Türkiye’de 50 yıldır doğa konusunda verilmiş tüm mücadeleleri sıfırlayacak bir kanun tasarısı beklemede: “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tasarısı”

Gezi olayları akabinde çevre hassasiyetinin nüksetmesiyle tasarı geri çekildi sanıldı. Oysa sadece meclis gündeminde üst sıralardan alt sıralara çekildi. Sonbaharda bu tasarının yeniden meclis’in gündemi haline geleceğini tahmin etmek zor değil. Bu kanun tabiatı korumaktan ziyade, tabiatı kullanma kılavuzu niteliğinde.

O nedenle sizi bilgilendirmek istiyorum.

Kanunun gerekçesinde “Stratejik ve ülke kalkınması için büyük öneme sahip ve üstün kamu yararı açısından önemli görülen faaliyetlerin mutlak koruma gerektiren alan sınırları dahilinde kalması halinde, belirli şartlara bağlı olarak işletilmelerine imkân sağlanması bir gerekliliktir” deniyor. “Ülke kalkınması” ve “üstün kamu yararı” ifadeleri yoruma açık. Bu bir kum ocağı da olabilir, altın madeni de.

*

Tabiat parkı tanımı da tümüyle değiştirilmiş.

1983 tarihli Milli Parklar Kanunu’nda tabiat parkının tanımı “bitki örtüsü ve yaban hayat özelliğine sahip, manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun tabiat parçaları” iken…

Bu kanunun 4. maddesinde tabiat parkı tanımı şöyle:

“Türlere tabii yaşama alanında veya dışında koruma tedbirlerinin uygulanabildiği; insan unsurunun ağırlık taşıdığı peyzajları barındıran koruma alanları”.

Bu tanımla insan kullanımı öne çıkarılıyor. Daha çok alanın yapılaşmasına olanak sağlanıyor.

*

6. madde, korunan alanlar açısından çok tehlikeli. Mevcut korunan alanların statüsü ortadan kalkacak ve bu kanunla yeniden değerlendirildikten sonra tekrar ilan edilecek. Bu arada yatırım ve turizm açısından daha çok gelir getirecek alanlar varsa, o alanlar koruma statüsünden çıkarılacak.

*

10. maddede korunan alanda işletme yetkisinin valiliğe ya da belediyelere, vakıf ve derneklere verilmesi söz konusu. Bu durum, Belgrad Ormanı’nda yaşanıyor mesela. Belgrad koruma alanı olmasına rağmen, bazı belediyeler ormanın bazı parçalarını işletiyorlar.

*

26. maddede şöyle deniyor:

“Korunan alanlarda, tabiata veya biyolojik çeşitliliğe zarar veren veya ortadan kaldıran, durumu eski hale getirmek zorundadır. Bunun imkânsız olması durumunda, objektif ölçütlere göre belirlenecek zarar, bu zararı veren veya verenler tarafından ödenir”.

Tabiat ve biyolojik çeşitlilik bozulduğunda onarımı onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl alabilir. Bu maddede ise bu, bir binanın yıkılıp yeniden yapılması gibi bir olay şeklinde yansıtılıyor. Biyolojik çeşitliliğin zarar görmesini önleyecek kesin hükümler getirilmeli.

*

29. maddede kültür, turizm, koruma, gelişim bölgesi ve turizm merkezi olarak ilan edilecek yerlerin korunan alanlarla çakışması durumunda bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtiliyor. Yani, yapılaşma için adım oluşturacak çok tehlikeli hükümler içeriyor.

*

Sonuç olarak bu kanunla…

Milli Parklar Kanunu yürürlükten kaldırılacak.

Korunan alanlar yeniden değerlendirilmeye açık hale getirilecek.

Yatırımlara ve turizme öncelik verilecek.

HES’ler için devam etmekte olan davalar düşebilecek.

Bu kanun tabiata geri dönüşü olmayan büyük zararlar verecek.

*

Çözüm, hükümlerin net ve açık bir şekilde yazılması.

Bir alan ya korunan alandır ya da değildir. Turizm yararı, üstün kamu yararı, ekonomik potansiyeli gibi muallak kavramlar hükümler içinde yer almamalı.

Kanun bazı önemli düzenlemeleri içerirken satır aralarında çok tehlikeli maddeler içeriyor. Yukarıda sayılan bu maddeler ya çıkarılmalı ya da kesin ve açık ifadelerle düzenlenmeli.

hürriyet