Çoğu kişi otizmi bireyin sosyal ilişkiler konusundaki başarısızlığıyla ilişkilendirir; fakat otizmli bir beynin diğer insanlara nazaran dış dünyadan ipuçlarını daha kolay aldığına dair kanıtların olduğu da bilinmekte.

Neuroscience dergisinde yayımlanan bir çalışmada otizmli bireylerin beyinlerinin aslında daha hiperfonksiyonel olduğu, yani otizmli bir beynin normal bir beyinden daha fazla çalıştığı ve erken tedavi ile olası semptomların azaldığı belirtiliyor.

2007 yılında araştırmacılar Kamila Markram, Henry Markram ve Tania Rinaldi, otizmin tanımına dair “Yoğun Dünya Sendromu” adıyla alternatif bir teori geliştirdi. Araştırmacılar, otizmin, zihinsel yetersizlik ile ilgili bir durum olmadığına, ancak beynin aşırı dolu ve çok çalıştığına dikkatleri çekti. Araştırmacılara göre, çevreden alınan uyaranlar, otizmli bireye baskı yaparak kişiyi kendini koruma moduna almasına neden oluyor; böylece bireyde  sosyal ve duygusal olarak çekingenlik oluşuyor.

Araştırmacılar, farelerden oluşan bir grup ile deneylerine başladı ve kemirgenler üzerinde otizm modellemek için kullanılan valproat adında bir ilaç denedi. Daha sonra fareleri üç farklı ortama bıraktı. İlki, tipik bir laboratuvar kafesiydi. İkincisi ise, dönen bir tekerlek ve oyuncakların olduğu zenginleştirilmiş bir ortamdı. Bu ortamda, araştırmacılar düzenli olarak, kafesleri temizliyor ve oyuncakları değiştirip ortamı yeniden düzenliyordu. Ortam sürekli değişiyordu. Üçüncü ortam, oyuncak ve dönen bir tekerlek gibi uyaranların olduğu; fakat her temizlikten sonra kafesin aynı kaldığı bir ortamdı ve hiçbir şey dışarı çıkarılmıyordu.

Araştırmacılar deney sonunda valproat adlı ilaca maruz kalan farelerin, kontrol grubundaki farelere kıyasla yaşam ortamlarına daha duyarlı olduğunu belirlediler. Valproat alan ve üçüncü ortamda yaşayan farelerin yaşadığı anksiyete ve korku gibi duygusal davranışlarda diğer ortamlarda yaşayan farelere bakıldığında farklılıkların olduğu görüldü. Sürekli değişen ikinci ortamın otizm semptomlarını artırdığı; sürekli aynı kalan üçüncü ortamın ise otizmin gelişimini engellediği bulgusuna ulaşıldı.

Henüz insanlarda denenmemiş olsa da araştırmacılar otizmli çocukların gelecekteki gelişimleri için önemli bir çalışmaya imza attıklarını söylüyor.

Araştırmacılardan Markram, otizmli çocukların düzenli ve değişmeyen bir ortamda büyütülebileceğini; örneğin, çocuğun yaşadığı ortamda kitapların her daim aynı rafta durması, oyuncakların aynı yerde olması gibi detayların önemli olduğunu söylüyor. Bunun otizmin gelişimini engellediğini; otizmin çevreye bağlı olarak gelişim gösterdiğini ifade ediyor.

***

time.com