Şehirciliğin temel kuralıdır: Bir şeyin altından yahut üstünden geçecek olan şey yaya değildir.

Yani yaya üstgeçiti / altgeçiti saçmadır.

Bebeniz varsa zordur. Engelliyseniz zordur. Sıradan sağlıklı yayalarsanız da zordur.

Dikkat ettiyseniz arabaların motorları vardır. Zahmetsiz giderler. Dolayısıyla tırmanmak onlara mahsus olmalıdır.

Hem de çirkindir üst geçitler. Bakın Ankara neye benzedi.

Fakat bizdeki belediyeler ne yapar? Gider bötönk diye kondururlar her köşeye üst geçiti. Beşiktaş’ta Deniz Müzesi’nin karşısındaki üst geçit kaldırıldı. Nasıl bir ferahladı oralar farkında değil misiniz?

Şehirciliğin temel kuralıdır: Şehir merkezinde otopark istenmez.

Çünkü otopark demek oto demektir. Oto demek trafik demektir. Beş yaşında bir çocuk şunu hemen anlayacaktır. Araba ile şehir merkezine gelmeyi teşvik edersen eğer, arabayla şehir merkezine gelecektir insanlar. Şehir merkezine otopark yaparsan, teşvikin feriştahı olacaktır.

Bu kadar teşvik demişken misal Teşvikiye’de hiç otopark olmaz ise ya da çok pahalı olursa Teşvikiye’ye adam arabasıyla niye gelsin? Biner dolmuşa taksiye gelir. Böylece ne olmaz Teşvikiye’de? Trafik.

Teşvikiye’de oturan ne yapar? Çok basit. Ona özel bir durum olur. Arabasını kaydettirir, imtiyaz sahibi olur. Herkes rahat eder.

Bunları ben mi buldum? Elbette hayır.

Bu basit gerçekleri belediye başkanları bilmiyor olabilir mi?

Zaten cennet yurdumuzda sofistike sorunlar mı var zannediyorsunuz?

Daha yeni ne yaptı İstanbul Belediyesi? Yeraltına otopark yapma fikrini bir mucize olarak anlattı. Dahiyane. O otoparka insanların gökten inmesini sağlarlarsa zararsız da olur. Daha çok insanın şehir merkezine kaymasını sağlayarak trafikle mücadeler olur mu? Ah şu rant tanrısı.

Şehirciliğin temel kuralıdır: Toplutaşım araçları kâr etmez.

Bütün medeni ülkelerde böyledir bu. Burada hem kâr edilir. Hem de bununla övünülür.

Ben en abartılısını Bursa’da görmüştüm. Her köşesinde şu pankart vardı: Geçen sene belediyemiz toplutaşımda X milyon TL kâr etti diye.

Yuh. Ulan sen kimin parasıyla kimden kâr ediyorsun? Sübvanse etmen gereken şeyden para kazanmaya utanmıyor musun? Bir de “Ben senin sırtından para kazandım” diye her yere yazmak?

Toplutaşım ucuz, konforlu ve geniş kapsamlı olması gereken bir şeydir. Kâr merkezi değildir.

Şehirciliğin temel kuralıdır: Kaldırımlar yayalar içindir.

Türkiye’de kaldırımlar fetiştir. Yok yok… Öyle ‘68
Fransa’sı gibi değil. Seçim zamanı taşını değiştirmek için fetiştir. Taşı önemlidir. Üzerinde yürüyen bittir, aspirindir, çer-çöptür. Yaya bu ülkede beş para etmeyen bir canlı çeşitidir.

Medeni ülkelerde yayalar imtiyazlıdır. Pusetle, koltuk değneğiyle, tekerlekli arabayla gezmeye uygundur. Yayaya engel olacak şekilde araba park etmek müthiş bir terbiyesizliktir, cezası ağırdır. Peh. Burada kaldırımdan motorsiklet bile geçer ve polis seyreder. Kaldırımlar otoparktır. Polis-şoför el ele bu böyledir. Ayıptır.

Şehirciliğin temel kuralıdır: Yaya geçitleri (zebralar) yayalar geçsin diyedir.

Türkiyede ise bunlar yolun süsüdür. Geçen sene boyunca memlekette 60 tane ceza yazılmış yanlış hatırlamıyorsam bu konuda. Oysa birkaç metreyi görme yeteneğine sahip okur yazar birisi yoğun bir yerde yarım saatte yazar bu kadar cezayı. Kimse yaya geçitlerinde yol vermez ki bu ülkede. Ben seyrek olarak araba kullanırken veriyorum, arkamdakiler korna çalıyor. Onlar da ayı olduklarını bilmiyorlar ki! O işaretler bu memlekette süs sanılıyor hakikaten. Öğretmek de belediyenin, polisin görevi. İşledikleri suç çünkü. Ama memlekette tabii insana karşı işlenen suçlar cezasız kalmasıyla meşhurdur.

Bu kadar mı? Değil elbet. Bunu giriş kabul edin.

Bütün bunları belediye meclisleri, başkanları bilmiyor olabilir mi? Olamaz tabii…

Peki siz kahvede, park ve bahçelerde vik vik ota çöpe yakınanların hiç bunlardan şikâyet ettiğini duydunuz mu? Peki siz şikâyet ettiniz mi? Bu belediyelere oy veriyor musunuz?

Vatandaş otopark ister. Hepsi ilk araba aldığında kaldırıma park eder. Üstgeçit için imza toplanıyor bu memlekette. Tabii bu, “insan hakkettiği gibi yönetilir” cümlesini hatırlatıyor bana.

Benim yaşadığım şehir dünyanın en güzel şehri. Pis kokuyor ama yolları. Egzoz gazı kontrolünden belediye sorumlu. En siyah egzoz dumanları belediye arabalarından çıkıyor bu şehirde. Buyrun bakalım.

Bu aşağılayıcı gerçekleri kendimize reva gördüğümüz sürece (-ki ben görmüyorum, nezaket olsun diye kendimi de kattım) bu memlekette insan en kıymetsiz şey olmaya devam edecek elbette.

twitter.com/metinsolmaz