Advertisement

Yazar: Metin Solmaz

Nişanyan, Dawkins ve Budizm

Bu yazı güzel kardeşim Fikret Bekler’e ithaf edilmiştir. Dinler, analitik olarak ele alınamazlar. Güneşin bile başka doğduğu zamanlarda ortaya çıkmış ve her şeyi maneviyat üzerine kurulu bir dev kurumu matematikle açıklamaya çalışmak, açıklayanı da dinleyeni de yorar. Keza her dinin ortodoks, mistik ve liberal kanatları/tarafları vardır. Her dine inanan iyi insanlar, kötü insanlar vardır. Bu oranların dinsizler arasında daha farklı olduğunu da zannetmiyorum. Yani dinsizlerin de mistik (astroloji iching vb. takımı ve teist, agnostik takımı), ortodoks (Dawkins/Nişanyan takımı) ve liberal (ortalama dinsiz) kanatları/tarafları var tabii. Yeni bir dirli dırlı cümle olarak: Herkes istediği şeye inanmakta serbesttir. Kimse kimseye neye...

Devamı…

Proje olarak çocuk, istismar ve boşanma

Metin Solmaz ve Levent Kayaalp’in çocuğun ve ailenin halet-i ruhiyesine ilişkin hemen her alanı sorguladıkları söyleşinin sonuna geldik. Bu haftaki bölümde meseleler: Teknoloji, zekâ, istismar ve boşanma…  Teknoloji iletişim, sosyalleşme ve büyüme biçimlerimizi nasıl etkiliyor? Hayatımızda ekranların yerine bakın. Gün içinde ne kadar süre ekrana, ne kadar süre başka bir insanın yüzüne bakıyorsunuz? Eskiden ekran olarak bir tek televizyon vardı, ondan önce sadece sinemaydı. Sonra evimize girdi. Bilgisayar ekranı, cep bilgisayarı ekranı, cep telefonu ekranı, arabanın içinde gösterge tablosu yanında bir ekran daha, arka koltuklarda çocukların hepsinin önünde bir ekran. Çocuklar şimdi arabada giderken etrafı seyredeceğine ekrana bakıyor, o...

Devamı…

Tek tip giyinmiş, birbirinin ensesine bakarak yürüyen insanlar…

Hep söyleyip duruyorum, bizim memleketin büyük görünen sorunları Ali İlyas (2) düzeyinde çözülebilir şeyler. Misal kiminle savaşıyorsan onunla barışırsın. Alev Er’in ağzından çıkan bu basit gerçeği bu ülkenin anlamaya başlaması 30 sene sürdü. Düşünsenize insanların annesinden öğrendikleri dili nerelerde kullanabileceklerine karışmamız gerektiğini söyleyen insanlar var. Ali İlyas bunu tartışma konusu yapmazdı. Bu 2 yaş düzeyindeki ıvır zıvırın onbinlerce, yüzbinlerce kişinin hayatına mâl olabilmesinin basit bir sebebi var. Türkiye’de fikirler değil takımlar yarışıyor. Zaten o yüzden fikirler turnike yapıyor sürekli. Bir bakıyorsunuz AKP dağdan adam indirmiş, CHP yaygarayı koparmış, AKP’yi PKK’lı ilan etmiş. Ertesi gün CHP anadilde eğitim demiş AKP...

Devamı…

Levent Kayaalp: “Türk toplumu bir türlü büyümüyor”

Metin Solmaz ve Levent Kayaalp söyleşisi devam ediyor. Bu haftanın meseleleri şöyle: Büyüyor muyuz, büyümüyor muyuz? Ataerkil toplum kimin eseri? Çocuklar politikayla ilgileniyor mu?  Batıda gençlik alt kültürü diye bir şey vardır ve özerk bir alt kültürdür. Türkiye’de böyle bir alt kültür olmadığı gibi şöyle bir sahtekârlık da var. 1990’lardan beri cinsel devrim yaşandı Türkiye’de. Üniversitelerde cinsel hayat çok erken başlıyor önceye göre ama kimse kendi çocuğuna yakıştıramıyor ya da heavymetalci çocuklar akşam eve gelip küpelerini çıkarıp anneleriyle Mehmet Ali Erbil seyrediyorlar. Ben öyle düşünmüyorum. Bu alt kültür hep var. Şu son dönemde de öyle ilginç ki, Türkiye’yi 10...

Devamı…

Bağımlılık, aile ve evrim

Metin Solmaz ve Levent Kayaalp’in üç hafta önce başladıkları söyleşi devam ediyor. Bu hafta mesele derin: Cinsellik, bağımlılık, aile ne demek? Bizde bu işler nasıl yürüyor, nelere sebep oluyor?  Türkiye’de herkes ana kuzusudur. 30 yaşına, 40 yaşına gelir ama babasının yanında ayak ayak üstüne atmaz, sigara içmez falan. Bunu neyle açıklamak lazım? Bununla ilgili iki kavram var elimizde: Biri bağlanma öbürü bağımlılık. Bağlanma dediğimiz şey çok doğal, tüm memelilerde dolayısıyla insanda da olan, doğal davranış kalıbı. İlk yıllarda bakım veren kişilerle kurulan yakın ilişki. Bağlanma başlangıçta hayatın sürdürülebilmesi için olmazsa olmaz bir şey. Daha sonra büyümenin gerçekleşmesi için de...

Devamı…

Çocukların zorbalaşması sistemin işine geliyor

Metin Solmaz ve Prof. Dr. Levent Kayaalp’in çocuk ve ruh sağlığı hakkında geçen hafta başladığımız söyleşilerini yayınlamaya devam ediyoruz. Bu hafta konular kurallar, toplumla uyum ve eşcinsellik…  Topluma uyumluluk bir ruh sağlığı belirtisi midir? Öncelikle hangi toplumdan bahsettiğinize bağlı. Ayrıca orada çok hassas bir denge var. Topluma uyum bir hastalık belirtisi de olabilir. Mesela bizim normopat dediğimiz çocuklar var. Yani aşırı uyumlu. Tepki vermeyen. Tepki duymayan değil… Tepki duyan ama bunu gizleyen bir tür aşırı uyum hali. Toplumda -yetişkinlerden söz ediyorum- birçok durumda gerçek duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeyiz. Belli nedenlerle bunları gizleriz, belli ortamlarda ortaya çıkarırız. Birinin değersiz...

Devamı…

Prof. Kayaalp: Sürekli hastalık icat ediliyor, sağlıklı çocuk tanımı değişiyor

Metin Solmaz, Prof. Dr. Levent Kayaalp’le çocuk ve ruh sağlığı denince akla gelebilecek her konuyu içeren geniş bir söyleşi yaptı. İlk bölümünü bugün yayınlıyoruz. Prof. Kayaalp, sağlıklı çocuk tanımının neden sürekli değişip durduğunu, tıp biliminin ve medikal endüstrisinin bizlerden ve çocuklarımızdan ne istediğini anlatıyor… Söyleşinin devamını önümüzdeki günlerde yayınlamaya devam edeceğiz… Prof. Dr. Levent Kayaalp kimdir? İstanbul St. Joseph Lisesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunudur. Ruh Sağlığı Hastalıkları uzmanlığını da Cerrahpaşa’da yapmıştır. Fransa’da Lille Üniversitesi’nde Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi ihtisası, Paris Psikanaliz Enstütüsünde psikanaliz eğitimi vardır. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları anabilim dalını kurmuştur. Levent Bey,...

Devamı…

Böyle muhalefete daha çok Taksim biçer geçerler

AKP neden sürekli seçiliyor cümlesine fiks bir cevabım var. AKP sağcı, şuursuz kapitalist, memlekete geri dönülemez zararlar veren bir parti. Ama CHP, MHP, ÖDP, TKP, DSP filan parti dahi değil. Bunların mecliste olanları ne dediği belirsiz, ehliyetsiz, plansız, programsız arkaik teşekküller. Dışardakiler de seçmenlerini GSM’lerinin adres defterine sığdırabilen arkadaşlık kulüpleri. Partiler böyle de geri kalanı nasıl? Allah için, bir kısım insan hakları kuruluşu dışında işe yarar bir muhalefet alanı biliyor musunuz? Dün, Taksim’de Taksim Platformu’nun eylemine gittik. Ali İlyas yüzünden geç gittik biraz. Elbette 30 kişi filan vardı. Gittiğimizde birisi çok makul konuşuyordu. Çok hoşuma gitti. Allah allah dedim....

Devamı…

Neşet Ertaş'ın yazılı ilk söyleşisi

Neşet Ertaş yazısının Anne Baba sitesinde ne işi var diyenlere ne diyeceğiz dedim Ayşe Çavdar’a. Cevabı çok şıktı: “Türk Halk Müziği’nin babası o da.” Neşet Ertaş’ın kudretini tasavvur edebilmek zordur. 1996’da Murat Meriç’le Siyah Beyaz gazetesi maceramız sırasında odamıza insanları çağırmak için bir yol bulmuştuk. Seslenmek zahmetli oluyordu. “Bir dakika”lar bitmiyordu. Biz de onları toplamak istediğimizde Neşet Ertaş koyardık teybe. Hop, bir dakika içinde oda tıklım tıklım olurdu. Hakikaten. Aynı yıl Alper Fidaner, Murat Meriç ve Cem Öz ile beraber Müzük dergisini çıkarırken bütün söyleşilerimizde ve basın bültenlerimizde şu laf muhakkak geçiyordu: “AC/DC’den Neşet Ertaş’a her türlü iyi müzik”....

Devamı…

Pipi benim, karar mahallenin: Sünnet

Ali İlyas’ın erkek olduğunu belirleyen ve (o boydayken) pipi olarak anılan uzantısı ultrason cihazında göründüğünde düşündüğüm ilk şey şuydu: Ucundan kesecek miyiz? O vakte kadar kararım çok basit ve haklı bir soruya dayanıyordu: “Oğlumun çükü üzerinde ben nasıl inisiyatif sahibi olabilirim ki?” Eh, okulda birbirlerine gösterecekler.  Bir gün yaptırmaya karar verebilirdi. Hatta ürkmüş bebeleri iyice zavallı gösteren kral/padişah kostümlerinden dahi isteyebilirdi. (E, hafazanallah kızım olsa da tütü isteyebilirdi.) Fakat kazın ayağı öyle olmadı. Doğum doktorumuzun konu üzerine attığı tiradla birlikte kara kara düşünmeye başladık. Alman ekolünden gelen, donukluk mertebesinde analitik doktorumuz sinirle şöyle dedi: “Yahu gereksiz olsa o parça orada...

Devamı…