İlk defa mı doğuruyorsunuz?
Sizi neler bekliyor merak mı ediyorsunuz? Buyurun bakalım.
Mesele göründüğü gibi değil, olduğu gibi.
Öncelikle hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren 3 ay geçmesini bekler, her şey yolunda ise sağa sola söylersiniz.
İlk karşılaştığınız soru kız mı, erkek mi sorusuna cevap vermek gerektiği için doktorunuzdan bir an önce cevabı almak zorunluluğu hissedersiniz. Bu amaç uğruna her hafta ultrasona girmek isteyebilirsiniz.
İlk aylardan itibaren hamilelikle birlikte ne kadar güzelleştiğiniz, ne kadar harika bir duygu olduğu yönünde çevrenizden birtakım şeyler duyar ve anlamaya çalışırsınız. Oysa ki mide bulantısı, iştahsızlık, uyku hali, asabiyet vb. bir sürü yeni mesele vardır hayatınızda, nesi güzel ayol!! diye düşünmeden edemezsiniz.
Bir süre sonra karnınızın ne kadar büyüdüğünü düşünerek ve zor hareket ettiğinize kendinizi ikna ederek yürüyüşünüzü bile değiştirirsiniz ki, sizi 8. ve 9. aylarda neyin beklediğinin farkında bile değilsinizdir. Karnınızdaki büyüme 3-4 ay civarı, gazdan ibarettir.
Yolda yürürken “amma çok hamile var ya herkes bu sene doğuruyor” gibi cümleler geçer kafanızdan. Algıda seçicilik dediğimiz mesele işte, ne alaka!
Hamile modası diye bir şey var bu arada onu mu giysem şunu mu giysem derken yahu “yok giremiyorum bunların içine” diye düşersiniz yollara. Bildiğin pantolon, hamile butiklerinde olmuş sana bulunmaz Hint kumaşı, fiyatı almış yürümüş. “Aaa, ama her hamilenin bir hamile gardırobu olmalı” gibi laflarla alalım bari diyebilir ya da kocanızınkini giyebilirsiniz.
Hamileyken bol bol fotoğraf çektir diye sağdan soldan paslar gelmektedir. Evet, çocuk “anne beni leylekler mi getirdi, sen mi doğurdun hakikaten” demesin diye çektireyim bari diyebilirsiniz. Hatta abartıp doğuma 2 gün kala bir fotoğraf stüdyosuna gidip tercihen saflık timsali beyazları giyip göbeğinize de kurdele bağlayıp hatta zavallı kocanızı ve en yakın arkadaşlarınızı da olaya katıp şölen havasında anı ölümsüzleştirebilirsiniz.
Son aylara doğru günlük hayatınızı devam ettirdiğiniz için sağdan soldan laf işitip, aman yat evde bol bol dinlen tavsiyelerine uyayım diye kendinizi nadasa bırakabilirsiniz. Zaten çocuk yatacak siz yatacak evden çıkamayacak olduğunuzu kimse size söylememektedir. Tercihen eve de girmeyip gezip tozabilirsiniz.
Doğacak çocuk ne giyecek telaşına düşüp alışverişlerde bol bol para harcayabilir ya da bir arkadaşınızdan ne lazım en basitinden tavsiyelerini yerine getirebilirsiniz.
Doğum olmadan önce hastaneye valizler, kutular, paketler ile yerleşip çevredekilere sanki bir ay konaklamaya gelmişsiniz duygusunu yaşatabilirsiniz. Valiz aylar öncesinden dünyanın en gereksiz malzemeleri ile doldurulmuştur. 5 takım gecelik, saç fırçası, makyaj malzemesi, çeşit çeşit saç tacı, takılar vb.
Bu arada hastaneye sizi ziyarete gelenler olabileceği için manzaralı oda tercihinde bile bulunabilirsiniz.
Kapınızda çocuğun cinsiyetine göre mavi ya da pembe bir kapı süsü olma zorunluluğu vardır yoksa maazallah gelenler odanızı nasıl bulsun?! O süs aylar önce tasarlanır. Hele ki baba bir takım taraftarı ise süsün sağı solu kartallar, aslanlar ile kuşatılır.
Kapıdan içeri girenler önce çikolatalar ile karşılanmalıdır, sonra lohusa şerbeti, oysaki süt vermesi gereken sadece sizsinizdir ama bunları yaptırma zorunluluğu da size aittir. “Ay, bir ikram bile yapmadılar, kuru kuru ne o öyle?” eleştirileri kapının önünde konuşulur, çikolatasızlık başa vurmuştur.
Ardından günün anlam ve ehemmiyetini vurgulayan ve herkesin buzdolabını süsleyeceğini düşündüğünüz ve yine aylar önce yaptırdığınız süsler dağıtılır. Odanın içinde “Hoş Geldin Canım Kızım” ya da “Şampiyon Oğlum” yazıları duvardan duvara asılmalı, herkesin gözüne sokulmalıdır. Bu arada siz en güzel geceliklerinizi giyip en harika gülümsemenizle gelenleri karşılamalısınızdır. Oysaki dikişleriniz acımakta, karnınız kasılmakta ve bir insan yavrusunu doyurmak için çok zor ve acılı olan emzirme işini başarmak zorundasınızdır. Emzirirken çocuk ile bağ kurmak da en temel görevinizdir lakin acıdan alın şunu mama verin demek diliniz ucuna gelmektedir.
Hamileliğinizin kamusallaşmasından itibaren var olan sisteme entegre olup hareket etmeyi tercih etmeniz çok normaldir.
Yukarıda yazılanların tüm bu saçma şeyleri yapan evet sizsiniz. Belki hep böyleydiniz. Belki de hamilelik ile yalnızlık sarmalı yaşamamak için böyle davrandınız. Belki hormonlarınız sizi ele geçirdi. Belki de sistemin dışında kalmak istemeyip olmazsa olmazlara boyun eğdiniz. Aslında olayın ne kadar da anlatılandan, izletilenden ve yazılandan farklı olduğunu iş işten geçtikten sonra da anlayabilirsiniz. Ya da sistemin kölesi olmadan ve boğulmadan takılabilirsiniz.