Zaman değişiyor, ilişkiler değişiyor ve elbette aile dediğimiz kavram da değişiyor. Bugün halen aile demeye devam ettiğimiz kurumun, bundan 20 yıl önce bu adla andığımız kurumla aynı şey olduğunu iddia edemeyiz. Öte yandan adına aile demediğimiz bir çok ilişki biçimi de, aile demeyi uygun bulduğumuz birlikteliklerden umup da bulamadıklarımızı barındırıyor.

Sinema da bu değişime tanıklık ediyor. İşte size sıra dışı aileler hakkında anlatılmış 10 güzel öykü…

World’s Greatest Dad (Dünyanın En İyi Babası)

Bob Goldthwait’in yönettiği film, bazen bir video klip havasında geçiyor. Dünyanın en iyi babası Sorta rolünde Robin Williams var. Sorta’nın oğlu tek başına kendi çocuğunu büyütmeye çalışırken, akla gelen en tuhaf yöntemle intihara kalkışıyor. Yazar ve öğretmen Sorta ortaya çıkıyor ve oğlunun hayatını kendi yazarlık kariyerinin bir parçası haline getiriyor. Başarısız yazarlık hayatını, oğlunun günlüklerini kendi adıyla yayınlayarak telafi etmeye çalışıyor. Yazdıklarıyla bir yandan ölmüş oğlunun hatırasını canlı tutmaya çalışırken, bir yandan kendi egosunu ortaya çıkartıp yüzleşiyor.

Step-brothers (Üvey Kardeşler)

Filmin gerçekçi bir senaryoya sahip olduğu söylenemez. Bir bekar anne ve bir bekar baba evleniyor, ortaya iki üvey kardeşin de bulunduğu dört kişilik bir çekirdek aile çıkıyor. Bu iki çocuk birlikte ne yapacaklar. Çocukluklarına değil, sözüm ona erişkinliklerine tanıklık ediyoruz filmde. Adam McKay’in yönettiği komedinin başrollerinde ise senaryoyu yazan Will Ferrell ve yine Adam McKay bulunuyor.

The Squid and the Whale (Mürekkep Balığı ve Balina)

Bu filmin konusu boşanma ve çocuklara etkisi. Seçkinci bir profesör olan Bernard Berkman (Jeff Daniels) ve yazar karısı Joan’un (Laura Linney) ayrılık maceraları hikaye ediliyor. Baba biraz fazlaca içiyor ve çocuklara karşı sorumsuz davranıyor, ayrıca sosyal ilişkiler konusunda da pek becerikli görünmüyor. Etrafta genellikle “pis herif” diye anılıyor. Karısının yazdığı kitabın aile gündemini biraz fazlaca iştigal etmesi dolayısıyla işler kötü gitmeye başlıyor. 16 ve 12 yaşındaki iki oğlan çocuğu ise ayrılık sürecine kendilerince bir tepki geliştiriyorlar. Filmin yönetmeni Noah Baumbach, yapımcısı ise Wes Anderson.

Precious (Kıymetlim)

Lee Daniels’in yönetmeni olduğu film, Sapphire rumuzuyla yazan Ramona Lofton’un Push adlı romanından uyarlama. Filmin başrollerinde Gabourey Sidibe, Mo’Nique, Paula Patton ve Mariah Carey bulunuyor. Film, obez ve okuma yazması olmayan 16 yaşındaki Claireece Precious Jones’un, Harlem’de geçen hayatını anlatıyor. Precious’un annesi kendi babası tarafından tecavüz edilerek travmatize edilmiş, işsiz. Down sendromuyla doğan ilk çocuğunu yine kendi annesine bırakmış. Derken Precious, okul müdürü aracılığıyla alternatif bir okula yerleştiriliyor. Ve bütün ailenin umudu onun hayatını değiştirecek gelişmelere bağlanıyor. Precious da nihayet umutla tanışıyor. Bu geç tanışıklık gerçekle hayalin birbirine karışmasına da neden oluyor…

Alice Doesn’t Live Here Anymore (Alice Artık Burada Yaşamıyor)

Martin Scorsese’in yönetmen koltuğuna oturduğu filmlerden biri. Yanlış anlamayın film New York’ta bir İtalyan mafya ailesini anlatmıyor. Şarkıcı ve söz yazarı bir annenin sıradan hikayesine odaklanıyor. Kendisine bir baba figürü arayan bu yalnız kadın, bekar annelik adını verdiğimiz olguyu didikliyor.

Igby Goes Down (Igby Düşerken)

Bir ergenlik hikayesi. Baba kendi derdiyle ilgili, Igby babasını taklit edip duruyor, anne ise kalpsiz bir canavar. Igby her şeyi geride bırakıp askeri okula gidiyor. Kendi annesi gibi olmayan bir anne, kendi babası gibi olmayan bir baba düşlüyor. Filmin temelinde ise Oedipus karmaşası bulunuyor. Yönetmeni Burr Steers, başrollerde Kieran Culkin, Claire Danes, Jeef Goldblum ve Susan Sarandon bulunuyor.

The Ice Storm (Buz Fırtınası)

Ang Lee’den bir mutsuz aile hikayesi. İki ailenin ebeveynlerine bakıyor. Alkol, aldatma, sorumluluktan kaçma, çocuklara yanlış rol modeller sunma… Ne ararsanız var. Öykü 1973 yılının Noel atmosferinde geçiyor. Başrollerde Kevin Kline, Joan Allen, Tobey Maguire, Christina Ricci, Elijah Wood ve Sigourney Weaver.

Brokeback Mountain (Brokeback Dağı)

Bir başka Anglee filmi, Oscar’lı olduğu için de pek çoğumuz tarafından çoktan izlendi. Ahlakçı, heteroseksüel ailenin sınırlarını sorguluyor. Başrollerinde Heath Ledger, Jake Gyllenhaal, Anne Hathaway ve Michelle Williams’ın oynadığı film, eşcinsellikle ilgili bir hayli tabunun nihayet konuşulabilmesini de sağlamıştı.

American Beauty (Amerikan Güzeli)

Yönetmen koltuğunda Sam Mendes, hikayenin merkezinde ise Amerikan banliyöleri var. Çoktan klasikler arasında yer alan film, hazcı baba, kariyerist anne ve kayıp çocuk üçlemesi üzerine kurulu. Başrollerde Kevin Spacey, Mena Suvari, Annette Bening ve Thora Birch var.

Running with Scissors

Babanın alkolizmi yüzünden ayrılan bir çift ve bütün bu karmaşanın orta yerinde kalan bir çocuk hakkında yapılmış zekice bir çocuk. Anne ve babanın karmakarışık hayatlarından uzaklaşabilmesi için annesinin terapisti tarafından bir süre misafir ediliyor küçük oğlan. Ancak, bu aile de pek sakin sayılmaz.

Annette Bening ve Gwyneth Paltrow’un oyunculuk performansları görülmeye değer. Yönetmenliğini Ryan Murphy’nin yaptığı film, olayın merkezindeki çocuk Augusten Burroughs’un anılarından uyarlanmış.