Daha Önce Tokyo, Roma, Hong Kong, Frankfurt, Madrid, Dubai, Kudüs, Londra, New York, Sydney, Şangay ve Brisbane’e çizimleriyle hayat veren Stephen Wiltshire bu kez İstanbul’u çizecek.
24- 28 Eylül tarihleri arasında bir cam küre içerisinde İstanbul’u resmedecek olan Stephen Wiltshire’ı daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Londra’da 24 Nisan 1974 tarihinde doğan Stephen, sessiz bir çocuktu ve diğer insanlarla sosyal ilişkisi yoktu. Üç yaşında otizm tanısı (Savant Sendromu) kondu, dil gelişimi yoktu ve tamamen kendi dünyasında yaşıyordu. Beş yaşında, resim yapma kabiliyeti fark edildiğinde Stephen, Londra’daki Queensmill Okulu’na gönderildi. Kısa sürede çevresi ile çizim dili ile iletişim kurmaya başladı; ilk olarak hayvanlar, daha sonra Londra otobüsleri ve binalar.
Sekiz yaşında, Stephen, hayali olarak şehir çizimleri yapmaya başladı. Ayrıca bu zamanda klasik Amerikan arabalarının resimleri saplantı oldu ve o büyük Londra sembollerini en detaylı şekilde resimlemeye başladı. Queensmill Okulu öğretmenleri onu geçici olarak sanattan uzaklaştırarak konuşmaya teşvik etmeye çalıştı. Stephen önce sesler ve sonunda ilk kelimeyi çıkarmayı başardı.
İlk kelimesi “kağıt” oldu. Dokuz yaşında tamamen konuşmayı öğrendi.
1987 yılında BBC QED programı, ‘Foolish Wise Ones’, Stephen’in şaşırtıcı yeteneklerini program yaptı. Stephen Sir Hugh Casson tarafından Kraliyet Akademisi (eski başkanı),İngiltere’de en iyi çocuk sanatçı olarak onu ilan etti. Üçüncü kitabı Yüzen Şehirler (1991) Sunday Times Bestseller Listesinde bir numara oldu.
2001 yılında başka bir BBC belgeseline daha konu oldu ve Londra üzerinde uçan bir helikopterden şehrin üzerinde uçarak, detaylı ve mükemmel dört adet kuş bakışı resimlerini ölçekli olarak çizdi. Çizimlerinde 12 tarihi yer ve 200 bina aslına uygun resmedilmişti. İnsan doğasını zorlayan bu yeteneği ile başardığı bu ayrıntılı çalışmalar tüm dünyada yankı buldu.
2006 yılında sanat dünyasına katkılarından dolayı MBE ile ödüllendirildi. ( İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in doğum gününde İngiltere’yi iyi temsil ettiği düşünülen kişi veya kişilere verilen kraliyet nişan ödülü.)
***
Doğru yönde alınan bir eğitim ile neler yapabileceğine iyi bir örnek olan otizmli Stephen’ın bir röportajına yer veriyoruz.
Resim çizmeye kaç yaşında başladınız?
Üç yaşında. Kayıtlara giren ilk resmim beş yaşına ait.
O dönemde neler çiziyordunuz?
Çizmeye ilk başladığımda, bina ve manzara resimlerinden önce hayvan ve uçak resimleri çiziyordum.
Resmi neden bu kadar çok seviyorsunuz?
Çünkü çizmek beni mutlu ediyor ve birçok insan eserlerime bakınca hoşnut oluyor. Yüzlerinde bir tebessüme yol açıyor. Bana hep eserlerimin harika olduğunu söylüyorlar. Çok büyük bir gurur duyuyorum.
Dolmakalem dışında başka hangi araçları kullanıyorsunuz?
Pastel boya da kullanıyorum. Çizdiğim resme renk katarken pastel boya kullanmayı seviyorum, resme eklemesi kolay olur. Bazen, daha büyük ebatlı işlerde yağlı boya da kullanıyorum. Kuruması çok zaman gerektirdiği için yağlı boyayı o kadar sık kullanmıyorum. Dolmakalem, çok daha öncelikli tercihim.
Her zaman müzik dinliyorsunuz. Neden?
İyi hissetmemi sağlıyor, çalışırken gevşememe yardımcı oluyor.
Ne tür şarkılar dinliyorsunuz?
Genelde 60’lar, 70’ler, 80’ler ve 90’ların müziklerini, rock n’ roll, motown, funk, soul, r’n’b ve bunların yanı sıra pop müziği de seviyorum.
Favori sanatçınız kim? Neden?
Richard Estes. Eserleri çok gerçekçi olduğu ve favori mekânlarım olarak kendimle ilişkilendirebildiğim Amerikan manzaralarını yansıttığı için Richard Estes’in eserlerini seviyorum.
Resim yapmadığınız zamanlarda ne yaparsınız?
Akşamları televizyonda sitcom (durum komedisi) izlemeyi ve hafta sonlarında radyoda Top 40 listelerini dinlemeyi seviyorum. Bazen, egzersiz olarak dans ederim ve boş günlerimde ailemle alışverişe çıkmayı severim.
Favori binalarınız hangileri?
Birden çok favori binam var, New York’ta Empire State Binası, Londra’daki Canary Wharf semtini de severim. Bunlar çağdaş bloklar.
Favori renginiz nedir?
Mavi.
Hangi sıklıkla resim çizersiniz?
Çok sık çizerim, hemen hemen her gün.
Londra’nın en merkezi yerinde kendi galerinize sahip olmak gerçekten büyük başarı. Bu sizde ne gibi duygu ve düşünceler uyandırıyor?
Kendimle gurur duyuyorum, dünyanın dört bir yanından insanlar galerimi görmeye geliyor ve eserlerimi satın alıyor, birçok okul grubu da ziyaret ediyor galerimi. Galerime haftada iki kez geliyor ve burada ziyaretçilerimle buluşup eserlerimi imzalıyorum.
Göründüğü kadarıyla burada çok film çekiliyor. Kameralar sizi utangaç veya sinirli yapıyor mu?
Hayır hiç. Kendimi çok rahat hissediyorum. Film çekimi bazen birkaç saat veya bütün bir gün sürebiliyor, hiç mahzuru yok, çok sabırlıyım.
Resim yapmasaydınız ne yapardınız sizce?
Resme o kadar erken başladım ki sanırım her halükarda resim yapardım. En iyi yaptığım şey bu. Gençken çok hata yapardım, ama yıllardır pratik yapıyorum ve sonuçta kendinden emin bir sanatçı haline geldim. İşimi yaparak olgunlaşacak ve büyüyecek yeterince zamanım oldu.
Basınla yaptığınız geziler ve çeşitli ülkelere yaptığınız seyahatlerinizde hiç ünlü kişilerle karşılaştınız mı?
Evet, Dustin Hoffman ile tanıştım ve You Dergisine kapak oldum. ‘Phantom of the Opera’da Michael Crawford ile de tanıştım, makyajını nasıl yaptığını gösterdi bana. Londra’da düzenlenen Gibson Guitar etkinliğinde Hilton Hotel’de Beverly Knight ile ve Junior Giscombe ile – eskiden şarkı söylerdi – tanıştım. Sanata hizmetlerimden dolayı MBE ödülü almak için gittiğim Buckingham Sarayında Prens Charles ile de tanıştım.
Piyanı çaldığınızı öğrendim. Ne kadar zamandır çalıyorsunuz?
15 yılı aşkın bir süredir piyano öğretmenim Evie ile piyano çalıyorum. Evie harika birisi. Hafta sonlarında evde de pratik yapıyorum.
Favori yiyeceğiniz nedir?
Tavuk.
Bir eser üzerinde harcadığınız en uzun süre ne kadardır?
Sekiz gün, Tokyo’da 10 metrelik bir panoramayı hafızadan yapmıştım. Şimdiye kadar yaptığım en uzun panorama oydu.
Bir eser üzerinde harcadığınız en kısa süre nedir?
İki dakika, bir otobüs eskiziydi, Özgürlük Anıtı da öyle.
Babanızı çok erken yaşta kaybettiniz. Ara sıra babınızı düşünüyor musunuz?
Bazen. Ölümünün annemi çok üzdüğünü ve annemin onu çok özlediğini biliyorum. Aile albümümüzde, babamın ben ve kız kardeşim Annette ile çekilmiş birçok fotoğrafı var.
Tam bir gezginsiniz. Seyahatin en çok neyi hoşunuza gidiyor?
Ülkem İngiltere’ye dönmesi. Seyahat etmeyi ve değişik mimari tarzları görmeyi çok seviyorum, ancak bir süre sonra annemi ve yatak odamı özlüyorum, en sevdiğim Amerikan klasik otomobillerimin hepsi odamın içinde.
Bu yeteneğe sahip olduğunuzu nasıl anladınız?
Queensmill School’daki öğretmenlerim Londra’nın simge binalarını hafızadan çizdiğimi fark ettiler. Otobüsle turdan döndüğümüzde gördüklerimi çizmeye başlıyordum. Resimlerimi yarışmalara gönderirlerdi ve ben bütün yarışmaları kazanırdım.
Bir şehrin üzerinden uçup hafızanıza aldığınızda, bu görüntüleri aklınızda ne kadar tutabiliyorsunuz?
Sevdiğimi bütün şehirleri hafızama alabilirim; binalarını veya gerçekten her şeyini. Çok küçükken, mesela beş veya altı yaşlarındayken gördüğüm binaları hâlâ hatırlayabiliyorum.
Size ilham veren sözler?
En iyi yaptığın işi yap ve hiç durma.
Nelerden ilham alırsınız?
Binaları seviyorum, özellikle modern kentsel peyzajları ve cadde manzaralarını. Bulvarların kaos ve düzenine, modern kentlerin parlak ışıklarına, trafiğin yoğun olduğu işe gidiş-dönüş saatlerine ve insanlara bayılıyorum. Bunların hepsinin de heyecan verici olduğunu düşünüyorum.
Günlük rutininizden bahseder misiniz?
Kahvaltıda hep mısır gevreği yerim ve ardından o gün giymek istediğimi şeyi seçerim. Haftada birkaç gün Pall Mall’daki galerime gider ve oradaki stüdyomda çizerim. Bazen ücretli iş yaparım ve film ekiplerine mülakatlar veririm. Galerime, eserlerimi görmeye birçok insan gelir. Bazen etkinliklere davet edilirim ve takım elbiselerimi giyerim. Sık sık yurtdışına seyahate çıkarım. Diğer günlerde kolejime gider resim odalarını kullanır yeni fikirler üzerinde çalışırım.
Sizce sanat kariyerinizin en üst ve en alt noktaları nelerdir?
Küçük bir çocukken kendimi ifade edememek zaman zaman moralimi bozardı ve bununla başa çıkması çok zor olurdu. Artık yetişkin bir insanım ve hizmetlerim karşılığında bana MBE ödülünü veren Prens Charles ile tanıştığımda kendimle büyük gurur duydum. Kendisi gerçekten çok iyi bir insan.
Stephen, solak mısınız, sağlak mısınız?
Sağlakım.
Favori filmleriniz hangileri? Neden?
Yağmur Adam (Rain Man) ve Cumartesi Gecesi Ateşi (Saturday Night Fever). Yağmur Adam; Dustin Hoffman yüzünden. Çok büyük bir aktör, beni çok güldürüyor, özellikle “ben mükemmel bir şoförüm!” dediğinde. Saturday Night Fever; John Travolta’nın gençlik filmi olduğu için. Bee Gees’in şarkılarını severim ve John Travolta’nın dans hareketlerini; evde bazen bu hareketleri kendim de yapıyorum.
Seyahate çıkarken yanınıza alman gereken en kritik şeyler neler?
İçinde en sevdiğim dolmakalem ve kurşun kalemlerin bulunduğu kalem kutum, silgi ve Londra’nın çift katlı otobüslerinin şeklindeki kalemtıraşım, bir de en sevdiğim şeylerin bolca resmini çekebilmem için fotoğraf makinem. Günlüğüm ve iPod’um.
10 yıl sonra hangi noktada olacağınızı düşünüyorsunuz?
En iyi yaptığım şeyi yapmaya, resim çizmeye, devam edeceğim, Zamanla daha iyi bile olabilirim. Gidemediğim bazı yerlere gitmek istiyorum ve günü geldiğinde New York’ta kendime ait bir çatı katına sahip olmak istiyorum.
***
Çizim Palladium Alışveriş Merkezi’ndeki küre alanın içerisinde gerçekleşecek. Stephen Wiltshire’ın çalışma saatleri 12:00-19:00 saatleri arasında.