Ben Samatya’da doğdum, Samatya’da büyüdüm. Çocukluğumda kilise ile caminin arasında sıkışık kalmış küçücük bir okula giderdim. Dersten sonra kilisenin bahçesinde oyunlar oynar, camiden de dutları toplardık. Paskalya günleri yumurtamızı almak için kilisenin etrafında dolanıp tataların, ahpariglerin etrafında dört dönerdik. Hiç unutmam bir şeker bayramında madam teyze ütülü mendil içinde harçlıklarımızı verdikten sonra Alamanya’dan gelen çikolatalardan ikram etmişti. Ne güzel ambalajları vardı o çikolataların. Hâlâ o kadar lezzetli çikolata yemedim…
Küçücük sokaklarına onlarca hikâye sığdırırdı Samatya. Kiminde 6-7 Eylül’ü hatırlatan acılar, çoğunda da komşunu uğruna kendini siper etmiş, onları korumuş kollamış olan büyük dostluklar. Düşünüyorum, Agos bizim mahallede olsaydı kimse Hrant’a dokunamazdı gibime geliyor. Ama biliyorum zor, çok zor içini bu denli acıtan bir ölümü unutmak ve kolay ardından keşke ile başlayan cümleler kurmak….
Eskiciler vardı, şimdi yaşadığımız sitelerin, apartmanların önünde rastlayamadığımız ama çocukken plastik bir araba için peşine takılıp sokakları arşınladığımız eskiciler. Kaybolan çocukluğumuzda kaldılar belki. Ya da kimbilir plastik arabalar bizi mutlu etmediği için onları göremiyoruz. Sevim Ak‘ın kaleme aldığı Eskiler Alırım adlı kitapla hatırladım o rengârenk sepetleri, naylon kovaları, eski bir koltuğu beğenişimi, kaset ve dergileri, gramafona hasta olduğumu, çıngıraklı baston tekerlekleri ve o tüm meslektaşların aynı tonda çıkardığına inandığım sesi “eskijiiiiiiii, nayloncu geldi hanım, eskiler alırım eskiccci….”
Can Çocuk’un yayımladığı Eskiler Alırım, Pınar’ın annesinden yeni bir org istemesiyle başlıyor. Bunun nedeni ise televizyonda gördüğü org çalan çocuk. (Doğru söyleyin TRT Çocuk Korosu’na ve Adam Olacak Çocuk’a çıkan veletlere özendiğiniz olmadı mı hiç? Kanun çalan küçük çocuk vardı ki unutamam.) Bir org sahibi olmak için yanıp tutuşan Pınar bu isteğini annesine söylediğinde, yeni bir şeye verecek paraları olmadığını söyleyen annesi evde bir sürü döküntü olduğunu ve org almak istiyorsa onları ayırmasını ister. Topladığı eskilerin değeri ile bir org alabilecektir. Eskileri toplayan Pınar, heyecan içinde eskiciyi beklemeye başlar. Beklediğine de değer doğrusu. Eskicinin arabasında pırıl pırıl bir org Pınar’a gülümsemektedir. Elinde eski bir ud, bir balık oltası, kırık bir bisiklet, Fransızca bir sözlük, eski kıyafetleri olan Pınar, tüm bunların orgu almaya yaradığını öğrenince çok sevinir.
Ama o da ne, tam da orguna sarılmışken, anneannesi, annesi ve ablası koşar adımlarla gelir. Pınar’ın eski dediği eşyalar onlara aittir. Kırık dökük ud anneanneye, eski bisiklet anneye, Fransızca sözlük ise ablaya ve hepsinin de bir hatırası ya da amacı vardır. Pınar ortada kalan elbiselere bakarken annesi onları da komşu çocuklarına verebilecekleri gerekçesiyle alır. O sırada asıl döküntü ve eski olanlar bunlar diyen ablası Pınar’ın oyuncak sepetini getirir. İsterse bunları verip orgu alabilecektir.Bir hışımla oyuncaklarını kurtaran Pınar ellerinden kayıp giden orguna bakıp üzülmektedir. Pınar’ın gözlerindeki hüzünü gören eskici cebinden kendi yaptığı tahta bir düdüğü çıkarır ve “Bak bunu ben yaptım. Dut dalından. Kimseye derdimi anlatamazsam bir duvara oturur düdüğümü öttürürüm. Uzakta bile olsa, bana benzer biri düdüğümün sesini duyar mutlaka” der ve düdüğü Pınar’a uzatarak bütün üzüntüsünü silip süpürür. Eskici Pınar’a yeni bir sevinç bırakarak ağır adımlarla yürüdüğü sokağın içinde kaybolur.
Resimlerini Mustafa Delioğlu’nun yaptığı Eskiler Alırım sizi kendi çocukluk maceranızda yeni bir yolculuğa çıkarırken, çocuklar da bu yolculuğa eşlik edecekler. Çocuğunuzla beraber hakkında konuşacak çok şey bulacağınız bu kitabı okuduktan sonra siz de benim gibi sokaklara çıkıp eskici arayabilir, onu bulduğunuz yerde kalakalıp içinizden tüm acılarınızı alıp götürmesini dilerken “yalnız değilsin eskici, bir sabah güneş doğar” diye mırıldanabilirsiniz.
Sahi, sevgiden tuğlaları bulan olursa bana da haber versin!