Sezaryen deneyimim çok acı vermişti.

Ben bir doğum feministiyim. İster alay edin, ister bana radikal deyin. Ama beni bu senaryonun hayalini kurmaktan mahrum etmeyin:

Sağlıklı bir gebelik yaşıyorsunuz. Yeterince iyi bir doktorunuz var. Tüm dünyadaki kadınlar bunu yaptığı için siz de bir bebek dünyaya getiriyor; ona aşık olacağınızı varsayıyorsunuz. Güçlü ve kararlı olduğunuz için bir doğum koçu da gerekmiyor.

Doktorunuz doğum indüksiyonu hakkında konuşmaya başlıyor. Doğum yapmayı planladığınız günü belirli bir süre geçtikten sonra doktorunuz hastaneye girişinizi yapıyor ve rahminizin kasılmasını sağlayan ilaçlar veriyor.

Kasılmalar doğal doğum sürecindekinden daha güçlü olduğundan, hemşirelerden epidural yapmalarını rica ediyorsun. Açsın- son yemeğini yiyeli neredeyse 18 saat oldu.

Hastanede 24 saat geçirdikten sonra, doktor geliyor ve teknik olarak bebeğin şu an için iyi olduğunu söylüyor ama doğumun uzun sürebileceğinden bahsediyor. Senin “başarısız” olabileceğini; bebeğinin muhtemelen çok büyük olabileceğini, bu yüzden de sezaryeni düşünmen gerektiğini söylüyor. Çünkü, onu kollarına aldığında bebeğinin nasıl dünyaya geldiğinin umurumda olmayacağını belirtiyor.

Beklediğin gibi bir doğum olmayacağı, ama belki de doktorun doğru söyleme ihtimalini de düşünerek acı çekiyorsun. Ya da belki de bunun bütün nedeni sadece yorgunluk ve açlık. Saat 22.30. Sezaryenin en çok yapıldığı saatler…

Seni bir sedyeye yatırıyorlar. Çıplak, üşümüş ve hissizsin; anesteziyle sarsılıyorsun. Seni kesip bebeğini rahminden çıkardıklarında doktorların aralarında geçen konuşmaları dinliyorsun. Ve çocuğunu ilk kez görüyorsun, kısacık bir bakış atıyorsun perdenin arkasından.

Sonunda yüzünü öpebileceksin.

Sonunda hastaneden eve gidebileceksin.

Sonunda onu kucağına alıp bezini değiştirebilecek kadar iyi hissedeceksin.

Sonunda bebeğin ile aranda derin bir bağ hissedeceksin.

Sonunda nedenini bilmediğin halde ağladığın günler bitecek.

Sonunda.

Bu, doktorumun gerekli olmadığı halde beni sezaryen olmaya ikna ettiği 2009 yılının Kasım ayında yaşadığım bir deneyimdi. Seçmemem gereken şeyi seçmiştim.

İşte, benim doğum feministi olma nedenim de budur.

Peki bu ne anlama geliyor? Şöyle anlatayım: Doğum feministleri, sezaryen karşıtı ya da hastane karşıtı veya doktor karşıtı değildir. Bebeğin sağlıklı olmasını umursamayan insanlar da değildir.

Doğum feministleri kendi doğum deneyimlerini kendi özgür iradeleriyle gerçekleştirmek isteyen, bu konuda kendi seçimini yapmayı amaçlayan insanlardır. Biz, anne adaylarının tüm doğum seçenekleri hakkında bilgiye sahip olması gerektiğine inanırız. Karar verme sürecinde annenin doğum deneyimi konusunda desteklenmesi gerektiğine inanırız. Ve biz, her annenin ne olursa olsun yargılanmadan kendi seçim hakkı olduğuna inanırız.

İkinci hamileliğimde sezaryen sonrası vajinal doğuma karar verdim. Zaman geldiğinde, 2012 yılının Şubat ayında, hiçbir ilaç kullanmadan dört gün boyunca doğum sancısı çektim. Gururlu, güçlü ve sevinçli idim. Doğum sonrası deneyimim ilkine bakarak inanılmaz pozitifti. Ve bu güne kadar, ortanca çocuğuma, benim ona, onun ise bana hayat verdiği birlikte yaşadığımız bu deneyim nedeniyle hayranlıkla bakıyorum ve takdir ediyorum.

2014 yılının Haziran ayında ise 18 saat doğum sancısından sonra, muhteşem ebelerim ile ikinci bir sezaryen sonrası vajinal doğum yaşadım. Bu sefer, sevgiyle ve mutlulukla, kendi ellerimle karşıladım onu. Bu süreç bende o kadar dönüştürücü bir etki yarattı ki, belgesel film yapımcısı arkadaşım Brigid Maher’in The Mama Sherpas filmi için bu deneyimi paylaşmak istedim.

Unutmayın. Hamileyseniz veya tanıdığınız birisi hamile ise gerçekten çok basit. Eğer bir doğum feministi olduğunuzu ya da olmadığınızı düşünüyorsanız, şunu bilin: doğum deneyimi sizi insan olarak şekillendirecek potansiyele sahiptir. Bu, sizin vücudunuz ve deneyiminiz. Sorular sorun. Araştırmalar yapın. Bir doğum koçunuz olsun. Etrafınızı sizin doğum sürecinize saygı duyan insanlarla kuşatın. Umutlu olun. Doğum inanılmaz bir fırsattır; bu yüzden akıllıca karar vermeniz gerektiğini bilin.

***

thedailybeast.com