Anadolu’nun kadim Hıristiyan toplumlarından oldukları halde Cumhuriyet tarihi boyunca resmen azınlık olarak kabul edilmeyen ve bu sebeple okul açmalarına izin verilmeyen Süryaniler hukuk mücadelesinde zafer kazandı. Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin Lozan Anlaşması’na dayanarak Süryanilerin okul açabileceği yönünde verdiği karara Milli Eğitim Bakanlığı itiraz etmedi. Böylece Süryanilerin okul açmaları önünde fiilen hiçbir engel kalmadı.

Hatırlanacağı üzere, İstanbul Beyoğlu Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi, Milli Eğitim Bakanlığı’na ana okulu açmak için başvuruda bulunmuş, ancak Milli Eğitim Bakanlığı Lozan’a atıfla sadece Ermeni, Rum ve Musevilerin okul açabileceğini belirterek bu talebe karşı dava açmıştı. Dosyayı görüşen mahkeme, Süryanilerin okul açmasının önünde bir engel olmadığına hükmederek Milli Eğitim Bakanlığı’nın davasının reddetti.

Mahkeme kararında Danıştay’a itiraz yolunu açık bırakmıştı. Ancak bugüne kadar devlet geleneğinde görülen, bir üst mahkemede temyize gitme yoluna bu kez gidilmedi. Milli Eğitim Bakanlığı, yasal süre dolmasına karşın Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin kararına karşı itiraz etmedi. Dolayısıyla Süryani toplumu okul açma mücadelesini resmen kazanmış oldu.

Ankara 13. İdare Mahkemesi, kararında Lozan Anlaşması’na dikkat çekmiş ve Anlaşma’nın 40. Maddesi’ne vurgu yapmıştı. Bu maddede şu hüküm yer alıyor: “Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşları, hem hukuk hem de uygulamada diğer Türk vatandaşlarına uygulanan aynı muamele ve güvencelerden yararlanacaklardır. Bunlar özellikle giderleri kendilerine ait olmak üzere her türlü hayır kurumlarıyla dinsel yada sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek, buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dini ayinleri serbestçe yapmak konularında eşit hakka sahip olacaklardır.”

Mahkeme, Anayasanın 90. maddesinde yer alan iç hukuk ile uluslararası anlaşmalar arasında doğacak uyuşmazlıklarda uluslararası anlaşmaların esas alınacağı hükmüne dayanarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın itirazlarının reddetti. Mahkeme kararında “Lozan Anlaşması’nın hükümlerinin esas alınacağı tartışmasızdır” ifadelerine yer vererek, bu anlaşmaya atfen yorum inisiyatifi kullanmış oldu.

Önümüzdeki yıla yetişecek

Mahkeme kararının ardından Süryaniler okul açmak için çalışmalara başladı. Okulun açılması için komisyon kuran Süryani Ortodoks Vakfı Yönetimi, ilk olarak anaokulu açacak. Kararın geç çıkması ve hazırlıkların uzun sürecek olması nedeniyle bu öğretim yılına yetişmeyen anaokulunun önümüzdeki yıla açılması planlanıyor.

1928’den sonra ilk Süryanice okul

Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı Başkanı Sait Susin, Süryanice okulunun açılabilmesi için uzun süredir mücadele diyor. Süryaniceyi öğrenemeyen Susin, ‘Bu ayıbın’ son bulması için verdikleri mücadeleyi, Süryanilerin dillerinin yaşaması için yıllarca verdikleri mücadeleyi Agos’a anlattı.

Yönetmelik hukuka aykırı

Lozan Antlaşması maddelerinin çok net olduğu ve bu antlaşmaya aykırı bir yasal düzenleme yapılamayacak olmasına rağmen yıllardır okul açmalarının engellendiğini belirten Susin, yönetmeliğin hukuka aykırı olduğuna dikkat çekti. Bürokrasi içinde yaşadıkları sıkıntıları dile getiren Susin, “Okul sorununu çözmek için öncelikle İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüştük. Bizden taleplerimizi yazılı olarak vermemiz istendi. Taleplerimizi ilettik. Ankara’dan görüş almışlar. ‘Süryaniler asli unsurdur. Türkçeden başka dilde eğitim yapılmaz’ diye cevap verdiler. Azınlık vakıflarının verdiği bir iftar yemeğinde Milli Eğitim bürokratlarına sorunu ilettik. Bize de başvuru yapın dediler. Başvuru sonucunda ‘yönetmelik müsaade etmiyor’ diyerek başvurumuzu reddettiler. Biz de mahkemeye başvurduk. Mahkemeye yine aynı savunmayı yaptılar. Mahkeme bizi haklı gördü. Artık okul açılabilmesi için hiçbir engel kalmadı.”

Manastırlarda zorlu eğitim serüveni

1928’de kapanan son Süryani okulundan sonra ilk kez okul açabilecek olmalarının Süryani toplumunda büyük sevinç yarattığını belirten Susin, yıllardır Süryanicenin yaşaması için çok sıkıntı çektiklerine dikkat çekerek;

“Özellikle Midyat ve çevresinde, yoksul çocuklar, okuldan döndükten sonra manastırlarda kalırdı. Manastırlarımız yurt işlevi görürdü. Orada okuldan kalan zamanlarda Süryanice dersler verilirdi. Diyakoslarımız, rahiplerimiz ders verirdi. Metropolitlerimiz yardımcı olurdu. Tabii çoğu zaman kovuşturmalara maruz kaldık. Deyrulzafaran, Mor Gabrielgibi tarihi ibadet kurumlarımız bu yüzden çoğu kez kovuşturmaya uğradı. Manastırların bile kapanma tehlikesi altında olduğu zamanlarda okul açmak kimsenin aklına gelmedi tabii. Aslında yasaya aykırı bir durum yok. Şimdiye kadar böyle zorlu ve sıkıntılı imkanlarla kör topal bugüne getirdik. Kabul edilemez bir durumdu. Düşünün, 5500 yıllık bir dili öğretemiyorsun. Bu dilin mutlaka yaşaması gerekiyor ve kurumsal bir eğitim süreci olmadan bu mümkün değil. Yok olmaya mahkûm olacaktı. Tarih boyunca sadece teoloji değil, pek çok konuda önemli çalışmalar yapılmış, bu toprakların en iyi eğitim kurumlarını Süryaniler var etmiştir. Bu dilin ölüp gitmesine kimse razı olmadı.”

Mahkeme kararının geç çıkmasından dolayı anaokulunun bu yıl açılmadığını belirten Susin, okul hazırlıklarını şöyle anlattı;

“Anaokulu ile başlayacağız. İlkokul veya lise açma önünde de bir engel yok aslında ama anaokuluyla başlamak istiyoruz. Süryanilerin yoğun yaşadığı Bakırköy-Yeşilköy civarında bir yerde olması düşünülüyor. Eğitmen sorunumuz yok. Süryaniceyi öğretebilecek donanıma sahip eğitmenlerimiz var. Kalitesi oldukça iyi bir anaokulunu önümüzdeki eğitim öğretim yılına yetiştirmek istiyoruz. Ermeni ve Rum okullarının yaşadıkları sıkıntıları biliyoruz. Onların tecrübelerinden de faydalanmak istiyoruz. Bize yardımcı olan Ermeni ve Rum eğitimci dostlarımız var. Eğer anaokulunda istediğimiz düzeyde bir kalite yakalarsak ilkokulda açılabilir. Midyat veya başka yerde de açılabilir. Bunun önünde de bir engel yok. Tabii burada bizim tecrübelerimiz önemli olacak. “

Midyat’ta ilkokul başvurusu

Süryani Dernekleri Federasyonu BaşkanıEvgil Türker, Midyat’a ilkokul açılması için İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvuruda bulunduklarını söyledi.

Türker, İdare Mahkemesi kararının geç kalınmış bir karar olduğunu söyleyerek, “Zamanlaması çok geç. Lozan’a rağmen Süryanilerin hakları 90 yıldır tanınmadı. Yıllardır dile getirdik, mücadele ettik. Nihayet İstanbul’da vakfımızın verdiği mücadele sonuç verdi” diye konuştu.

Türker, “Aslında durum içler acısı. Türkiye’de Süryani kalmadı. Midyat’ta bir okul açmak istiyoruz ama ancak köylerden taşımayla olabilecek. Ama biz yine de mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

BDP Mardin Milletvekili Erol Dora, Süryanilerin bugüne dek vakıflar yönünden azınlık olarak kabul edildiği, ancak eğitim yönünden kabul edilmediğine dikkat çekerek “Lozan’la bir ilgisi yoktu. Asli unsur diye bir şey uydurmuşlardı. Asli vatandaş tali vatandaş diye bir ayrım mı olur? Anayasa’da herkes eşittir. Çok net bir ayrımcılık vardı. Şimdi Lozan gerçeği keşfedildi. Mahkeme Lozan’da ortaya konan durumu teyit etti. Yeni bir hak yaratmadı” diye konuştu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın karara itiraz etmemesini değerlendiren Dora, “1999’dan itibaren AB serüveni hızlandı. Olumlu değişiklikler yapıldı ama hâlâ ciddi sorunlar var. Mazbut vakıfların mallarının iade edilmemesi, Ruhban okulunun kapalı olması gibi çok ciddi sorunlar karşımızda duruyor”

Yazar Şabo Boyacı ise, Süryanilerin eğitim hakkının yıllardır kullandırılmamasının yarattığı kültürel tahribata dikkat çekti. Boyacı, “Okulsuz kalmak ağır bir tahribat yarattı. Anadilini bilmeyen asimile olan bir kuşak ortaya çıktı. Bu nasıl telafi edilecek, oturup artık bunu düşünmek gerekiyor” diye konuştu.

‘Hükümete düşen yasal düzenlemeler yapmak’

Norveç Helsinki Komitesi ve İnanç Özgürlüğü Girişimi Yöneticisi Mine Yıldırım, Süryanilerin okul açmasını mümkün kılan kararı “cesurca” olarak nitelemekle birlikte, hükümetin atması gereken adımlara dikkat çekti.

Mahkemenin cesurca bir karar verdiğini belirten Yıldırım, “Mahkeme Lozan Antlaşması’nın ‘gayrimüslim’ tanımını antlaşmanın ruhuna uygun olarak yorumlamış ve devletin yerleşik yorum geleneğine aykırı bir karar vermiş oldu” dedi.

Türkiye’de Alevi ve ateist öğrencilerin din derslerinden muaf tutulması konusunda verilen kararların uygulanmadığına dikkat çeken Yıldırım, vicdani ret ile ilgili olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararların tanınmadığına işaret etti. Yıldırım, “Bu karar Bahailerin, Protestanların veya başka gayrimüslim grupların Lozan’dan kaynaklanan haklardan yararlanabileceğinin güvencesi olmamakla birlikte, umut verici bir karar. Ancak bu gruplar benzer hak taleplerinde bulunarak güvenceyi test edebilirler. Yasa koyucuya düşen ise Lozan’da korunan hakların kullanılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak” diye konuştu.

agos