Büyükbaba kardeşler evin bahçesinde bir hazine olduğunu söylerler…
Biz üç arkadaşız. Benim adım Ada, Selin ve Su. Bizlerin büyükbabaları da arkadaşmış. Bir gün büyükbabalarımız bize bir hikâye anlattılar:
“Eskiden bu apartmanın olduğu yere korsanlar gelip bir hazine saklamışlar. Sizin yaşınızdayken şuradaki kayanın altındaki delikte hazineyi bulduk ama bulup da nereye koyduğumuzu hatırlamıyoruz.”
Su, Sude ve ben bu hikâyeyi duyduktan bir gün sonra kayayı itmeye çalıştık.
“Olmuyor, itemiyoruz”
“Olsun denemeye devam edelim”
“Igghhg”
Sonunda kayayı itmeyi başarmıştık. Kayanın altında bir çarpı işareti vardı. Kazmaya başladık.
Biraz kazdıktan sonra ıslak bir zemine geldik, bu zemin bir koridordu; hemen içeri atladık, çok kazmışız, bir dakika boyunca düştük. Yere ilk ben vardım. Sonra Su ve Sude düştü.
İki dakika boyunca yürüdük. Yürüdüğümüz yol çok dardı, sürünüyorduk. Büyük bir odada cam fanusun içine konulmuş bir harita bulduk. O haritayı elime aldım ve okudum:
“Merhaba, her kimseniz, eğer torunlarımızsanız, bu haritayı olduğu yere koyun ve yarın yine gelin.”
“Vay canına” dedi Su, “haydi, yarın yine gelelim”
“Evet, bence de” dedim ve haritayı yerine koyduk.
Ertesi gün geri geldiğimizde haritanın yerinde kocaman bir hazine sandığı vardı; heyecandan neredeyse bayılacaktık. Sandığı bahçeye taşıdık ama açamadık, şapka şeklinde bir anahtar deliği vardı, deliği inceledik.
Birden Su bağırdı: “Ben bu deliğin anahtarının nerede olduğunu biliyorum, büyükbabamın odasındaki cam fanusun içindeki sembol”
Hemen evine koştu, iki saat sonra geldiğinde elinde anahtarı tutuyordu, hemen sandığı açtık.
Sandığın içinde çok eski zamanlardan kalma küpeler, kitaplar, oyuncaklar vardı, çok mutlu olmuştuk.
Bir not buldum:
“Bu sandığı bulduysan sana aferin. İki şansın var, içindekilerden yararlanabilirsin veya bunu başkalarının da bulması için aynı yere koyabilirsin. Biz de aynı yere koymayı seçtik ve yerine koyduk.”
52 yıl sonra…
Şu an ben de yaşlıyım ve torunlarıma hazinenin hikâyesinden bahsettim.
Acaba bulabilecekler mi?