İnterseks bireylere yönelik gerçekleştirilen genital operasyonlar, psikolojik ya da diğer “normalleştirici” tıbbi müdahaleler hala devam ediyor. İnterseks bireylerin bedensel bütünlükleri, fiziksel özerklikleri üzerine yapılan müdahaleler, intersekslerin cinsiyet kimliklerini ve kendini tanıma taleplerini doğrudan yok sayıyor.
Yapılan müdahaleleri hukuk mevzuatı açısından Avukat Neşe Öztürk ve sağlık uygulamaları açısından çocuk cerrahisi hemşiresi Emine Uysal ile değerlendirdik.
En son Diyarbakır’da gerçekleşen ve Güneydoğu Güncel Gazetesi’ne “Diyarbakır’da Mutlu son!” başlığı ile yansıyan haberde ameliyatı gerçekleştiren doktor Prof. Dr. Abdurrahman Önen vakayı şöyle gerekçelendirdi:
“Eskiden intersex veya çift cinsiyet hastalığı adı verilen Cinsel Gelişim Bozuklukları zamanında ve doğru şekilde tedavi edilmediği takdirde; cinsel kimlik sorunlarına, cinsel işlev problemlerine, cinsel yönelim farklılığına (eşcinselliğe), kişide sosyal ve psikolojik sıkıntılara, kendine zarar verme ve intihara varabilen sonuçlara neden olabilir. Bu nedenle, hastalığın tanısı konulduğu andan itibaren biran önce cinsiyet tayininin yapılması gerekir.”
Durumu hukuk perspektifinde değerlendiren Avukat Neşe Öztürk, mevzuat ve hukuki durum hakkındaki görüşlerini şöyle kaydetti:
“Cinsiyet’e dair uygulamalar, Medeni Kanun 40. Madde ile düzenleniyor. Ancak maddede tıbbi zorunluluklarla ilgili bir ibare yok. Medeni Kanun açık olarak ifade etmediği bu durum interseks çocuklar üzerindeki operasyonlarda hâkime yetki tanıyabiliyor. Elbette bu yetkinin hangi niyetle kullanılacağını bilemiyoruz. İnterseks bebekler için her vakayı hukuki ve tıbbi olarak ayrı ayrı incelemek gerekiyor. İncelediğimiz ve dâhil olduğumuz vakalarda tıbbi duruma dayalı bir gereklilik olduğu gibi, tıbbi gerekliliğin olmadığı ve bebeklerin cinsiyet kimliklerini oluştururken geri dönülmez bir müdahaleye de mal olan süreçler de görebiliyoruz.
“Yasal düzenlemelerin katı ve öngörüsüz olmaması gerekiyor”
“Türkiye için interseks doğumlarla ilgili bir veriye sahip değiliz. Bu tür doğumlarda aileler beyan vermeyi de reddedebildiği için, Türkiye için intersekslerin durumunu bilmiyoruz. Bunun dışında kavramsal olarak da hayatımızda yakın zamanda yer ettiğinden, kanun koyucuların gözden kaçırdığı bir nokta ve yasal düzenlemeler gerekiyor. Maddelerin katı ve öngörüsüz olmaması gerekiyor. Bu nedenle yasal düzenlemelerin, interseks bebeklere yönelik bir koruma niteliğinde uygulamaya yönelik olarak yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Çocuk Cerrahisi Hemşiresi olarak çalışan ve doğrudan interseks bebeklerin ameliyat sürecine doğrudan dâhil olan Emine Uysal, sağlık alanındaki uygulamaları şu şekilde aktardı:
“Sağlık çalışanlarının yaklaşımı aile için travmatik oluyor”
“Anne, ister hastane de, isterse evde doğum yapsın, doğumdan sonraki bebeğin ilk kontrolleri dışında, bebeği özellikle son 10-15 yıldır mutlaka düzenli çocuk doktoruna götürüyorlar. İlk teşhis genelde bu zaman koyuluyor. İnterseks bebeklerde bir sonraki aşama genelde çocuk cerrahisi oluyor. Çünkü ilk muayene eden doktorun aileye bu durumun ameliyatla düzelebileceğine dair oluyor. İnterseks bebekler cinsel gelişim kusurları olarak tanımlanıyor. Bebeğin hayatını tehlikeye sokan durumlarda mutlaka ameliyat olması gerekiyor. Kuşkulu genital yapıyı biz sağlık çalışanları arasında hermafrodit yada çift cinsiyetli olarak tanımlıyoruz. Bu ifadelerin kullanılması hasta yakınları için travmatik oluyor genellikle. Cinsiyetin belirsizliği, aile ve yakınlarını stres, korku ve endişeli bir bekleyiş içine sokuyor. Ameliyat konusunda da büyük kararsızlık yaşıyorlar. Eğer ailenin bebek konusunda beklentisi erkek çocuk üzerine ise ve bebek kız görünümlü ise bu daha da travmatik oluyor.
“Tıp camiası bu durumun bir an önce çözülmesi gereken psikososyal ve medikal bir sorun olarak görüyor. Ameliyat kararı bir kurul tarafından veriliyor, ilk önce bebeğin anatomik yapısı, cinsel gelişimi, hormonları ve tıbbi diğer durumlar göz önüne alınarak yapılıyor, tabi birde ailenin isteği de göz önünde tutuluyor. Psikiyatri bu kurulda var ama benim gözlemlediğime göre, onlarda bu konuya diğer tıp branşlarından farklı bakmıyorlar, bir hastalık, aykırılık olarak görülüyor, ileride çocuğun bu durumu öğrenince onun ne isteyeceği düşünülmediği, artık çocuk istese de istemese de bu durumu kabulleniyor.
“Sağlık çalışanlarının homofobik, transfobik tutumları aşılmalı”
“Bize çok küçükken ameliyat olmuş artık büyümüş 12-14 yaşına gelmiş çocuklar bazı onarım ameliyatı için geliyorlar, bu çocukların çekingen ürkek içine kapalı, öz güvenden yoksun çocuklarla karşılaşıyoruz. Ayrıca birde çocuğa erkek cinsel organı yapmak tıbbi açıdan daha kolay, kız cinsel organı çok uzun süren bir ameliyat ve tedavi gerektiriyor, sonrasında çok sık komplikasyon olabiliyor. çocuk cerrahları bu çocuklara diğer hasta çocuklar gibi bakıyorlar, onlardan ayırmıyorlar, bence sorununun cerrahların ve diğer sağlık çalışanlarının çoğunda homofobik, transfobik bir bakışın mevcut olması. İlk önce bunu aşmak gerekli diye düşünüyorum. Ortalama bizim hastaneye iki ayda bir bebek geliyor, genelde yeni doğan bebekler çok geliyor, önceden ameliyat olmuş, fakat tamamlama veya kontrol için aynı bebekler bir iki ay gibi aralıklarla geliyorlar.”
***
Hakan Özkan‘ın haberi daha önce kaosgl.org‘da yayımlanmıştır.