Atasözleri yıllar öncesinden günümüze gelen milyonlarca insanın akıl ve mantık süzgecinden geçmiş şiirsel ve kulağa hoş gelen, kimi zaman anlamını düşünerek kavramamız gereken cümlelerdir; doğal olarak anonimlerdir. Yıllar içerisinde anlamları güçlü olanlar günümüze kadar tutunarak gelirler; diğerleri unutulurlar. Birey olarak atasözlerinin tümünü onaylamak zorunda değiliz; ancak doğru mesaj verenleri yakalamak bize ve çevremize yarar sağlayabilir.
‘Güneş girmeyen eve doktor girer’ hepimizin duyduğu güçlü bir atasözüdür. İçinde çok sayıda anlam taşır. En çok bilineni; güneş ışınları cildimiz yoluyla vücudumuzda D vitamini depolanmasını sağlar. D vitamini özellikle yaşamın ilk yıllarında ve yaşlılarda belirgin olmak üzere tüm yaş guruplarında kemik yapımızın büyümesini ve sağlam kalmasını sağlar. D vitamini enfeksiyonlara karşı direnci arttırdığı bilimsel olarak kanıtlanmış en önemli vitamindir. Ancak vücutta birikici özelliği nedeniyle fazlası zararlıdır ve ilaç olarak dikkatli kullanılmalıdır.
Güneşin bir diğer yararı, yaydığı ultraviyole ışınlar ile mikropları etkisiz hale getirme özelliğidir. Bu özelliği tıpta endüstriyel olarak kullanılmaktadır. Anadolu’da evdeki eşyaların ve halıların bahçeye çıkarılması; bir süre gün ışığında tutulması belli ki yıllar öncesindeki akil adamların (iyi gözlemci ve bilimsel insanlar olmalı) yıllar içerisinde kulaktan kulağa gelmiş önerileri olarak günümüze kadar gelmiş doğru alışkanlıklardır.
Doğal olarak gün ışığıyla beraber eve dışarıdan temiz hava girer ve evdeki yaşayanlar ve eşyalar nedeniyle kaçınılmaz olarak içeriği kirlenmiş ve sağlıklı yaşam alanı özelliklerini yitirmiş kapalı alanları nispeten doğal haline getirir.
Ancak, bilmemiz gereken önemli bir nokta cam gün ışığının etkisini kesinlikle engeller; yararlı bir etki için gün ışığının evin tüm alanlarına ulaşabilmesi gereklidir.
Birey ve yönetici olarak ve çevremiz için yapmamız gereken kendimizi ve yaşadığımız alanları gün ışığından maksimum yarar sağlayacak şekilde düzenlemek olmalıdır.