam… Sakin.
– Balıkçı Fiko’nun kirpisine hayran olduğun anı aklına kazıyabildin mi bilmiyorum ama benim sana hayran olduğum anlar tek tek hatırımda. Sen unutursan ben sana anlatırım, senin bende çok hakkın var, bunu bilmeni isterim.
– Güzel şarkıların daha da güzelleşti, özellikle o düdük mikrofonla söylediğin komik şeylere de, her şarkıyı kendi diline çevirmene de hastayım. Fakat dans konusunda önceleri performansın bence daha iyiydi, utanma.
Dans ederken göbeğin yukarı çıkmayacakmış diye kim kafana soktuysa onu bulup sabaha kadar kulağında parmak şıklatmaya talibim. Vücudun yıllar içinde bin şekle girecek, vücudunun zevkini sen çıkardıktan sonra göbeğinden kime ne? Gül gitsin.
– ‘Büyüycem, okula gidicem’ diye vızladın durdun da, noldu? Her ‘gitmiycem anne’ diye mızıldandığında okula gidemeyen o küçük kızları boşuna anlatmıyorum sana. Bi tane mavi boncuk var Van’da, nasıl da sana benziyor biliyor musun?
– Çıplak gezme konusunda fikrimi değiştirdim, insanlar zannettiğim gibi değilmiş. Boşver, evde yaparsın. Ama kılık konusunda hala aynı fikirdeyiz, her yere gidebileceğin tek kumaş, Ayçe’nin pırıltılı denizkızı kostümüdür, doğru. Bence de yarın deneyelim Ayazma’da.
– Aydede’yi her gördüğünde hala çok sevinmen benim için çağla bademin içinden su fışkırması gibi bir şey. İstanbul’da aydedeyi görebilmek için 10 apartman aşarken uydurduğum Uyku Treni, şimdi senin bana hediyen müthiş masallar. Aydede’ye bu derece aşık olacağını bilseydim, 100 apartman bile aşardım. Çilli denizkızının saç tellerinden damlayıp denizi lavantalı yapan vagon için, bir tek arkadaşını bile unutmadan her gece o vefalı vagonlarda mışıl mışıl uykularda yarenlik ettiğin için.
– Pırt olayına hala kikirdemen çok tatlı. Bence de çok komik. Çok tahammülsüz/ sadece kendine inanan/ senin inandıklarına hiç saygı duymayan insanlar göreceksin. Onlar sana böyle masum şeyler için kızdığında çok fazla gagalanmamaya gayret edip, nazikçe burunlarına pırtla ve uza onlardan.
– İnsanların şöhretine takılmaman da çok iyi gidiyor ancak biraz daha seçici olmanda fayda var çünkü şöhretin de türleri var. Misal, kız tatilimizde Gezi Parkı’ndaki komisere ‘her yer Taksim, ayran direniş’ diye bağırman çok da hoş karşılanmadı. 4.5 yaşına verip azcık gülümsediler ama iyi ki 14 yaşında değilsin diye düşünürken kalbim yerinden çıktı, bilesin.
– Hayvanlara olan merhametine de bayılıyorum hala. Ayırt etmeden her nefes alanı sevmek biz büyümüşlere nasip değil. Kedimiz Kalp’i kızım, yeni sırnaşık Çarşı’yı oğlum diye sevmene bayılıyorum ama kardeş ister gibi bi hal ve tavırları hiç yakıştıramıyorum.
– Anneannene ve dedene asla –cim eki olmadan hitap etmemene hastayım. Yıllar boyunca onlara yaptığım tüm eşeklikleri siliyorsun. Minnettarım sana.
– Harika ekşi kokun hala var sabahları ter içinde uyandığında. Bunu unutmamak için hiçbir çare bilmiyorum, ona üzülüyorum.
– Annen ve baban çok çalışmak zorunda olduğunda o salak tv’lere paralize olmak zorundasın, çok üzülüyorum ama yapacak bişey yok. Fakat çok şanslı olduğunu unutma, milyonlarca çocuk var bu ülkede annesine babasına doymadan büyüyen, hatta ekmeğini kendi kazanmak zorunda olan.
– Annenden ziyade babanı dikkate almak hala çok daha zekice. Annen nereden bilecekti enginar koruyan böcekleri/ çatı tamirini, nasıl cesaret edecekti seni böyle küçük/ büyük bir dünyada büyütmeyi, nereden keşfedecekti denizi pişirip aç olan tüm çocukları doyurmak isteyecek kalbini?
Senin orası şahane görünüyor güzel kızım. Bi’ boy ver.