Ekvador’daki Galapagos Milli Parkı’nda yaşayan ve bilinen en “nadir” hayvan olarak tanınan Dev Pinta Kaplumbağası Yalnız George 24 Temmuz 2012 günü hayata veda etti. George “Yalnız” lakabını türünün yaşayan tek örneği olduğu için almıştı. Türünün kendisinden önceki temsilcilerinin ortalama 200 yıl yaşadıkları biliniyor. George ise 40 yıllık bakıcısı Fausto Llerena tarafından yuvasında ölü bulunduğunda yalnızca 100 yaşındaydı. Ne var ki ölümü kimse için beklenmedik sayılmazdı. Olabilecek en iyi koşullarda bakılmasına, dünyanın en ünlü kaplumbağası olmasına rağmen George yapayalnızdı…
Yalnız George’un dahil olduğu kaplumbağa türü, Almanya doğumlu İngiliz biliminsanı Albert Günther tarafından 1877 yılında tanımlandı ilk kez. Günther bu türü The Gigantic Land-turtoises (Dev Kara Kaplumbağaları) adını verdiği kitapta Testudo abingdonii olarak kategorize etti. Abingdonii adı, Pinta Adası olarak da bilinen ve 1798 yılında Kaptan James Colnett tarafından keşfedildikten sonra elbette sömürgeleştirilen ve bu sayede beyaz adamın tasarrufuna ve araştırmasına açılan Abingdon Adası’ndan geliyordu. 1958 yılında Pinta Adası’nda büyük bir ekolojik değişim yaşanmaya başladı. Adaya getirilen keçiler, diğer canlılardan daha hızlı bir şekilde ot ve vahşi bitki tüketiyorlardı. Keçilerin adanın ekosisteminden tekrar çıkartılması daha yenilerde mümkün olabildi. George’un akrabalarının uzun ömürlerini layıkıyla sürememelerinin sebebi adaya beyaz adamla birlikte gelen keçilerin ekosistemi radikal bir biçimde değiştirmeleriydi sözün kısası.
George, ilk kez Macar biliminsanı József Vágvölgyi tarafından 1 Aralık 1971 tarihinde görüldü. İsmini ise ABD’li actor George Gobel’den aldı. Bulunduktan bir süre sonra “kendi iyiliği için” Santa Cruz Adası’ndaki Charles Darwin Araştırma Enstitüsü’ne yerleştirildi.
Beyaz adam yıllar boyunca Yalnız George’un üremesini sağlayacak bir yöntem üzerinde çalıştı. Hatta Darwin Merkezi, George’un kısırlık (daha çok üreme isteksizliği gibi duruyor) sorununu çözecek, ona en uygun eşi bulup getirecek kişiye 10 bin dolar ödül vaat etti. 2011 yılına kadar George, genetik olarak ona en çok benzediği düşünülen iki dişi kaplumbağa ile yaşamaya devam etti. Ama hayır, bunların hiçbiri işe yaramadı. 2008 yılında ona eşlik eden hanımlardan biriyle cinsi münasebette bulunmaya tenezzül ettiyse de toplanıp ve inkübatöre konulan 13 yumurtadan hiçbiri döllenmedi.
2009 yılında George bir kez daha birlikte oldu eşlerinden biriyle. Bu defa yalnızca 5 yumurta vardı. Uğraşıldı ve yine olmadı. Yumurtalar döllenmedi…
George’un neden öldüğü bilinmiyor. Bunun için bedeni üzerinde otopsi yapılacak. Zoraki birlikteliklere çok sıcak bakmadığı anlaşılan George’un yalnızlıktan öldüğünü bilimin anlayıp anlamayacağını göreceğiz hep birlikte. George’un yalnızlığının da ölümünün de insanoğlunun doğada gördüğü her kaynağa büyük bir iştah ve umursamazlıkla saldırmasına yönelik sessiz bir protesto olduğu da çıkmayacak otopsi raporlarında… Kimse George’un ölümünün bir tür soykırım, evrene karşı işlenmiş bir tür toplu suç olduğunu söylemeyecek. Çünkü George beyaz adamla aynı dilde konuşmadı hiç…
George’u yuvasında her yıl 180 bin kişi ziyaret ediyordu. Ekvador için önemli bir turistik yatırımdı dolayısıyla. Ama hiç kimse George’un başına gelenlerin temsil ettiği daha büyük hikâyeden utanç duymadı…