Ömer Madra, Açık Radyo’nun sitesinde yazdığı iki yazıda iklim değişikliği nedeniyle bizi bekleyen felaketleri ıskaladığımızı, sanılandan da kısa süre içerisinde dünyanın sonunun gelebileceğini söylüyordu. Sanılandan kısa derken, sadece 35 yıl! Eray Özer, Madra ile iklim değişikliğinin dünyada ve Türkiye’de yol açtığı sonuçları konuştu.
Yeryüzünün bütün rekorları kırıldı 2015 yazında. Hazirandan başlayarak, özellikle temmuzda. Beş kıtada birden. Belli bir yaşın üstündeki binlerce insan öldü. Pakistan’da 800 kişi, Asya genelinde 2 bin 500 hayatını kaybetti. Morglarda yer kalmadığı söylenmeye başladı. Tayland’da 41 dereceye ulaştı ki, kayıtlar tutulduğundan beri şimdiye dek hiç görülmemiş bir rakam. Avrupa’da bütün rekorlar kırıldı. Heathrow Havaalanı’nda 37 derece ölçülmüş, yağmuruyla serinliğiyle ünlü İngiltere’de. Bandar Mahşar İskelesi denilen yer İran’da, hissedilen sıcaklık 70 derece ölçüldü. Daha önce Suudi Arabistan’da 81 dereceye ulaşmış 2003’te. Bütün rekorlar 2000’li yıllarda peş peşe kırılıyor. Her yıl diğerinden daima daha sıcak oluyor. Adana ve Mersin’de de bütün sıcaklık sınırları aşıldı. Bu yaz, Türkiye’de 18 kişinin serinlemek için en yakın suya, göle, kanala, denize atlayıp boğulduğunu biliyorduk, şimdi Guardian’ın yeni bir çalışmasında gördük ki 100’ü aşmış bu sayı.
Myanmar’da (Burma) bir milyon kişi seller nedeniyle tahliye edildi. Bunlar artık olağan hale geldi. Yeni normal diyorlar buna. Yeni norm bu olmuş durumda. İklim değişikliği doğrudan ölümlere yol açar hale geldi. Bu sıcak dalgası Irak’ta büyük gösterilere yol açtı. Bazı yerlerde elektrik üç-dört saat veriliyormuş. Klima, buzdolabı hiçbir şey çalışmayınca sonunda insanlar da yolsuzlukların üzerine gitmek için sokağa döküldü.
Dünyanın her tarafında bütün ormanlar yanıyor. Türkiye de dahil, her tarafta yangınlar var. İnanılmaz sonuçları olacaktır bunun. Bütün rekorlar kırıldı orada da. Artık orman yangını mevsimi diye bir şeyden bahsedilemiyor. Bu konuyla çok ilgilenenlerden biri de Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger mesela. Kaliforniya’nın büyük bir sorunu çünkü bu. O söylüyor, artık orada da bu işin bir mevsiminin kalmadığını. Orman yangınları iki yönlü bir durum. Orman yandıkça karbon atmosfere karışıyor ve küresel ısınmaya yol açıyor. Küresel ısınma arttıkça da orman yangını artıyor. Kendi kuyruğunu yiyen yılan durumu. Türkiye’de de özellikle Güneydoğu’da orman yangınları yaşandığı ve güvenlik sebebiyle müdahale edilmediğine dair bölük pörçük haberler geliyor. “Burası terörist yuvası, yanarsa yansın” mantığı… Alaska’da günde 120 bin hektar orman yanıyor. Komşu Kanada’da da toplam 4 milyon hektar. Zaten asıl sıcaklık artışı kuzeyde yaşanıyor. Endüstri çağından bu yana dört derece artış yaşandı. Yerine ağaç dikmekle filan yenisini koyamayacağınız ormanlar bunlar.
Önümüzdeki 35 yıl içerisinde, dünyanın her yerinde deniz seviyeleri buzların erimesine bağlı olarak üç metre yükselecek. Karadaki buzların erimesi çok kritik. Bu yıl ya da gelecek yıl uzaydan çekilen fotoğraflarda tarihte ilk defa beyaz Kuzey Kutbu görmeyeceğiz çünkü tümden erimiş olacak. Eylülden sonra havalar soğuyunca tekrar buz tutacak ama bu ilk defa olacak, gelecek yıl kesin deniyor.
TÜRKİYE DAĞLARININ BUZULLARI YOK OLDU
Ege Üniversitesi’nin NASA’yla beraber yaptığı bir araştırma var. 1970’teki durum ve şimdiki durum olarak Türkiye’nin uydudan çektikleri fotoğraflarını kıyaslıyorlar. Türkiye’nin dağlarındaki buzulların yarısından fazlası yok olmuş. Dağlık bölgelerin beşinde tamamı gitmiş, üçünde de dörtte üçü yok olmuş. Yani toplam sekiz noktada büyük kayıp var. Biz de haritada baktık, Süphan Dağı’nda beyaz yok artık. 40 yıl içerisinde sıfırlanmış. Yani 12 bin yıllık miras 40 yıl içerisinde yok olmuş.
James Hansen de Torunlarımın Fırtınaları adlı kitabında fırtınaların hem çoğalacağını hem de şiddetinin artacağını ortaya koyuyor. Nitekim önceki sene Filipinler’in orta bölgesini Haiyan Tayfunu vurdu, muazzam bir yıkıma yol açtı. O esnada dendi ki, bu 100 yılda bir görülen bir tayfun. Ertesi sene aynı yeri aynı büyüklükte bir başka tayfun vurdu. 100 yılda bir gelir dedikleri tayfun iki yıl üst üste, üstelik aynı yeri vurdu. Ve Filipinler teslim bayrağını açtı.
Dünyanın bazı bölgeleri sular altında kalacak. Mesela Bangladeş, Hollanda, Florida’nın bir bölümü. Miami filan gidecek. Keza New York için tehlike söz konusu. Bangladeş’in 100 milyon nüfusu var ve deniz seviyesinin altında bir ülke. Hollanda gibi. Fakat hem teknik hem de maddi olarak Hollanda’dan çok geride. Bangladeş’te 100 milyon insanın göç etmesi gerekecek. En önemli yan sorunlardan biri de bu. Göçler. Hindistan’a gitmeye çalışacak bu insanlar. Hindistan duvar örüyor şu anda. Tam 4 bin kilometre! Gelmesinler diye. Bu muhtemelen savaş demek.
Dede, yeter artık anlatma!
Küresel ısınma ve iklim değişikliği bir yana sonsuz bir tüketim söz konusu. Cep telefonlarını altı ayda bir değiştirelim, otomobilleri iki yılda bir yenileyelim. Lüzumsuz beslenelim. Bütün madenleri tüketelim derken insanlığı büyük bir kaosun beklediğine dair yakın zamanda yayımlanan çok önemli bir araştırma var.
Ruskin Üniversitesi’nin yaptığı bu çalışmada kıtlık çıkacağı ve milyonların, hatta milyarların aç kalacağı söyleniyor. Üstelik bunun 30 yıl içerisinde olacağı ortaya koyuluyor. Yani 2045’te. Torunum 2000 doğumlu ve dünyanın çöküşünü gördüğü zaman 45 yaşında olacak. Tabii ben bunları anlatınca, anlatma artık diyor ama kaçış çok kolay değil. İklim değişikliği hayatın her noktasını etkiliyor. Savaşı da, barışı da, sporu da, turizmi de… Sular altında kalıyor bazı turizm alanları. Mesela futbol. Dünya kupalarının tarihleri tartışılıyor. Kayak merkezlerinin işi bitti. Suni kar yapıyorlar. Mazotla kar üretiliyor. O da ısınmaya neden oluyor. Bu ahmaklıkla gidilirse bütün sınırların çok kısa sürede aşılacağı ortada. Ama kapitalizmin mantığı bu. Amaç kâr etmek. Torununun geleceğiyle ilgili değil. Çiğdem Toker’in yaptığı ilginç bir mülakat vardı. İstanbul’da üçüncü havalimanı projesini yürüten şirketin CEO’su Yusuf Akçayoğlu, “Dünyanın neresinde iş yaparsanız yapın uygarlıkla doğanın çelişkisi var ve bunun önüne geçilemez” diyor. Çok gerçekçi söylediği. Kapitalizmle bu iş olmaz, diyor aslında. O böyle demiyor da, ben altını çiziyorum. Yüzde yüz doğru. Kapitalizmle bunun önüne geçilemez. Mutlaka bir devrim gerekiyor. İklimi değil, sistemi değiştirmek gerekiyor. Mevcut sistem küresel ısınmanın önüne geçmeye izin vermiyor.
Yerel hareketler çok güçlenmeye başladı. Türkiye’nin çeşitli kesimleri bir araya gelmeye başladı. Ama böyle olması lazım. Çünkü durum fevkalade ciddi. Daha önemli hiçbir şey yok. Yükselen bir mücadele var. Özellikle de kadınların başını çektiği bir mücadele… Yaşadıkları yeri, doğalarını koruyorlar. Doğu Karadeniz’de gördük. Ve her yerde. Bütün dünyada bu mücadele yükseliyor. Zaten tek umut bu. Başka bir umut da yok. Aslında en büyük sınıfsal mücadele bu. Çünkü okkanın altına gidenler daima yoksul kesimler. Çevre mücadelesi aslında dünya çapında bir sınıf mücadelesi.
Hiper androposen çağı nedir?
Bilim insanları şu anda içinde bulunduğumuz çağa androposen çağı diyorlardı. İnsan etkisi çağı. Jeolojik çağlar binlerce yılın evriminden bahsederken şimdi 200 yıl içerisinde oluyor her şey. Kömürün bulunup çıkarılmasıyla beraber dünya artık bambaşka bir noktaya doğru gitmeye başladı. İlk defa tek bir tür, gezegenin bütün kimyasını ve atmosferini değiştirdi. Şimdi yeni bir terim var. Hiper androposen çağı. Yani hiper yeni insan. Bu yeni insan geldi ve dünyayı bitiriyor.
Feedback loop nedir?
Bir fizik kanunu bu. Bir noktadan sonra kontrol imkansız hale geliyor. Tepeye kadar bir bilyeyi çıkarırsanız, öbür taraftan düşmeye başladığında hareketi engelleyemiyorsunuz. Yani bir süre sonra insan etkisinden bağımsız olarak kontrolden çıkıyor. Küresel ısınmanın en büyük problemi bu. Örneğin buzların erimesinin önüne geçilemeyecek. Küresel ısınma şu anda dursa bile yapacak bir şey yok, bir miktar daha eriyecek o buzlar.
Bunların yapılması Türkiye’nin sonunu getirir
Kömür dünyadaki en kirli fosil yakıt. Hiç tartışmasız. Küresel ısınmaya yol açan sera gazı salınımının bir numaralı sorumlusu. Aynı sigara gibi, bu işle uğraşan şirketler bu bilginin yaygınlaşmasını engelliyor. Türkiye’de de 80 yeni termik santral açılması planlanıyor. Bir kısmına başlanmış, bir kısmı henüz proje. Afşin Elbistan’daki termik santral büyütülüyor ve yeryüzünün gördüğü en büyük termik santral haline getirilmesi planlanıyor. Türkiye’nin kesinlikle sonunu getirir bunların hepsinin yapılması. Halbuki bütün dünyada kapatılmaları tartışılıyor. Avustralya da böyle. Orası da dünyanın en büyük kömür şirketlerinin etkisi altında. Mercan resiflerinin ortadan kalkması umurlarında bile değil.
Son Fırsat: Paris İklim Zirvesi
Paris’te bu yılın sonunda Birleşmiş Milletler’in büyük bir İklim Zirvesi var. Çok önemli. Artık son şans neredeyse. Orada fosil yakıt tüketimine bir kısıtlama getirilemezse ve yenilenebilir enerjilere yatırım kararları alınamazsa iki derecelik sıcaklık artış eşiğini aşabiliriz diyorlar. Dünyada sera gazı yoğunluğu şu anda 402 ppm, yani milyonda 402, parçacık sayısı olarak. Uzmanlar en fazla 350 olmalı diyor. Ayrıca korkunç bir artış var. Eskiden yılda 1,5 parçacık eklenirdi, şimdi iki parçacık ekleniyor.
cumhuriyet.com.tr