Kuşadası’nda okuldaydık ve karnemizi alacaktık. Annemler yarı yıl tatilinde İstanbul’a gideceğimizi söyleyince çok heyecanlandım. Karnemin ve notlarımın çok güzel olması nedeniyle bana güzel bir armağan vermişti annemle babam. Arabayla yola çıktık ve Marmara Denizi’ni feribotla geçerek İstanbul’a ulaştık. Önce feribotu kaçırdık, sonra yanlış yola saptık, İstanbul’da köprüden sonra yanlış yola girdiğimiz için Boğaz Köprüsü’nü iki kere geçmek zorunda kaldık. Komik ve ilginç bir sürü macera yaşadık ve sonunda İstanbul’da halamın evine vardık.
Halam bize o akşam güzel yemekler hazırlamıştı. Ben yemekten sonra yorgunlukla uykuya dalıvermişim.
İlk gün Miniatürk’e gittik. Orada Türkiye’nin her yanındaki bazı sarayların, köprülerin, tarihi eserlerin minik kopyalarını sergiliyorlardı. Ben fotoğraf çekmeyi çok severim. Hepsinin fotoğrafını çektim.
İkinci gün dev bir akvaryuma gittik. Orada çeşit çeşit, rengarenk balık türleri vardı. Özellikle köpek balıklarını görünce çok heyecanlandım. camın arkasından renkli balıklara dokunmaya çalıştım, bol bol fotoğraf çektim ve çok eğlendim.
Üçüncü gün Dolmabahçe Sarayı’na gittik. Atatürk’ün çalışma odalarını ve öldüğü odayı gördük. Rehberden bir sürü bilgi aldık. Ne kadar büyük ve süslü bir saray.
Öğrendiklerimi ve gördüklerimi okula dönünce arkadaşlarıma da anlatacağım. Dördüncü gün Sultanahmet’e ve Yerebatan Sarnıcı’na gittik. Tarihi sarnıçta Medusa heykelinin hikayesini halam bize anlattı. Suların içinde bir sürü balık vardı. Sultanahmet meydanında çok fotoğraf çektim.
Kuşadası’na ve okula döndüğümde öğretmenim gittiğimiz yerleri sorunca, gördüklerimi ve anılarımı anlattım. Heyecanlı, eğlenceli ve çok güzel bir tatildi. İyi ki İstanbul’a gelmişiz.