Olan bitene sessiz kalabilmek mümkün değil.
Sevgili anneler, babalar,
Vakit ayırıp da okumaya başlamış olduğunuz bu yazı ile “okul sütü” konusuna farklı bir pencereden bakmaya hazırlanın.
Okul sütü projesi memleket meselesidir!
Devletimiz ve milletimiz koordinasyonda ve eylemde zaman zaman çuvallasa da özünde mutlaka “çok iyi” niyetlerle görevini yapan bürokratlardan oluşur.
Seçilen her ne kadar kimi konularda kayırabilse de atanan ne yaptığının farkındadır. Ortaya bir proje konuyorsa mutlaka iyi bir süzgeçten geçmiştir.
Ben 12 senedir bu sektördeyim. 10 senedir yazılı, sözlü okul sütünü konuşuyorum.
Mart-Haziran aylarında baharın, otların fışkırmasıyla-tüm hayvanatın doğurmasıyla sütler bollaşır. Bazı yörelerde 3-4 ay ineğini, koyununu, keçisini sağan üreticilerce piyasaya arz edilen bu süt fabrikalar ve tüketicilerce işlenemezler. Bu yüzden fiyatlar düşer. Halbuki daha hasada, yeni mahsüle en az 2-3 ay vardır. Fiyatların düşmesi üreteni zorlar. Bu nedenle her ülke sütte bollaşmanın olduğu bu bahar aylarında fiyatların çok düşüp üreticinin mağdur olmaması için önlem alır.
Bu anlamda okul sütü çift yönlü faydası olan şahane bir projedir. Okul sütünü ilk ciddi incelemem 2004 yılında İngiltere’de olmuştu. Projeden ne kadar etkilendiğimi paylaşmak isterim. Hattâ bu yazının içinde arşivimden bulduğum ilgili resimleri görebilirsiniz.
Bir kere “okul sütü” 6-12 ve 12-18 yaş grupları için iki farklı çizgide ele alınmıştı. 6-12 yaş grubu için seçilen renkler, sloganlar ve karakterler daha bebeksi iken, 12-18 yaş grubu için daha genç işi renk ve çizgiler-sloganlar seçilmişti. Her iki kategori için de derslerde gösterilmek üzere ayrı ayrı filmler çekilmiş. Çocuk grubu için inek temalı boyama kitapçıkları, genç grubu için ise yine inek temalı zekâ oyun kitapçıkları hazırlanmıştı.
Haftada bir gün okullarda “indirimli” ürün satılmakta ve bu ürünlerin indirimi devlet tarafından sübvanse edilmekte idi. Geri kalan diğer dört günde ise ürünler yine sunulmakta ama bu sefer ödemek koşulu ile alım mümkün olmaktaydı.
Kısacası, amaç kimseye toplu ve tepeden inme şekliyle, beleşe ve değersizleştirerek birşeyleri ittirmek değil. Önce sevdirmek, yararına inandırmak. Sağlıklı bir toplum yaratmak. Bunu yaparken de mevsimsel artan süt arzına telep bulmak. Gerçekten de okul sütü projesi memleket meselesidir! Sütün nasıl işleneceği, nasıl paketleneceği, kaç TL’den ihale edilip, kimlerce organize edileceği ikincil olaylardır.
Dedem “Ehemi mühime tercih etmeyi bilmelisin” der. Burada ehemmiyetli konu ülkedeki genç nesilin süt tüketimini;boyalı şekerli su tüketiminin önüne geçirmek ve Türk çiftçisinin süt üretimini desteklemektir.
Evet sütlerin nasıl işlendiği, çiğ sütten mi yoksa süt tozundan mı üretildiği, neden pastörize olmayıp da UHT olduğu gibi diğer önemli olaylar da vardır.
Ama EN önemli olan konu ülkedeki genç neslin süt tüketimini; boyalı şekerli su tüketiminin önüne geçirmek ve Türk çiftçisinin süt üretimini desteklemektir.
Şehirleşmeyi ve medenileşmeyi topraktan uzaklaşmak, kravat takıp pantolon giymek, köylülüğü küçümsemek olarak yorumlayan özenti şehirliler ya da henüz şehirleşememişlerce müthiş bir halkla ilişkiler kampanyası düzenlenmekte.
Okul sütüne karşı düzenlenen yaygarayı çok talihsiz buluyor ve etkilenen çocuklara dair gündeme getirilen feryat figanı, böylesi bir medyatikleşmeyi provakasyon olarak görüyorum.
Eti pahalıya yemek hepimizi üzüyor. İthal et hepimizi kırıyor. Kimse düşünmüyor: Et üretiminin altyapısı hammaddeyi doğuran ve süt veren ineklerce oluşturulur. Sütten kazanamayan inek sahipleri ineklerini kestikçe arz/talebe bağlı olarak et fiyatları yükselir ve ithalatı gerekli kılar.
Sebatla ineklerine sahip çıkmaya çalışan üreticiler mevsimsel süt arzı fazlasından dolayı düşen fiyatlara bir çare olarak senelerdir okul sütünün devreye girmesi için devleti en sonunda ikna ederler ki daha dakika bir gol bir iş yan yatar. Açıkçası ben ekranda çocuğuma süt içirilmesin diye kâğıt imzaladım diyerek boy gösteren anneleri gördükçe üretim yapamaz durumdayım.
Ya bir sakin olun. Bu ülkenin hayvan sahipleri canlarını dişlerine takmış süt üretiyorlar. Devlet bedava bu sütleri dağıtıyor. Ben çocuğum içsin istemiyorum da ne demek oluyor???!!! Ne içeçecek peki bu çocuklar? Boyalı şekerli su satan en büyük fimranın ülkemizde milyar dolarlık fabrika kuruyor olmasına da mı uyanamıyor hiçkimse???
Tüm gelişmiş ülkelerde tarım ve hayvancılık, sektörler üstü stratejik sektör olarak görülürler. Bu iki sektörde kazancı belirleyen iklim şartları diye bir olgu vardır. Yağış varsa ürün olur, sel olursa ürün olmaz, vb. Aç kalmamak-doymak-gıdadır ilk amaç. Bu sektörlerin başarısızlığı açlık-sefalet ve köleliktir. Bu nedenle gelişmiş her ülke tarımını ve hayvancılığını korur gözetir.
Okul sütü bu anlamda ÇOK ciddi boyutu olan, ÇOK yönlü bir projedir. Çocuklarımıza sütü içirelim. Sütü sevdirelim-okul sütünü destekleyelim, kalitesini her daim denetleyelim, daha kalitelisini talep edelim.
Sevgiyle…
UHT ve Kutu süt tartışmalarının bir anda perdelendiği, birkaç zehirlenme ve “laktoztik” vukuatla empoze (çünkü bence hükümet ve sözkonusu firmalar bu durumu özellikle yarattılar- edilen politikayı neredeyse destekler konumdaki bu yazıyı hiç içime sindiremiyorum. UHT ve kutu sütlerin çocuklarımıza içiriliyor oluşu cinayettir. Böylesi kifayetsiz bir yazıyı doğrusu uzunçorap!a yakıştıramadım.
Yazınızı bir çok açıdan çok anlamlı ve üzerine uzun ca düşünülmesi gerekli konuları özetlemiş buldum.
Süt ve ürünleri tüketiminin ne denli önemli ve gerekli olduğu -hele ki yeni nesil tarafından tüketimi misli kat daha yaygın olan anlamsız içecekler düşünülürse- ne kadar anlatılsa az gelirken, sağlıklı bir nesil, ülke olmak adına bunu en baş meselelerden biri yapmamız gerekirken, dahası ülke ekonomimizi destekler niitelikte etkileyecek bir polita iken, çiftçimizin feryadına bir nebze su serpecek bir iş iken böylesi siyasal mevzular yüzünden hiç edilmesine çook çok üzülürüm.
Ayrıca uygulayıcısının görüşünü beğenmediği için çocuğunu alet eden kişilere de söyleyecek söz bulamıyorum.
Burada mesele sadece anlık süt içilmesi değil zararlı içeceklere alternatif bir içecek getirilmesi ve bunun alışkanlık olarak kazandırılmasıdır!
Yoksa sütün UHT olaması, pastörize olması elbetteki önemli fakat şu durum da bana göre ikincil meseledir. Asitli yada boyalı su içmesi yerine bazılarınca yararsız (bir noktaya kadar benim içinde) UHT süt içirilmesi elbetteki tartışmasız tercih sebebidir.
Umarım devamı daha organize olunmuş şekilde ve ilerleyen adımlarda pastorize sütle gelir.